İktidar kanadı ve Saray'ın stokları tahminimden erken tükendi. İyi ki dolduruşa gelip, sezonun tamamı için bilet almamışız. Saray medyasının hali daha kötü. Onlar tekrara düştü. İktidarın omurgasız saldırması bile “Atacak başlık ve manşet kalmadı!” diye yakınıyor. Hayret! Dünya tükenir yalan tükenmez ama!
Netice sürpriz olmadı. Zaten başlıklar ve köşe yazarlarına dikte edilen konular Saray'dan servis ediliyordu. Velinimetleri kulaklarına üflemeyince onlar da ıslık çalıp havaya bakıyorlar. Daha üçüncü hafta dolmadı bu ne kalifiyesizlik, bu ne tükenmişlik? Daha ilk günden dini referansların arkasına sığınıp yeni bir Orta Doğu Tarihi yazmaya hevesli tipleri ciddiye alanlar düşünsün. Oysa Gazze'nin yeniden fethine (!) ramak kalmıştı. Mitingleri pek ciddiye almayın. İktidarın seçmen tabanı, miting düzenlediği zaman “Saray'ı yedirtmeyiz!” hamaseti ile meydanları dolduruyor.
Futbol ile bu kadar haşır neşir olup maçın ilk çeyreğinde soluk soluğa orta sahaya serilmek mevcut iktidarın her zaman düştüğü durumlardan. Saray'ın sağlığı ile alakalı dedikodular ayyuka çıktığı zamanlarda Saray koridorlarında yaptıkları tek kale maç performanslarına çok güvenmişler. Orta Doğu karşılaşmalarında Saray ve hükümetin dayanma süresi her geçen gün daha da azalıyor. Siz buna, Orta Doğu özelinde, uluslararası özgül ağırlığın bütünüyle yitirilmesi şeklinde de bakabilirsiniz. Hangi ayna önünde boy gösterip, kendilerine paha biçiyorlarsa? Ellerini yüksek tutup garantörlük ya da arabuluculuk ısrarları ile işe başlayınca, orada asılı kaldılar. İnsan biraz pazarlık payı bırakmaz mı? Ciddiye alınmamanın verdiği hırçınlığın tek taraflı tehditlere dönüşmesi bu yüzden. Arabuluculuk gibi prestijli misyonlar için önce oyuna girmek gerekmiyor mu?
Dışişleri Bakanı ile Saray arasında ya iletişim problemi var ya da herkes kendi sezgilerini fazla ciddiye alıyor ve her gün yeni bir şey deniyor. Sayın Bakan ülke ülke dolaşıp “Türkiye barıştan yana!” mesajları veriyor vermesine de, Cumhurbaşkanı'nın terör ve terör oluşumlarına karşı sempatisini engellemeye gücü yetmiyor. Son Filistin Meselesi'ne ta baştan yanlış yerden giren iktidar ve Saray'ın basın açıklamaları hiç ciddiye alınmamıştı. Taki terör oluşumuna yeşil ışık yakıp arkasını sıvazlayana kadar. Havuz medyasının meseleyi her zaman olduğu gibi “Dünyaya rest çekti, masayı devirdi, meydan okudu!” retoriği dünya basınında “Saray ağzından baklayı çıkardı!” şeklinde anlaşıldı. Türkiye'nin bölgedeki tansiyonu düşürmeye yönelik bir faaliyet içinde olduğuna kimse inanmıyor.
Siyasi atmosferde oksijenin önemli miktarını iktidar sahipleri tükettiği için başta koltuk değneği milliyetçi hareket olmak üzere diğer muhalefet yüzleri gölgede kalmak ve önlerine konulan ile nefislerini körlemek durumundalar. Şöyle ağzını doldura doldura “İktidar Türkiye'yi felakete sürüklüyor. Her şeyleri yanlış!” diye kükreyecek bir muhalefete hasret gideceğiz.
Zavallı milliyetçi düşüncenin olay hakkında, aynen iktidar gibi, en küçük bir kanaati yok. “Gazze'deki saldırılar kırk sekiz saat içinde durmazsa Türkiye'nin cephe açması şart olsun!” diye öyle bir gürledi. Şu ana kadar yeni bir cephe açılıp mehter eşliğinde umumi seferberlik ilan haberi gelmedi. Açıklama sonrası Saray ile yaptığı görüşmede kulağı çekilip “Hazret aman yavaş ol! Suriye ile zaten başımız dertte. Girdik, çıkamıyoruz!” denmiş olabilir.
Sayın Cumhurbaşkanı, İsrail'e gitmeyeceğini açıkladı. Gazze'ye zaten gidemiyor. Eh, davet olmadığı için, davetsiz düğüne giden çekirdekçi gibi görünmek pek şık durmazdı. Hem teröre destek verip hem de davet beklemek de bir garip. Zaten ilk günden tarafınızı belli etmişsiniz. Bundan sonraki bütün manevralarınızın o yörüngeye hapsolmasına katlanacaksınız. İşin garip tarafı İran, Putin ve terörist yapılanmalar üçgeninde de de Saray'a yer yok. Birkaç gün önce İran-Rusya-Hamas arasında yapılan sözüm ona barış ve ateşkes talebi görüşmelerine Saray davet edilmedi hatta Türkiye'den hiç bahsedilmedi.
Orta Doğu'daki krizin merkez üssü yine Filistin ve artçı sarsıntılar hız kesmeden devam ediyor. Daha önceki krizlerden farklı olarak daha ilk günden operasyonların tamamıyla savaş ekseninde ilerleyeceği vurgulanmıştı. Türk kamuoyu meselenin ciddiyetini kavrama konusunda yine geç kaldı ve yeni bir 11 Eylül'ün neleri tetikleyebileceği konusundaki bütün tahminlerinde yanıldı. Dış gelişmeleri takip etme ve strateji belirleme konusunda yetersiz iktidarlardan başka ne beklenir ki?
Taraflar arasında ateşkes yapılması konusunda herkes hem fikir ama önce tansiyonun düşürülmesi şart. Rusya ve İran'dan gelen tekliflerin kıymet-i harbiyesi yok. Türkiye, Saray'a hapsolan düşünce darlığında bütünüyle itibarsız bir konumda ve hiçbir teklifi ikna edici bulunmuyor. Cumhurbaşkanı'nın son günlerdeki içe kapanıklılığının ana sebebi bu olmasın? Mitinglerde kendini kaybeden havuz medyasının holigon ve tetikçilerinin velinimetlerinin halet-i ruhuyesini anlamaları biraz zaman alacak.