Ne güzel, yeni yıl beklentileri, iyi niyet tavsiyeleri ve muhtemel kıyamet kehanetleri ile örgülü güzel bir yıl sonu yazısı yazmak varken, Saray ve iktidar yine ayağımıza dolaştı. Hükümet sözcüsü kadrosuna yerleşip, yüzünü unuttuğumuz hatta kendisinin de varlık sebebi konusunda endişeleri olduğunu düşündüğümüz siyasetçiyi ıskalamaya gönlümüz razı olmadı. “Yeni yıla böyle mi girilir, canım?” şikayetinizde yerden göğe haklısınız da “Başkan'ı suçlarsak varlığımızı inkar ederiz!” diyen akıl özürlü iktidar sözcüsünü siz olsanız ne yaparsınız?
Yunus Emre'nin tekerlemeleri arasında sayılan “Bir serçe, kartalı salladı vurdu yere. Ben de gördüm tozunu!” sözüne bire bir misal teşkil eden İstanbul Belediye Başkanlığı Seçimi'nin özelde Saray, genelde iktidar bünyesinde hasıl ettiği kısmı felç geçici falan deniyordu ya meğer öyle değilmiş. Hasar beyinde oluşmuş. Kontrol edilemeyen reflekslerin ve çehreye oturan yüz atmalarının sebebi buymuş. Hatta yazarınız bir ara, “Devletli yaşlandıkça kaşlarını aldırıp, yüzlerini mi gerdiriyor!” diye de düşünmeden edemedi. Kolay değil. Yunus'un gördüğü toz bulutunu biz iki defa gördük. Aman Allahım, o ne kafa üstü çakılmaydı! Ne olduysa o günden sonra oldu. Seçimin tekrar edilmesi bir yana, Saray'ın sahadan spatula ile kazınarak Saray Acil'ine kaldırılması dün gibi aklımda.
Despot ve zorba idarelerde seçimlerin kaderi bellidir. Muhalefet'in kazandığı bütün seçimler usulsüzdür, illegaldir ve geçersiz sayılmalıdır. Ta ki, tiranlar seçimi kazanana kadar bu hoşnutsuzluk devam eder. Bu yüzden Saray soytarılarının kendini paralamaları boşuna. Başkan mutsuz, ağrıları derin ve iç çekişleri yürekleri dağlıyor. İstanbul Belediye Başkanı'nın ismen ve ünvan olarak anılması, iktidar ve Saray hudutları içinde yasaklanmış. Kendi aralarında nasıl çağırıyorlar acaba? Belki de işi şakaya vuranlar, “Bizimkinin belalısı!” bile diyorlardır. Bırakın Saray Pişekarları da o kadar dalgalarını geçsin canım!
Havuz medyası, Belediye Başkanı'nın ismini bir şekilde zikretmek zorunda kaldıklarında, Cumhurbaşkanı'nın sade suya tirit icraatlarından en az beş tanesine yer vermeden kepenk kapatmıyorlar. Eğer İBB bir açılışa katılırsa, Cumhurbaşkanı en az üç açılış, bir düğün ve bir sünnet merasimine katılıp kirvelik yapmaktan geri kalmıyor. Türkiye'nin tek metropolü sayılan İstanbul sanki son iki senedir başkansız idare ediliyor imajı vermekten yorulmadılar. İstanbul yirmidört saat yaşayan bir şehir. Saray Ankara'da ama, payitaht'ın Asitane'de(İstanbul) olduğu izlenimi şu an herkesi memnun etmeye yetiyor. Laf aramızda, eğer son İstanbul Belediye Başkanlığı Seçimleri bir şekilde Saray'ın elinde kalsaydı, başkenti İstanbul'a taşıma projesinin hayata geçtiğini görecektik. Toy İBB Başkanı, tek başına hem İktidar hem de Saray'ın kursağına ham armut gibi takıldı. Rakiplerinin gözlerini kan bürümesi biraz da ondan.
Hatta Saray ilaç rutinlerini biraz aksatınca ne kadar kontrolden çıkıyor görüyorsunuz. Geçen hafta Anamuhalefet lideri “Aman ilaçlarına dikkat et!” uyarısında bulununca Hazret'in nasıl çevkirdiğini yakinen gördünüz. İyi saatte olsunlar, sinirlerini kontrol edemeyince diline hiç sahip olamıyor, malum! Hatırlatmış olalım.
İBB Meclisi içindeki Saray Beslemesi, saat saat velinimetini haberdar etmekle kalmıyor, İstanbul'u o idare ediyor havalarına yatmaya da bayılıyor. İktidar medyası İBB Başkanı'nı değil onu takip ediyor ve “İktidar Partisi içinde onun gibi beş tane olsa, gelecek seçimler Saray için garanti!” diye haber yaparak güya piyasayı kızıştırıyorlar. Ayol, mecliste aynı ucuz kumaştan dokunmuş düzinelerce kopyasının olduğunu bilmeyen mi var? Laf aramızda, İBB Başkanı'nın herhangi bir şekilde Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamasından ödleri patlıyor. Bir aday olursa, iktidara bağlı ipsiz-sapsız, kopuk takımı İstanbul'un yarısını ateşe verir.
İstanbul yerel seçim yenilgisinden sonra, Saray hesabına fason işler gören tetikçi sayısı bin'i bir para denecek mebzuliyete düştü. Belediye meclis üyesi sırtından da çatlasa, İçişleri Bakanı kadar kullanışlı olmuyor. İçişleri Bakanı öyle mi? O da, en az Saray kadar işi şahsiliğe dökmüş durumda. Gerçi, yol güvenliği için mayınları patlatmak ilk vazifesi olsa da dolandırıcılık, adam kayırma ve uyuşturucu trafiğini orkestre etme türünden uluslararası suçlar da da isminden çok bahsediliyor. Kendinden çok emin, bütün organize suç şöhretleriyle selfi çektirmekten de geri kalmıyor. Anlayacağınız, en yakın kabine değişikliğinde boşa çıkacak bir kaç isimden biri de Sayın İçişleri Bakanı.
Saray'ın, İçişleri Bakanı'na gider ayak gördürmeye çalıştığı son ihale İstanbul Belediyesi'ni muhalefetin elinden, daha doğrusu sahada kaybettikleri şehri, kayyumlar eliyle geri almak. İçişleri Bakanı'nın böylesine düşük bir iş ile anılmaktan çekindiğini düşünmüyoruz. İstanbul seçimlerini, sedef kakmalı bir sandık içinde Saray'a takdim edemediğinin mahcubiyetinden kurtulmuş değil. Çok daha kötü işler yaptığını bilmeyen mi var? Yasal mermi ile tetikçilik yapmak onu pek utandırmaz. Eğer bunu başarırsa, kendisi hakkında “İçişleri Bakanı, kalan ömrünü hapiste geçirecek kadar pisliğe batmış durumda!” diyenlere de gözdağı vermiş olacak.
İktidar sözcüsü, “Bu şahsi bir mesele değil!” de dese dış dünya, Saray'ın yeni bir temizlik operasyonu başlattığını çok iyi okuyor. Kanunları sadece muhaliflere karşı kullanan tek despot idare tecrübesini biz yaşamıyoruz. İBB hem İçişleri Bakanı hem de Saray için dibine karad “Şahsi” bir mesele!
Olan bizim üstü açılmamış ve gün yüzü görmemiş 2022 kehanetlerine oldu. Neyse, şimdi buraya bir mim koyalım. Önümüzdeki haftalarda, yeni yıl çözümleri olarak, orta yaş grupları için bir kaç diyet ve hafif egzersiz önerimizi sizinle paylaşıp eksiği telafi ederiz.