Ordu marşları alışılmışın dışında çalmaya başlar ve devlet yetkilileri olur olmaz, manga, tümen ve ordu teftişi için kamuflaj giymeyi huy haline getirirlerse, kulağınız eşikte olsun. Daha önemlisi, iki elinizle cüzdanınızı korumaya alın. Kara günler için sakladığınız yastık altı birikimlerinizin de, ne olur ne olmaz yerini değiştirin. Yükte hafif, pahada ağır olan para birimini de kendiniz tahmin edin.
Türk yetkililer, ekonominin kötüye gidişine çareyi, herhangi bir komşu ülkeye savaş açmakta arıyorlar. Suriye sınırının akıbeti belli değil. Aslında o da Akdeniz Projesinin bir parçası. Dosya öylece açık ve yarım bir iş olarak duruyor. Saray'ın acziyetini, bir türlü önü alınamayan salgın hastalık daha da görünür hale getirdi. Salgının görülmeye başladığı ilk hafta yetkililer “Biz aşıyı bulduk!” diyerek dünyaya rezil olmuşlardı. O aşı hala gün ışığı görmedi.
Aradan neredeyse sekiz ay geçti. Türkiye'de salgın almış başını gidiyor. Dünyanın sayılı ilaç firmaları, salgın konuşulmaya başladığı günlerde bir yıl sonraya gün vermiş ve “Tarihin en hızlı bulunan aşısı olacak!” diye de altını çizmişlerdi. Çalışmalar, denemeler ve pilot uygulamalar devam ediyor. Rusya'nın buldum dediği aşının yan tesirleri hakkında “Astarı yüzünden pahalı!” diyeyim, siz gerisini anlayın. Aşının siyasi ve ekonomik çöküntüye iyi geleceğini dair kimse bir şey söylemiyor.
Saray ve iktidar Akdeniz'e gemilerin indiği ilk günde de salgının başladığı günlerdekine benzer bir aculiyetle, görgüsüz bir savrulmadan kurtulamadı. Akdeniz'in Türk Gölü haline gelmesi mi dersiniz, milli maçlarda duymaya alıştığımız “Avrupa Avrupa duy sesimizi!” aşırılıkları mı? Halen görevde olan ya da emekli bazı deniz subayları, kendilerini tutamayıp, yeni bir ütopya bile geliştirdiler; “Mavi Vatan!” Meğer gemiler Akdeniz'e iner inmez “Akdeniz'in Doğusu” nu keşfetmişler. Orta Asya steplerinden Anadolu'ya indiğimiz günden itibaren Akdeniz zaten orada değil miydi? Hadi o kadar geriye gitmeye IQ'nuz yetmiyor, hiç bir manası olmayan “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir!” sözünü de mi hiç duymadınız.?
Her Türk delikanlısı gibi, vatani görevimizi hakkıyla yerine getirmiş olmamıza rağmen, askeri hiyerarşi ve yapılanmaya pek ilgimiz olmadı. Çevremizde şahit olduğumuz ve seçebildiğimiz en yüksek rütbe, muvazzaf astsubay ya da asteğmen olduğu için, ülkenin en prestijli okullarından mezun olan askeri erkanın gezdiği entelektüel seviyenin detayları hakkındaki bilgilerimiz sınırlı. Şu kadar var ki, ihtilal söylentilerinin eksik olmadığı Türkiye gündemine katkıda bulunma konusunda pek çekingen sayılmazlar. Başarılı ya da başarısız bir çok ihtilal girişimine adı karışmış paşaların, ütopya ve hayalperestlik dışında Türk Siyasetine armağan ettikleri fazla bir şey yok. Aralarında eski Cumhurbaşkanı'nın İngilizcesi için “Süpermarket İngilizcesi canım!” diye burun kıvırarak yabancı dil eğitimi konusundaki becerisini dışa vuranlar bile oldu. Dil de biliyorlar!
Bir kaç ay önce, Akdeniz'e gemiler indirilene kadar, Ordu-Millet hamasetimizin yakıtı “Kızıl Elma!” ütopyasıydı. Libya'ya yapılan deniz seferinden sonra, operasyonun detayları hakkında konuşan muvazzaf-emekli, subay-astsubay, üsteğmen, uzman çavuş ya da kıyı şehirlerimizde yüzme bilen bütün vatandaşlarımız yeni bir ütopyayı dillendirmeye başladılar; Mavi Vatan! Kabul edelim; Kızıl Elma'da 'L' sesinin oluşturduğu aliterasyonun benzeri, yeni ütopyanın 'V' sinde de yakalanmış. Yiğidi öldür hakkını yeme! Ütopya saçma ama, isim fena değil. Asya steplerinin huşunet ve sertliğine Akdeniz kıyılarının sıcak meltemini üflüyor.
Bütün iyi niyetimize rağmen, her yüzme bilenin Dünya Yüzme Olimpiyatlarına katılamayacağı gerçeğinden hareketle, Akdeniz üzerinden yakın ve uzak tarih için teori üretmenin kolay olmadığını ifade etmek zorundayız. Hele Mavi Vatan büyüsüne kapılıp yeni bir ütopyaya piyasa arayan ve ekran ekran dolaşan emekli paşaların böyle bir işin altından kalkabileceklerine ikna olamadık. Asker olmak bir şey, uluslararası arenada teori geliştirmek bambaşka bir şey!
15 Temmuz Darbe Tiyatrosundan sonra, daha bir görünür hale gelen Deniz Kuvvetleri'nin, Türkiye'ye komşu denizler üzerinden teori ve ütopya geliştirmiş olması rastlantı değil. 28 Şubat Muhtırası'nda da o günün Deniz Kuvvetleri Komutanı pek afiliydi. Sağa sola torpido atmaktan çekinmiyordu. Çoktan öldüğü için, başlarına açtıkları işin faturasını ödenmeye ömürleri yetmedi. Dolayısıyla, Akdeniz'e açılan bugünün komutanları için Mavi Vatan projesi üzerine epey çalışılmış bir proje. O halde Kızıl Elma efsane ve ütopyası tedavülden kalkmış durumda.
Deniz Kuvvetlerinin işi sahiplenmesi karşısında Saray ve İktidarın özellikle 'Mavi' kelimesinden pek hoşnut olmadıkları belli. Yıllar önce Mavi Marmara Faciası ile yaşadıkları travmanın tesiri hala devam ediyor olmalı. 'Mavi' etiketli bütün projelerin Saray'dan geri tepeceğini hesap etmeleri gerekirdi. Libya Operasyonu'nun mimarlarından kabul edilen Paşa'nın daha şu geçilmeden istifaya zorlanması Mavi Vatan Ütopyası'nın ömrü ve inanılırlığı konusunda zihinlerde şüphe oluşturdu.
Saray ve İktidar, şimdiye kadar kayda değer bir başarı duymasak da, Akdeniz'de elde edilecek bir başarıyı Deniz Kuvvetleri'ne yedirmeme hususunda gayretli görünüyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı, sosyal medyada alay konusu olma pahasına Türk Ordusunu Uzay Liginde bir yerlere yerleştirdi. Şimdi Savunma Bakanlığı yapan eski genelkurmay başkanı da aslen Kara Kuvvetleri menşeli olmasına rağmen, Yunanistan konulu bir habere, savaş uçağı kokpitinden göz kırpmış. Bunlar Denizciler'e bir tavır değilse, ne o zaman?
Saray Ailesi'nin Küçük Damadı, uçan cisimlerle ilgileniyor. Eğer önümüzdeki milenyum için yeni bir ütopyadan bahsedilecekse bu hayalin, yüzen ve yürüyen teknolojiden daha çok uzay ile alakalı olması kaçınılmaz. Sayın Cumhurbaşkanı'nın kendi kıta sahanlığı içerisinde bir başka otoriteye ütopya inşasına müsaade edeceğini düşünmek çok fazla bir iyimserlik olur. Hele istifa etmiş ya da emekli olmuş paşaların böyle bir projede hiç şansları yok.
Unutmadan; neden bu eski paşalar, Akdeniz Projesinde en önemli aktörün Rusya olduğunu ısrarla gizlemeye çalışıyorlar sizce? Ütopyalara renk beğenirken bu detay dikkatimizden kaçmış...Farkında olmadan, ödünç bir ütopyaya isim beğeniyor olmasınlar?
Madem yeni ütopyalarımız uzay ile alakalı olacak, bir kaç isim teklifinde bulunalım; Yakamoz, Ay Işığı, Turquaz...Hoşunuza gideni seçin!
Kadir Gürcan