Seçim sonrası haftaya nasıl başladığımıza şahit oldunuz. Değişen fazla bir şey olmayacağını zaten tahmin etmiş, ağır davranıp neticenin külfetine hazırlıklı olunması gerektiğine vurgu yapmıştık. Muhalif kanadın iki hafta daha ötelenen mağlubiyet seansında sürpriz bir gol gelmedi. Sürprizlere oynamanın böyle hayal kırıklıklarını netice veren katlanılmaz bir tarafı vardır.
Siyasi muhalefet için elle tutulur bir el kitabı hala yazılamadı. Eğer böyle bir dokümanımız olsaydı, kendilerini muhalefet locasına yerleştirdikten sonra, iktidara göz kırpan kesimin seçim sonrasında suya düşen kerpiç gibi dağılması karşısında böylesine hayal kırıklığı yaşamazdık. Bükemediği eli öpmek için birbirinin ayağına basan mevsimlik dönüşler, kayıt altına alma konusunda tembellik ettiğimiz siyasi tarihimizin kabuk tutmayan yaralarından. Mağlubiyet sonrası “Federasyon istifa” korosuna katılan iktidar lejyonerleri için de pek bir aşı üretilemedi.
Seçimden mağlup çıkan kesimin yapacağı ilk iş, yeni haftaya bir sonraki seçimin hazırlıkları ile başlamak olmalı. İktidarın galibiyet kutlamalarından üzüntüler üretip tırnak yemek ve mağlubiyeti seçmen tabanına yükleme gafletine düşmek şirin durmuyor. Kontağı bir kez kapatırsanız, soğuyan pistonları harekete geçirmek zor olur. Bir sonraki seçime kadar hem eksikleri gidermek hem de yeni stratejileri belirlemenin yanında “Muhalefet El Kitabı’na” katkıda bulunmak için yeterli zamanımız olacak. Bu kadar yenilgiden sonra herhalde bu işi bizim kadar iyi bilen bir muhalif kanat da gelmez. Kısa günün karına sevinebiliriz.
İktidar seçmeni galibiyetin zaferini bir haftaya yayılan kutlamalarla uzatmalarının Türkiye gerçeklerine uyanmamak gibi iç acıtan bir yönü de var. Onlar da en az muhalif kanat kadar gelecek günlerden ümitsizler ama parti bağnazlığını futbol takımı taraftarlığı seviyesinde tutunca vaziyeti toparlamak zor oluyor. Cumartesi öğleden sonra açıklanan yeni kabine de ümitlere pek su serpecek bir tablo çizmiyor.
Bir de “Biz hala eğleniyoruz. Siz niye katılmıyorsunuz?” diye sağa sola höykürenler yok mu? Yüzde otuz beş meclis ve zor-bela yüzde elli ikilik bir rakam ile mevcut sistemin devamına karar verildi. Geriye kalan yüzde kırk yedi iktidar ve genel gidişten memnun değil. Siyasi değişim iradesi ortaya konması açısından bu ciddi bir başarı. Saray ve iktidarın kendilerini konumlandırdıkları yer açısından yüzde elli iki cimri sadakası gibi duruyor. Cumhurbaşkanlığı bütün ülkeyi temsil etmesi açısından daha yüksek bir oy oranına ulaşmalıydı.
Saray, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı gibi davransa da, parti başkanlarının içine düştüğü dar çerçeveden hiç bir zaman kurtulamadı. Kendi ülkesinde bıçak sırtı bir seçim galibiyetine düşen partili başkan için Ortadoğu Liderliği'nden bahsetmek artık hayal oldu. Dolayısıyla milli bayram havasına sokmak için çok gayret sarfedilen galibiyet kutlamalarının, yüzde elli ikilik ile sınırlı kalması gayet normal.
Seçmeninden devam vizesi alan iktidarın seçim kampanyası havasından kurtulup işe koyulma isteksizliği, karşı karşıya oldukları tablonun sevimsizliğinden olsa gerek. Galibiyet sevinci ile Türkiye'de duran zaman, Türkiye dışındaki dünya için bir şey ifade etmiyor. Bu yüzden olsa gerek ne dolar ne de benzin hız kesmeden yollarına devam ediyorlar. Seçime birkaç gün kala yabancı para işlemlerini bütünüyle durduran bankalar geçtimiz hafta içinde de bu kararlarında ısrar ettiler. Bizzat görgü tanıklarından kulağıma gelen şikayetler “Bazı bankalar yüz dolarlık bir işlem bile yapamıyorlar” özetindeydi.
Saray ve iktidarın gündeme aldığı kabine değişikliği konusunda sürprizler beklenmediği için fazla heyecan uyarmadı. Cumartesi itibariyle eksi kabinede ne iş yaptığı bir türlü netleşmeyen döküntü tip benzerleri yeni kabinede de yer aldı. Gündemi takip etme konusunda dikkatli olan yazarınız, ayıp söylemesi, eski kabineden beş bakanın isimlerini doğru sayabileceği konusunda kendinden emin değil. TOGG'a binip etrafta çoluk çocuk gezdiren dayıbaşı tipli teknolojiden sorumlu bakanın ismini hatırlayan var mı? Neyse, yeni kabineyi biraz daha yakın takibe alalım da ayıp olmasın.
Durum tahminimizden de kötü olmalı ki, bir kaç haftadır ekonomiyi kurtaracağı vehmedilen eski bakanlardan biri yeni kabineye girmemek için çok ayak diretti ama bir şekilde ikna edilmiş. İnsan öğüten merkez bankası başkanlığı için ismi geçen hanımefendi de yine ekonomi ile alakalı ve vitrin mankeni olmaya aday. Bu satırları okuduğunuzda belki de görevi kesinleşmiş olacak. Vitrinde iyi duracağından şüphemiz yok da, akıbeti Mesut Özdil'e dönerse sürpriz olmaz. Saray atmosferi dışarıdan transfer edilen oyuncular için kötü bir deplasmandır ve sürekli karbondioksit üretildiği için oksijen seviyesi çok düşüktür.
Zihnen hazırlıklı olduğumdan mıdır nedir, 28 Mayıs sonuçlarından sonra muhalefet tribünlerinde oturmaktan ayrı bir haz aldım. Oturduğum yerden, beklentilerinin çok gerisine düşen Saray'ın iç burukluğu pek iyi seçiliyordu.
Saray medyasının estetik ve makyajı abartılı ekran yüzleri yüzde kırk sekiz oranındaki muhalefete çok kötü içerlemişler; “Seni sevmeyen ölsün!” diyerek salya-sümük iktidar muhalifine Saray'ın dili ile hakaretler yağdırıyorlar. Bükemediği eli öpmek için kuyruğa girmiş birkaç budala bu ekran soytarılarını da yanıltmış. Herkes öyle olsun istiyorlar.
Önümüzdeki beş yıl biraz zor geçecek ama seyretmekten zevk alacağımız olaylarla geçeceğinde şüphe yok. Yüzde kırk sekizlik öfkenin katlanarak büyüyebileceği ihtimali bile Saray'ın uykularını kaçırabilir.