İktidar üzerine yaylım ateşine aralık vermeden devam etmenin yanında, dikkatlerimizi muhalefetten de ayırmıyorduk. Gerçi dikkate alınacak tarafları yok ama, meslek icabı.
Son bir kaç haftadır kafamı kurcalayan bir şey var, onu sizinle paylaşayım; Türkiye'ye eli-yüzü düzgün, pisliğe bulaşmamış, despot ve müstebit idarelere biat etmemiş ve Türk Siyaseti açısından uzun vadeli, gelecek vaad eden iktidar adayları kadar, seçim dönemlerinde ve seçim aralarında ayakta durabilecek, rüşde ulaşan muhalefete de ihtiyacımız varmış. Nasıl oldu da bu ayrıntı gözümüzden kaçtı?
Yoksa bu da Saray ve İktidarın Bizans oyunlarından birisi olmasın? Muhalefeti birbirine kırdırıp, bütün usulsüzlük, kanunsuzluk ve despot rejimin kusurlarını gözden kaçırmak yeni bir metod değil ama insan, başına gelmeyince anlamıyor. İktidar kötü bir devlet tiyatrosu sergiliyor, muhalefet de, ondan daha kötü ortaokul müsameresi... Muhalefet olduklarını hatırlamaları için birinin sürekli arkalarından dürtmesi ya da iteklemesi gerekiyor.
Demokratik ülkelerde, muhalefet olmak kadar renkli, eğlenceli ve insana gençlik dinamizmi pompalayan bir meslek yoktur. Yanlış okumadınız. Muhalefet olmak bir meslektir ve hayat boyu muhalefet kadrosunda olup, dolgun emeklilik maaşları ile ömrünü saadet ve huzur içinde geçiren siyasetçi ve bürokrat sayısı az değildir. Hatta, Türkiye Siyaseti bu açıdan dünya ülkelerini kıskandıracak bir rekoru elinde bulunduruyor. Ne var ki, meclisteki muhalefet sandalyelerini dolduranlar yaptıkları işi eğlenceli hale getirip, hayatlarını daha katlanır hale getirebilecek fırsatları gole çeviremiyorlar. Bir federasyonları bile yok, iyi mi? Despot ve müstebitlere baş kaldırıp tarihe geçmek varken, sıradan numara erleri olarak, konforlu meclis sandalyelerine çakılıp kalmak arasında tercih yapabilecek akli bütünlükten mahrumlar.
Hele son iktidar döneminde, muhalefet liderleri başta olmak üzere, mecliste muhalefet yapanların hatırları sıradan bir muhalle muhtarının özgül ağırlığı kadar etmiyor. Parti liderleri, milletvekilleri ile hasbihal etmektense, mahalle kahvesini mekan tutmuş kudretli muhtarları tercih ediyorlar. Zira muhtarların tepkileri hem daha çabuk hem daha dinlenebilir bir ağırlığa sahip. Tek eksiklikleri, TBMM binasında olmamaları. Daha yeni okudum; YSK (Cumhurbaşkanlığı'na sadakatte kusur etmeyen, Yüksek Seçim Kurulu) kendisine ulaşan altıbine yakın muhtarlık seçim sonuçlarını gözden geçirmiş ve önümüzdeki yıl, şaibeli gördüğü seçimleri yenileyecekmiş! Belediye başkanları için bile bu kadar mesai harcamıyorlar. İktidar, seçim yenilemelerinden ağzının payını aldığı için, kayyımlar vasıtasıyla yetki gaspını daha ucuz ve zararsız görüyor.
Son yapılan, özellikle belediye yerel seçim sonuçlarını bir türlü hazmedemeyen Saray ve İktidarın artçı sarsıntılardan dengesi ve kimyası bozulmuş durumda. Günlerce düşünüp ortaya attıkları siyasi manevralar hasarı daha da artırıyor. Bunların tamamı, muhalefet mevziinde sipere yatmış herkes için kazanç. Çok fazla bir şey yapmanıza gerek kalmıyor. Ama gözleri uyku mahmurluğundan bir türlü kurtulamayan alil muhalefetin, ayağına kadar yuvarlanan topları avantaj ve siyasi bir lojistiğe çevirip, zaten sallanıp duran iktidara tutunacak dal ve mazeret bırakmamaları işten bile değil ama, heyhat!
Bütün bu el yordamı ile topladığımız datalar, Türkiye'deki muhalefetin yaptığı işin farkında olmadığını gözler önüne seriyor. Taraftarlarından oy isteyen bir muhalefet lideri, “Bize oy verseniz de olur, vermeseniz de!” aymazlığı gösterir mi? İnsan kendisine “Aman, ne kadar da centilmen bir siyasetçi!” dedirtmek için bu ucuzluklara atlar mı? İktidarın, ekonomik çöküntüyü gözlerden kaçırmak için, oluk oluk para akıttığı Suriye krizine, herkesten fazla vatansever olduğunu göstermek için “Suriye Operasyonu konusunda hükümet ile beraberiz!” hamiyet soytarılığı yapılır mı? Yanlış duymadınız; Suriye'de iktidarın sırtını tapışlayan herkes siyasi bir cinayete çanak tutuyorlar; nokta.
Türk Halkı, sıra dışı bir seçim tekrarına, demokratik bir refleks göstererek üzerine düşeni yaptı. Zoraki muhalefetin önüne, kendilerini siyasi bir galibiyete götürecek güzel bir top yuvarladı. Aslında bu, bir sonraki seçimde ortaya çıkabilecek tablo hakkında da fikir vermesi açısından ciddi bir gösterge. Ana muhalefet partisinin yorgun lideri ise, topu taca atma konusunda görme özürlü olduğunu bir kez daha ispatladı. Mahmur gözlerle kameralara bakıp, “Madem kayyım atayacaktınız, neden seçim yaptınız?” diye soruyor!
Türkiye'de siyasi bir baş kaldırıdan hiç endişe etmeyen Saray ve İktidar gözünü kırpmadan üç büyük şehir belediyesini, sorgusuz sualsiz gasp etti ve başlarına kayyım atadı. Cumhurbaşkanı Sözcüsü “Seçilmiş olmak kimseyi masum yapmaz!” diyerek, seçilmiş bütün belediye başkanları için sallanan bir giyotin hazırladıklarını ima etmiş oldu. Tehdit yerini buldu bulmasına da, aynı cümlenin sayın Cumhurbaşkanı'nı da hedef aldığını ve bu genel prensibin seçilmiş herkes için söz konusu olduğu realitesi muhalefetin gündemine hiç gelmedi. Cumhurbaşkanı olmak, anayasal suç işlemeyi meşrulaştırmıyor. Geçtiğimiz hafta bu anayasal suçtan dolayı, muhalefetin Türk Kamuoyunu sarsması beklenirdi, ama nerde.
Meğer muhalefet üretmek, iktidar partisi çıkarmaktan daha zormuş. Kuşatıcı bir yol haritası için zamana ihtiyacımız var ama, muhtemel muhalefet heveslilerine başlangıç için ilk tavsiyemiz şu olabilir; Sabah kalktığınızda aynanın karşısına geçip “Ben muhalefetim!” sözünü yüz kere tekrar edin. Hanımınıza veda ettikten sonra tam kapıdan çıkarken, on bir kez “Ben mulalefetim. Saray Soytarısı gibi davranamam!” deyin. Buna bir yıl devam edin, bakalım ne olacak!
Bir şey elde edemeseniz bile, seçilmiş belediye başkanlarının makamları gasp edilirken, ölü balık gibi gazetecilerin yüzüne bakıp, “Madem kayyım atayacaktınız, neden seçim yaptınız!” diyecek kadar bayağılaşmaktan kurtulursunuz. Eh, 101 için bu kadar ders şimdilik yeter de artar bile.
Kadir Gürcan