“Bilge Başkan” olarak bilinen İzzetbegoviç’in ölüm yıldönümüne denk gelmesinden midir nedir, tam kestiremedim, Saray’dan bir anda hikmet yüklü, istikbal çeşnili mesajlar dökülmeye başladı. Medeniyet ile alakalı müşkülpesentlik, kendini ağırdan satma ve büyük laf edip tarihi geçmişe sığınma budalalığı geçtiğimiz haftaya düşen, Saray menşeli akıldaneliklerden sadece bir kaçı.
Balkan Ziyaretlerindeki coşkulu karşılamanın, abartılı ala u nümayişin de, eskide kalmış itibarı tekrar kazanma gayretinde bir katkısı olabilir mi? Niye olmasın? Şu an Saray’ın en çok ihtiyaç duyduğu şey, yeni bir rüzgar. Kış aylarında duymaya alıştığımız Balkanlar’dan gelen soğuk hava dalgası bile, “Belediye başkanları istifa krizi” ne kilitlenen Saray’a rahat nefes aldırabilir.
Belki kabul edilmesi zor bir gerçek ama, olgunluk, bilgelik, devlet adamlığı ve ciddiyeti bir yere intisap-velev ki bu devlet-i aliye olsun-, büyük laflar etmek ya da birilerinin sırtına çıkmakla kazanılamıyor. Osmanlı Bakiyyesi, Türkiye’den çok Avrupa’ya entegre olmuş küçük-büyük ülkeleri, hala yüz-yüz elli senenin nostaljisi ile yad etmek ve bununla teselli olmak derin, kronik bir psikolojik rahatsızlık. Tedavisi de yok.
ABD ve Avrupa’dan kopuşun makul gerekçeleri olmadığı için hikmet(!) yüklü metaforlar can simidi muamelesi görüyor. ABD’yi “Medeni bulmamak” Avrupa’yı “Tek dişi kalmış canavar!” istiskali ile hiçe saymak vazgeçilir konfor değil hani!
O mısralar yazılalı neredeyse, bir asır geçti. Coğrafik konumundan dolayı “Medeniyet” diye küçümsediğimiz “tek dişli” şey protez, implement ya da porselen diş temin etmiş olmalı ki, hala yaşamaya devam ediyor. Güneydoğu sınırında başlattığınız seferlerde(!) bir milyar dolarlara aldığınız tankları kullanmıyor musunuz? Onlar medeniyetin ve dolayısıyla sizin tepe tepe kullandığınız ithal medeniyet kazanımları arasına girmiyor mu?
Çok olmadı. “Amerika’yı Müslüman Kaşifler buldu!” iddiasıyla, hakk-ı temettu iddiasını ne zaman unuttunuz? Lise yıllarının tarih bilgisiyle ya da yalan-yanlış yazılmış kahramanlık hikayeleriyle cümle aleme rezil olmak bizim devletlilerin zavallılığı. Osmanlı mirasını, fes ve bastona indirgeyen içi geçmiş tarihçi kadrosuyla ancak bu kadar!
“Biz çok iyiyiz, herkes bize düşman. Gelişmemizi kıskanıyorlar, canım!” rüküşlüğü, örselenmiş gururlar için hala can suyu. Türkiye’nin dünya standartlarından çoktan koptuğunu, bölgenin bilinen düşük seviyesinden daha da geriye yuvarlandığını gizleyebilecek bahaneler için çok ter döküyorlar ama, nafile. En yeni ve parlak düşüncelerini, iki yüz yıl önceki düşünür ve mütefekkirlerden derleyen bu kıt akıllıların her gün yeni bir değişimle yol alan dünya siyasetini anlama ihtimali hiç ama hiç yok.
Öyle ya da böyle, takma diş gibi bile dursa, şu anki medeni kazanımların Avrupa ve ABD’yi ekonomik, idari ve insani yaşam kaliteleri açısından dünyanın ileri ve medeni ülkeleri arasına yerleştirmesini ıskalamamak gerekiyor. İnsaflı bir Müslüman düşünürün “Avrupa medeniyetinin artık bize ihtiyacı kalmadı. Ama biz hala geçmiş asırlarda, Müslüman mütefekkirlerin ilmi keşiflere katkılarıyla övünmekten vazgeçemiyoruz!” itirafı ne kadar yerinde.
Farz muhal, “Mevcut medeni dünyanın eksiklikleri var ama, şu an elde olan bu. Siz ne teklif ediyorsunuz?” diye sorulsa teklifiniz ne? Müstebit, zorba ve iyi korunan Saray duvarları arkasına sığınmış kıt akıllı idarecilere “hilafet” kaftanı giydirmek makul bir cevap gibi durmuyor. Zira bu teklif, halife, bilge başkan, şeyhü’l-islam, belediye başkanı, müftü, nikah şahidi, futbol kulübü başkanı, güzel sanatlar akademisi rektörü... gibi akıldışılıkları içinde barındırıyor.
Mevcut medeniyete burun kıvırıp, kendinizi ağırdan satmanıza hoşgörü bekliyorsanız, içine düştüğünüz acınası hallerin alaya alınmasına da katlanmanız gerekiyor.
Halep oradaysa arşın burada; yeni bir medeniyet(!) teklifiniz varsa haberimiz olsun, bütçemiz elverdiğince biz de bir kaç ölçek (Okka’mı deseydik. O daha tarihi ve fiyakalı duruyor!) alırız. Geçtiğimiz iki asra yetişemedik bu milenyumu bari kaçırmayalım.
Kadir Gürcan