Yetmiş yıllık trajediden Persian Comedy'e

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

22 Nis 2024 10:23
  • Ne olduğunu anlamadan sokağa dökülen ve ölümüne zafere susamış ama bir türlü aradığını bulamanayan bir kesim haricinde İran'ın hafta sonuna sıkıştırdığı sözümona hava saldırısından kimse memnun olmadı. O kadar yağıp gürledikten sonra ortaya çıkan sonuç bu. Ne olacaktı ki? Kudüs'ün tekrar fethini falan mı bekliyorlardı ne? 


    1979 İran Devrimi'nden sonra neredeyse on yıl süren İran-Irak savaşının ardından, devrim hükümeti bir daha kimse ile savaşmayı göze alamadı. Şuan Yemen, Filistin ve Lübnan'da İran'ın taşeron hizmetlerini gören terör grupları bölgenin karmaşasını nakte çevirmeye çalışan paralı lejyonerler. Savaşa olan merak ve şehvetleri dini gayretten çok ekonomik sebeplerden kaynaklanıyor.  


    İran'ı ikinci evi olarak gören ve diplomatik ilişkilerini elinden geldiğince gizlemeye çalışan mevcut iktidar bile hava saldırısına ilgisiz kaldı. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra mecburiyetten kaynaklanan basın açıklamasının, konu ile uzaktan yakından bir alakası yoktu. Saray “İran başka söylüyor, İsrail başka söylüyor!” yakınmaları gündemden ne derece koptuklarının itirafı. Yerel seçim yenilgisinin hasıl ettiği travma iktidar yüzlerinin bütün neşesini aldı götürdü. Ne Filistin ne de İran görecek halleri mi var? Seçim öncesindeki müslüman ümmetin hâmisi rajonları sandığa pek yansımadı, haksızlar mı? 


    Havuz medyasının kıt akıllı tetikçileri durumu kavrama konusunda akıl özürlülür. Her ne kadar gaza gelip zafer naraları atsalar da tek bölümlük Persian Comedy'e ilgi uyarmayı başaramadılar. Herkesin yüzünde asılı kalan tebessüm, “Son dört aydır yağıp-gürlemenin sonucu bu mu?” hayal kırıklığına dönüşüverdi.


    Ne pahasına olursa olsun halkı çıkma gayretinde olan sadece iktidar medyası değil. Müslümanlardan oldum olası nefret eden, iyice karta kaçmış Marksist döküntünün Filistin konusunda iktidar ve Saray tetikçileri ile ön safta el bağladığını siyasi tecrübemizin en ironik karesi olarak kalacak. Ukrayna konusunda Putin'in yanında olup, Filistin konusunda da Kremlin ve İran'ın yanında, dolayısıyla Saray'ın yedeğinde olmanın akli bir izahı yok. Belli ki mesele dini gayretten (!) kaynaklanıyor. Putin'in zavallı saldırması Kadirov, herhalde bizim Marksist döküntüyü görse göz yaşlarına hakim olamazdı.


    İsrail-Filistin çatışması beş aydır devam ediyor. İran destekli terör örgütünün başlattığı gerilimin faturası çok ama çok ağır. Her gün değişen rakamlar, halihazırda kırk bine yakın Filistinli'nin öldüğünü ve bir kaç milyon insanın da göçe mecbur kaldığını gösteriyor. İnsan ölümlerinin sıradanlaştığı Ortadoğu için bile bu rakamlar korkunç. 


    Dünyanın değişik yerlerinde yapılan gösterilerin bu ağır kayba teselli olması ya da bölge halkının çilesini hafifletme ihtimali yok. İran'ın gerçekleştirdiği pahalı havai şimşek gösterisinden sonra sokaklarda nara atanlar Kerbela anmalarında kendilerini kaybeden meczup tipleri hatırlatmıyor mu? Kırk bin insanın öldüğü bir savaşta, iki saatlik havai fişek gösterisini dini gayreti tatmine vesile saymak, neresinden bakarsanız bakın tam bir budalalık.
     

    Bölgeye komşu ülkelerin Filistin Meselesi ile aralarına koymaya çalıştıkları mesafe her geçen gün daha da kendini hissetiriyor. İran'ın bölgeye verdiği rahatsızlık tahammüllerin ötesinde. Fars yayılmacılığının lejyoner ve keşif kolu olarak beslediği terör yapılanmaları coğrafyada suların durulmasına müsaade etmiyor. Saldırının başladığı akşam, hava sahasını bütünüyle kapatan Ürdün İran'ın mevsimlik heveslerine ortak olmayacağını deklare etti. Ürdün Kralı, bölgedeki çatışmaların bir parçası olmayacağı konusunda çok kararlı ve eşinin aslen Filistin'li olması bu prensibine zarar vermiyor. Ürdün, İran ile yapmadığı güvenlik anlaşmasını İsrail ile yapmış durumda. Suudi Arabistan İsrail'in bölgedeki varlığını çoktan kabul etti ve komşuluk ilişkileri için çoktan hazır. Her iki İslam ülkesi de dini gayret ve bağlılıklarını İran'a tescil ettirme ihtiyacı durmuyorlar.


    Yazarınızın da içinde bulunduğu seksen kuşağı kırk küsür yıldır İran'ın bölgeye verdiği zararın farkında. İslam'ın başına geçirilen terör yaftasının en büyük sorumlusu İran ve terör ihraç tekeli hala ülkenin tekelinde. Küçük ve ehemmiyetsiz kazanımlara teşne bu yapılar, bölge insanının normalleşmesin mani olmak için ellerinden geleni yapıyorlar. İşin garip tarafı geçtiğimiz dört on yılda “Eline sağlık İran!” soytarılığından vazgeçemeyen medya divaneleri bulmakta pek zorlanmadılar.


    Siz siz olun, böylesine mevsimlik dini gayret şovlarında kendinizi denemeyi ya da ispat etmeyi dini bir gereklilik saymayın. Kırk yıldır şahit olduğumuz tek bölümlük ve sürekli kendini tekrar eden Fars Komedisi'ne gülemediğiniz için de sakın suçluluk hissetmeyin. Kim bilir belki de yetmiş yıllık Filistin Trajedisi'nin doğu zalimleri elinde komediye dönüşmesine şahit olduğunuz için şanslı bile sayılabilirsiniz. 



    22 Nis 2024 10:23
    YAZARIN SON YAZILARI