İstanbul'da yerel seçimlerin iptal edilmesi, parça tesirli bomba etkisi yapabilir. Saray ve iktidar açısından kötü bir tercih gibi görünüyor ama, maalesef seçimlerini yaptılar. Bununla beraber, 15 Temmuz'u senarize etmiş bir ekibin hala bazı noktaları elinde tuttuğunu akıldan çıkarmasak iyi olur. Çaresiz kaldıklarında, küçük yangınları daha büyük felaketlerle, avantaja çevirebilecek imkanları ellerinde bulunuyorlar.
Saray ve iktidarın hem parti içi problemleri hem de ülkenin hızla yuvarlandığı ekonomik felaket konusunda, herkesi olmasa bile, kendi seçim tabanını ikna edecek çareler aradığı malum. İktidarı devam ettirecek bir oy yoğunluğu şu an için onların işini görecek gibi. Zaten ülkenin tamamını ikna etmekten umutlarını kesmiş durumdalar. Kemikleşmiş parti meczublarının oyunu aldığınızda geri kalan kısmını da devlet güç ve desteği ile susturabilirsiniz. Ama önce, kubbeden gelen çatırtıların seçmen tabanında meydana getirdiği endişe ve paniği gidermek gerekiyor.
Seçimlerden, Saray'ın istediği sonucun çıkmaması iki gerçeği ortaya çıkardı; Birincisi, başkanlık sistemi daha ilk tecrübesinde karaya oturdu. Şapkadan tavşan çıkmadı. Devlet işleyişinin tek elde toplanmasının işe yaramadığını gördüler. İkincisi de, seçim öncesinde mitingleri dolduran insanlar, yaşanan siyasi tıkanıklığın adresi olarak Saray'ı işaret etmeye başladılar. Yerel seçimlerde sandığa yansıyan bu idi.
YSK işgal edilmiş durumda. Oyları tekrar saydılar olmadı. Mazbatayı geciktirdiler işe yaramadı. AA, seçim sonuçlarını gönlüne göre servis etti. Başı sıkışınca bilgi akışını durdurup, gerekli manipülasyonu yaptı yine olmadı.İlginçtir, seçim sonrasında böylesine bir usulsüzlük araştırılacak kadar bile önemsenmedi. Bu keyfi uygulamaların önüne geçebilecek siyasi bir iradenin yokluğu, hukuksuzluğa alışmış olan iktidar ve Saray'ın cesaretini artırıyor. Yaptıkları yanlarına kar kaldıktan sonra, yenilenecek olan seçimlerde, aynı taktikleri uygulayarak, neticeyi istedikleri gibi şekillendirmeleri açısından ciddi bir engel görünmüyor.
İkinci sınıf, kötü bir darbe senaryosu bile üç yıldır birilerinin işine yarıyor. Nasıl ki, çakma bir darbeyi “Allah'ın lutfu!” olarak değerlendirip, koskoca bir ülkeyi uçurumdan aşağıya ittiler, aynı şeyi yenilenecek bir İstanbul seçimi ile tekrar edebilirler. 31 Mart Seçimleri'nin İstanbul ayağının iptal edilmesini de ayrı bir lütuf olarak değerlendiren, bizzat Saray.
Ülkedeki değişimlerin, iktidara bağlı medya organlarının resmettiği gibi olmadığı gerçeğinin, meğer herkes farkındaymış. Kalkan toz bulutundan gözleri kamaşan en fazla iktidar mensupları oldu. Neredeyse iki aydır, hala gözlerini ovuşturup, seçim sonuçlarını farklı görmek ve öyle göstermek için uğraşıyorlar.
İktidar partisi içinde, gidişattan memnun olmayan bir ekibin ayrılacağı ve yeni bir oluşum ile huruç hareketi gerçekleştireceği söylentileri, epey eski. Şimdiye kadar hiç başarılı olamadı. Eğer böyle rüşd ortaya koyabilecek irade olsaydı şimdiye kadar çoktan patlaması gerekiyordu. 31 Mart Seçim sonuçlarının cesaretlendirdiği bir kaç ismin, okuyucular kusura bakmasın, gelecek vadettiği kanaatinde değiliz. İktidarın aldığı ağır hasarı kendileri için iyi bir rüzgara çevireceklerdi ama olmadı. Topu ayaklarında fazla tuttukları için pozisyon aleyhlerine döndü. O kadar gürültü çıkardılar, topun gelişine vurma cesareti gösteremediler. Bir kez daha İstanbul Seçim sonuçlarını beklemek gibi, acınası bir duruma düştüler. Eğer o zamana kadar tek parça olarak kalabilirlerse belki. Ümit kırıcı ama, realiteleri görmek zorundayız.
Yerel seçimlerin sürpriz sonuçlarını bir türlü içine sindiremeyen Saray'ın, uzun bir süre sessizliğe bürünmesi konusunda çok fazla bir şey söylenmedi. Tam zirvede iken, siyasi hayatının en kötü ve sürpriz yenilgisini tadan Cumhurbaşkanı'nın bunu kolay sindiremeyeceği herkesin malumu. Bir süredir devletin bütün kurumlarını aile şirketi gibi yöneten Saray'ın bu sevdadan vazgeçmesi safdilliğine kimse inanmamalı. Seçimle gitmeye niyetli olmadıklarını, seçimleri iptal ederek göstermiş olmadılar mı?
İstanbul Seçiminin iptal edilmesinden sonra Türkiye'nin Zenginler Kulübü, TÜSİAD tarafından dile getirilen hayal kırıklığı, Saray'ı ciddi rahatsız etti. Hasbelkader atlatılan 31 Mart seçimlerinden sonra, rahat bir nefes almayı bekleyen iş çevrelerinin, yaklaşan ekonomik felaketin ayak seslerini enselerinde hissetmeleri gayet normal. Bu farkındalık TÜSİAD'a, Ramazan sonrasında defterleri dürülecekler listesine girmeleri gibi bir bedele mal oldu. Yoksa, Saray'ın Kara Listesi mi demeliydik? Bakalım Zenginler Kulübü, sözünün arkasında ne kadar durabilecek?
15 Temmuz da aynen böyle bir “Ramazan Sonrası” idi. Saray'ın parti içinde kaybettiği otoriteyi, iş dünyası içinde yitirdiği itimadı kazanmak için, İstanbul Seçimlerini kazanmaktan daha tesirli bir çıkış yoluna ihtiyacı var. İsmini koyamasak da, yaz aylarının mevsim normalleri üzerinde sıcak geçeceğinden endişeliyiz.
31 Mart öncesinde onlarca miting yapan iktidar ve Saray'ın belirlenmiş bir seçim aktivitesi yok. Yoksa, oy, sandık, sandık kurulu, YSK gibi alışılmış seçim ritüellerinden farklı bir şeye yatırım yapıyor olmasınlar?
2016'nın Temmuz ayında da, üzerimizde aynen böyle, ağır bir Ramazan mahmurluğu vardı. Üzerinden üç yıl geçti, hala ne olduğunu anlayamadık!
Kadir Gürcan