Magazin haberlerinin tartışmasız cazibesini son olaylarda bir kez daha gördük. İnsanlık dramının yaşandığı Filistin Meselesi'nin daha dumanları üzerinde tüterken, güzellik salonlarında mayalanan darbe(!) girişimi senaryolarına nasıl giriş yaptık cümle alem görsün de ibret alsın. Kısa aranın ardından Filistin'de savaş yine başladı başlamasına da, haber değeri ve ilgi açısından çoktan ikinci sayfaya düştü.
Devlet-i aliye döneminde Patrona Halil ile tarihimize giren ve filintaların toplanıp çilingir sofralarında darbe planladıkları hamamlar meşhurdur. Bu yüzden olsa gerek, televizyonlarda seyrettiğiniz mafya ve maganda dizilerinin geçtiği mekanlar da yine modern hamam ve saunalar. Bu modası geçmiş mekanların uyardığı iğrenç tedailerden kurtulup işin güzellik salonlarına adapte edilmesi akıllıca bir tercih olmuş. Kişisel gelişim eğitiminin en temel prensibi ilk görünüşte(first impression) uyardığınız tesir. Olaya isimleri karışanlar estetik ve cazibe açısından kusursuz.
İçimden bir ses ekonominin burun üstü çakılma zamanlarında bu tür olayların tamamıyla düzmece olabileceğini haykırıyor. Emeklilerine bir yıldır beş milyonluk ikramiyeyi denkleştiremeyen iktidarın sinekten yağ çıkarma gayretkeşliğinin başka izahı yok. “İkramiyeleri veremiyorsak bir sebebi var!” diyerek dikkat dağıtılmaya çalışıldığı kesin. Hani şu, yangının daha geniş mekanlara sıçramasını önlemek için çaprazdan başlatılan kasıtlı yangınlar.
Para, ihtiras, gizli bağlantılar, mağduriyetler ve her gün yeni bir şöhretin senaryoya dahil edildiği geniş katılımlı görsel bir şölene şahit oluyoruz. Değme senaryolara taş çıkartan bu aktör bolluğunun kıymetini bilin. Hikaye ağır ve bir kaç amatör ile götürülmesi zor. Hele o mafyavari cezalandırmalar ve örtbas edilen gayrı-ı ahlaki uygulamalara karşı devlet kurumlarının sessizliği tükenişin sinyallerini veriyor.
Neden bilmiyorum, öyle ya da böyle iktidarın mal varlıklarına göz diktiği ve kanuni yetkilerini kullanarak çöreklendiği vatandaşlara sempati duyuyorum. Birkaç yıl önce iktidarın gazabına uğrayıp mal varlığına el konulan ve şimdi hapse atılan zavallı için de benzer şeyleri hissetmiştim. Bin küsur yıllık ceza ile yargılanan fenomenin milyon dolarlık malikanesi Rus Oligarklardan birine satıldı. Ne olacaktı ki? O mal-mülk satılıp ya da vakıf statüsüne çıkarılıp geliri fakire fukaraya, yetime ve dar gelirliye mi dağıtılacaktı? Paranın hiç öyle bir huyu yoktur. El değiştirir, bir zenginden diğer bir zengine akar. Yönünü aşağıya çevirdiği vaki değildir.
Saray'ın yalakaları orta yaşı çoktan devirmiş yazarınızın bu mağdurlara karşı hissettiği yakınlığı “Güzellik Salonlarındaki darbe girişimi sempatizanlığı” kategorisinde Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne iş çıkaran bir iddiaya dönüştürürlerse şaşmayın. Türkiye'deki hukuk sistemi yargılama sürecini “İbret-i alem” çığırtkanlığına döküp insanları hak etmedikleri toplumsal bir linç ile cezalandırıyor. Vicdanımın bir yerini inciten bu.
Sosyal medya fenomeni haline gelen yüzlerin genç kuşakta özenti, orta ve ileri yaşlarda da öfke ve nefret uyardığı kesin. Helal kazanmak, millet malını yetim malı sayıp evlad-u iyal'in kursağına haram lokma sokmama gibi değerlerin teker teker devrildiğini görmek bu öfkeyi artıran sebepler arasında olsa gerek. Bu gergin ortamda, yan odada, sosyal medya fenomeninin hapiste yazdığı mektubu göz yaşları ile okuyan genç kız ve delikanlılara insani erdemleri dayatmak, kuşaklar arası çatışmaya sebep olabilir. Bu açıdan, ortamın biraz sakinleşmesini beklemekte fayda var.
İktidar açısından meselenin tamamiyle ticari ve aslan payına dokundurmama ekseninde döndüğünde kuşku yok. Son operasyonlarda da gizlenen ve gözlerden kaçırılmak istenen de o. Ülke sınırları içinde, eğer doğruysa, bu miktardaki bir para trafiği konusunda iktidarın kulağının üzerine yatması ya da havaya bakması gayet normal. Ülkeyi kara para cenneti haline getirenler de onlar değil mi? Eh, bal tutan parmağını yalıyor ve komisyonunu alıyor tabii. Birkaç aydır kamuoyunu meşgul eden güzellik salonu masallarına karşı Saray'ın sessizliği de, kendini garantiye almış olmaktan kaynaklanıyor olabilir. Hadisenin böylesine teşhir edilmesinin bir sebebi de bu. Beş-altı sene içerisinde hatırı sayılır bir servete ulaşan sosyal medya fenomenleri, kara para işleyişince gözden çıkarılabilecek son halkayı temsil ediyorlar.
Olacak ya, tam bu konuyu düşünürken kişisel bakım ve güzellik ürünleri konusundaki istatistiklerin yayınlandığı bir çalışma ile karşılaştım. Geniş bir deney gurubu üzerinde test edilen ve piyasaya sürülmesi beklenen yeni bir kozmetik malzemenin güzel sonuçlarından bahseden araştırmacının “Gözle görülür tesir ve başarısını gördüğünüz bu ürünün, milyonda bir de olsa, uzun vadede cilt deformasyonu ve hatta ölüme sebep olabilecek bir yan tesiri ihtimaline karşı tepkiniz nasıl olur?” sorusu, yeni ürünü ilk kez kullanmış olma prestiji ile memnun müşterileri biraz afallatır. Kısa bir sessizlikten sonra ön sıradan, orta yaşlı bir bayan kalkıp “Canı cehenneme, nasıl olsa öleceğim. Hiç olmazsa güzel ölürüm!” diyerek, denediğinin yeni ürünün muhtemel yan tesirlerini umursamadığını söyler.
Gerçekten, sözümona kara para operasyonları ile ele geçirilen gemi dolusu nakit paranın akıbeti ne oluyor dersiniz? Eğer bu miktar yukarıdan aşağıya akıp, halka dağıtılmış olsaydı içine düştüğümüz derin ekonomik kaosa çözüm olmaz mıydı? Geri kalmış, üçüncü dünya ülkelerinde görülen ve gelişmiş ülkelerin dalga geçtiği bu nakit bolluğu geri kalmışlığın ve iflasın örnekleri olarak okutuluyor. O kayıt dışı büyük meblağlar, bir küçük gemiden bir diğer büyük gemiye aktarılıp iç ve dış piyasada hayatiyetini devam ettiriyor.
Güzellik salonları baskınlarında makyajsız yakalanan hanımefendi ve medya fenomenlerinin kaz tüyüne batırılıp ortalıkta teşhis edilmeleri Saray ve iktidarın içine düştüğü ekonomik çözümsüzlüğe derman olmaz. Köhne iktidar zengin kalıp yakışıklık ölmeyi göze almış. Z jenerasyonunun benzer konforlar için daha tehlikeli alternatifleri değerlendirebilecekleri ihtimalini hatırda tutalım. Haksızlar mı? Bizim bir ömür boyu anlamadığımız ilginç akıntının yönünü, medya fenomenlerinden kısa sürede öğrenmişler. Onlara değil kendimize kızalım.