“Roman ve hikayenin erkekler tarafından bile okunmasına izin verilmeyen bir devirde, bilhassa Fatma Aliye Hanım’ın, bu çeşit eserlere özellikle önem kazandıran çalışması dikkate değer bir olaydır.” Nihat Sami Banarlı
Fatma Âliye Hanım (1862-1936), Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında etkili olan bir Osmanlı aydını, kadın hakları savunucusu, eğitimci, gazeteci ve yazar olarak tanınmaktadır. İslam kültürü ve Osmanlı toplumu üzerine eserleriyle bilinir. Eser bastırma hakkı elde eden ilk kadın romancıdır.
Fatma Aliye, 22 Ekim 1862 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Son devir Osmanlı devlet adamlarından hukukçu ve tarihçi Ahmed Cevdet Paşa ile Adviye Râbia Hanım’ın kızıdır. Ahmet Mithat Efendi ile Fatma Aliye arasındaki yakınlık, Ahmet Cevdet Paşa’nın rızasıyla, bir süre sonra ikisi arasında ‘manevi evlat ve baba’ ilişkisine dönmüştür. Aralarında kurulan ilişki için de Ahmet Mithat Efendi ‘insanı insan yapan ve manevi varlığını oluşturan, kişinin kendisine örnek olarak seçtiği kişidir, bunu da manevi baba diye adlandırabiliriz’ şeklinde bir açıklama yapmıştır.
Ahmet Mithat Efendi biyografisinde Fatma Aliye'nin çocukluk hatıralarına dair şunlara yer verir; “Düşüncelerimi geçmişe yolladığımda üç yaşıma kadar gidebiliyorum. Bizim gibi çocuklar anne ve babalarının kucaklarında büyümezler. İstanbul’da Rumeli Hisarı’ndaki yalımızı, evdeki sofayı ve bize ait odayı hatırlıyorum. Bir bacı, bir dadı, bir de küçük halayık, beni oynatmak için hoplatıyorlar. Annemi, babamı hatırlayamıyorum.”
Fransızcaya ilgisinin sebebi
Fatma Aliye’nin Fransızcasını ilerletmesine ve edebiyat ufkunun açılmasına Matmazel Alfa ile karşılaşması neden olmuştur. Matmazel Alfa haftanın bazı geceleri konakta kalıyor ve saatlerce Avrupa edebiyatının klasik eserlerini ve çağdaş edebiyatçıları konuşuyorlardı. Fransızca'ya olan ilgisini şöyle ifade ediyor: “Bilindiği gibi Fransızca kitaplarda örneğin; buhar makinesinin nasıl icad edildiği edebi bir dille anlatılmıştır. Böyle anlatımları gördükten sonra Fransız diline verdiğim önem daha da arttı. Çocukluğumdan beri öğrenmek istediğim şeyleri Fransızcada kolayca bulabiliyorum. Tarihle ilgili bir yazı okurken içindeki Arapça ve Farsça kelimelerin anlamlarını arayıp bulduktan sonra, esas metni anlamak için kafa yormak gerekiyordu. Fransızcada ise bu çeşit bilgiler herkesin yaşına uygun olarak açık açık yazılıyor. Çocuklara imla kurallarını öğretmek için yazılan kitaplar da bu yolda bilgilerle dolu.”
1879 yılında 17 yaşındayken, kendisinden dokuz yaş büyük olan II. Abdülhamid’in yâverlerinden Kolağası Fâik Bey’le evlendi. Fatma Aliye düşlediği eşini bulamamıştı. Faik Paşa’nın askeri bilgisi ile kendisinin edebiyat ve felsefe bilgileri uyuşmamıştı. Faik Paşa evliliklerinin ilk yıllarında eşinin kitap okumasını, Fransızca konuşmasını ve yazı yazmasını bile engelleyen tavırlar takınmıştı. Bu evlilikten Hatice, Ayşe, Nimet ve Zübeyde İsmet adlarında dört kızı oldu. Fatma Aliye Hanım, iyi bir eğitim aldı. Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. Osmanlı Türkçesi ile ilgili edebi çalışmalar yaptı. Fatma Âliye Hanım daha sonraları babasından hukuk, felsefe, belagat dersleri alırken aynı zamanda Aristo, Eflatun, Descartes, Spinoza felsefelerini ve İbn Rüşd ve İmam Gazali düşünce sistemlerini de mukayeseli olarak inceleyip, babasıyla tartışma fırsatı buldu.
Hem düşünce insanı hem yazar hem de aktivist
Fatma Aliye, çeviriler yapan, romanlar ve makaleler yazan, sosyal çalışmalara katılan, ilk kadın derneğini kuran, Hilal-i Ahmer Cemiyetinin ilk kadın üyesi olan, eserleri XX. yüzyılın başında Chicago’da sergilenen ve yabancı dillere çevrilen, Ahmet Mithat Efendi tarafından biyografisi yazılan ilk kadın yazarımızdır. Fatma Aliye’nin yaşamının amacı; çalışmak, öğrenmek ve öğretmektir. Bütün hayatı araştırma, öğrenme ve çalışma heyecanı ile geçmiştir.
Fatma Aliye yazdığı makaleleri ve romanları nedeniyle takdir edilen, yabancı gazeteciler ve diplomatların kendisiyle görüşmek istediği bir kadındı. Balkan ve Trablusgarp Savaşları’nda şehit olanların aileleri ve savaş malulleri için yardım kampanyalarına katılmış, konferanslar düzenlemiş, bizzat kendisi konuşmalar yapmıştı. Yazdığı makaleler ile kadının eğitimsizliğinin toplumda açtığı yaralara parmak bastı. Bu konuda seminerlere, konuşmalara katıldı. O dönem doğan bazı kız çocuklarına Fatma Aliye ismi verildi.
Kitabı başka bir dile çevrilen ilk kadın yazar
Edebiyat kariyerine genç yaşta başlayan Fatma Aliye, döneminde kadınların yazarlık yapmasının pek de yaygın olmadığı bir dönemde, birçok önemli eser kaleme aldı. 12 basılmış kitap, 8 çeviri kitap, yabancı dillere çevrilmiş 4 kitap, 36 makale yazdı.
Kadın hakları konusundaki düşüncelerini eserlerine yansıttı ve kadınların eğitimine önem verdi. İstanbul Türkçesini çok iyi kullanmıştır. Kırkambar Dergisi'nin de irfan hayatında önemli rolü vardır. Romanlarının mektup tarzında yazılması bir ilkti. 1892’de Muhadarat adlı romanı, Fatma Âliye ismiyle ilk kez yayınlanır. İkinci romanı Udi, Fransızca ve Arapçaya çevrilir. Böylece kitabı başka bir dile çevrilen ilk kadın yazar da Fatma Âliye olur.
Tercüman-ı Hakikat gazetesinin sahibi Ahmet Mithat Efendi ile beraber yazdıkları ‘Hayal ve Hakikat’ kitabını ‘Ahmet Mithat ve Bir Kadın’ ismiyle bastırırlar. Önsözünde Ahmet Mithat Efendi :”Bu kitabın amacı, Fatma Aliye Hanım’ı okuyucuya tanıtmak değildir. Zira kendileri seçkin eserleriyle sadece Osmanlı dünyasında değil, Arapçaya, İngilizceye, Almanca’ya yapılmış çevirileriyle, Avrupa ve Amerika’da büyük ün kazanmıştır. Esas olan, Osmanlı dünyasında bir kadın yazarın nasıl yetiştiğini anlatmaya çalışmaktır. Hala yurdumuzda bir kadın yazarın yetişebilmesini hayal bile edemeyenlere, bunun gerçekleşmiş olduğunu göstermektir.”
Muhadarat romanıyla ilk kadın romancı oldu
Kadın hakları, vatan sevgisi, savaşın korkunçluğu, Batı’yı taklit gibi konuları savunan ve cesurca işleyen şiirlerinden sadece ‘Temaşa’ isimli şiiri yayımlanmıştır. 1891’de yayımlanan ‘Nisvan-ı İslâm ‘ (İslam kadınları) isimli kitabı Fransızca, İngilizce, Arapçaya çevrilmiştir. 1900’de yazdığı ‘Teracim-i Ahval-i Felasifiye’ (Felsefecilerin Yaşam Öyküleri) filozofların hayatının ve değişik felsefe akımlarının anlatıldığı, küçük çaplı, bir felsefe tarihi kitabıdır. Sabiha isimli yarım kalmış bir tiyatro eseri vardır. Fatma Âliye Hanım, Muhadarat romanıyla ilk kadın romancı unvanını alır. Bunu Refet, Udi, Levayih-i Hayat ve Enin romanları takip eder. Romanlarındaki karakterlerden; Fazıla ‘Muhadarat’ın, Bedia ‘Udi’nin, Refet ‘Ref’et’n, Sabahat ‘Enin’in güçlü kadınlarıdır.
Cep harçlıklarıyla kitap, dergi ve gazete aldırırdı
Fatma Aliye öğrenmeye, araştırmaya çok isteklidir. Abisi Ali Sedat, kendisine gelen gazete ve dergileri okuduktan sonra kardeşine verirdi. Fatma Aliye çok küçük yaşlarda okumayı öğrenmişti. Haftalık cep harçlığıyla dadısına kitap, gazete ve dergi aldırtırdı. Ali Sedat’a gelen öğretmenlerin yanlarına gidip, onları can kulağıyla dinlerdi.
O dönemki öğrenme aşkını şu şekilde anlatıyordu: “Ağabeyim Ali Sedat’ın kimya deneyleri yaptığı küçük laboratuvarından faydalanıyordum. Öğretmenleri onun odasında bilimsel konuşmalar yaparken, ben de onları dinlerdim. On iki yaşıma kadar bunlarla büyüdüm. Anlamadığım şeyleri ağabeyime sorardım. Kimya dersleri başladıktan sonra kitapçılık görevime eczacı çıraklığı da eklendi. Şişeleri, havanları yıkamak gibi işleri bana emanet ederdi. Kimya deneyleri yapılırken yanlarında bulunurdum. Basit maddeler, bileşik maddeler, oksijen, karbondioksit gibi kimyasalları tanıdım.”
Okuma ve araştırma ruhu son nefesine kadar devam etmiştir.
Ömrünün son yıllarını yalnızlıkla ve kitaplarıyla geçirdi
1928’de eşi Faik Paşa’yı kaybetti ve çok sarsıldı. Aynı yıl hocasıyla evlenen kızı Ayşe’nin eşi öldü. Dul kalmış kızı Ayşe ve Fransa’da rahibe olan kızı İsmet onun en büyük üzüntü kaynaklarıydı. Ömrünün son yıllarını hiç alışık olmadığı apartman dairelerinde, hastalık ve yalnızlıkla ama yine kitaplarla geçiren Fatma Âliye, 14 Temmuz 1936 tarihinde vefat ederek Feriköy mezarlığına defnedilir. Mezar taşında şunlar yazılıdır: Muharrire, Fatma Âliye, Müverrih Merhum Ahmet Cevdet Paşa kızı, ulvi, pak, temiz…