Gaybın Son Habercisi 6. yüzyılda insanlık semamıza ayın on dördü gibi doğmuştu. İnsanlığın türlü türlü dertlerle boğuştuğu, kargaşa ve kaosun her yere hâkim olduğu bir asra ve asırlara adeta nefes olmuş, hayat vermişti.
21. Yüzyılın ilk çeyreğini tamamlıyoruz. Adeta yine Efendiler Efendisi'nin yeryüzüne nüzul ettiği zaman dilimi gibi karanlıklar iç içe geçmiş durumda. Her yerde mumla hakikat aranıyor, yalan ve aldatma adeta hayatın parçası olmuş gibi... Şirazeden çıkmışlık, günahlara giden otobanlar, adaletsizliğin hakka tercih edilmesi ve nice yanlışlar doğru diye kabul edilmiş durumda, olanlardan rahatsız olanlar ise insanlığın vicdanını temsil eden azınlıklar hükmünde.
Batı toplumları refah ve gelişmişlik içerisinde farklı bunalımlar ve alışkanlıklar, bohemlikler ağında huzuru arıyor ve beyhude yoruluyorken, Doğu toplumları adeta Batı'nın Rönesans ve aydınlanma çağına geçtiği dönemdeki buhranları, kıvranışları, fakr-u zarureti, baskıcı rejimleri ve otokrat liderlerin türlü türlü keyfiliklerini acı acı yaşıyor. Sözde birçok aydın da elindeki paha biçilmez İslam medeniyeti kaynak ve hazinelerinden, kültüründen bihaber sadece Batı medeniyetinin ezici hegemonyası altında savrulup duruyor.
Döneminde Firavunlar on binlerce köleyi, binlerce kilometre ötelerden mezarlarını inşa ettirmek için canları pahasına kullanıyorlardı. Şimdilerde de tiranlar ve diktatörler kendi sarayları için milyonlarca insana hiç acımadan kıyıyorlar.
Meta verse bir dünyada gerçeklikten kopuk, en yakınlarını bile arama zahmetine girmeyen, alışverişini dahi sanal dünyadan yapan anti-sosyal, duygu ve akıl dengesini yitirmiş insanlar zuhur ediyor. Cinsiyetini beğenmeyen, kendi cinslerinden nefret eden insanların sesi her yanda yankılanıyor.
Ve insan kendi türünü yok edebilecek bir güce ulaştı. Savaşlara bahane arayan sözde liderler her yanı örümcek ağı gibi sarmışlar, adeta insan nesline düşmanlık için yaşıyorlar. En yakınlarını dahi göz kırpmadan öldüren bu canilerin tek sermayesi ellerindeki kaba güçleri.
Küresel iklim krizleri, nüfus azalması ve işgücü, göçmenlerin yeni kültürlere entegrasyonu, katma değerde bulunmaları, çevrenin, dünyamızın daha yaşanılır hale getirilmesi, korunması, kendi nesillerimizin, gençlerin kendi değerlerimize yabancılaşmaması, özgürlükçü ve liberal aynı zamanda azınlıkların da hakkını koruyan mânâ boyutlu demokrasi, insan haklarının aidiyete bakılmadan savunulması ve sivil inisiyatifler oluşturmak, cinsiyetsizleştirmek gibi çok ama çok önemli, hayati meseleler bizlerin aklına, araştırma gayretine, sorumluluk duygusuna, kalbine emanet edilmiş durumda. Kötülüklerle mücadele ancak nisbi iyiliğin artırılması ile olabilir tıpkı karanlık düşüncelerle mücadelenin karşısına aydınlık düşüncelerle çıkılması zarureti gibi.
İnsan en mükemmel varlıktır, yeryüzünün en kudretli varlığıdır, dev bir potansiyelin sahibidir ama aynı zamanda Yaradan karşısında en aciz, güçsüz olandır. Bu paradoks insanı gerçek sultan ve vekil yapar. Yeryüzü kitabını iyi okuyabildiği takdirde semaların en iyi talebesi olabilecek kapasitesi vardır. Ne bilimsel, teknolojik başarılar ne de servet ve makamlar insanı gerçek anlamda teselli edemez, kalıcı mutluluğunu temin etmesi söz konusu değildir. Sonsuzluk arzusu insanın derinliklerinde haykıran yegane çığlık! Bu çığlığa bigane kalamayız.
Artık bilgiye ulaşmak çok kolay. Epistemolojik yaklaşımla adeta bir kimyager gibi bilginin işlenmesi, analizlere tâbi tutulması ile varlık sırlarını çok cömertçe insana verebiliyor. Yeter ki bizler bilgiyi nerede kullanacağımıza, hangi hedefler için istediğimize karar verelim. İşlenmemiş bilgi ilme, sindirilmeyen iman amele dönüşmüyor. Bir tarafta bilim çok hızlı ilerliyor, yapay zekâ (AI), insan beyni ile birleşince muhteşem, hibrit bir zekâ çeşidi ortaya çıkıyor. Ama mânâda yaya kalan, kalbe ve ruha hitap etmeyen rasyonalite ise insanlığa yeni maceralar yaşatsa da finali yine hüsran olacağa benziyor. Nazisizm, Komünizm, Saddamizm insanlara huzur ve barış getirmedi. Bu ve benzeri rejimler yine insanlığın zamanını ve hayatlarını berbat etmeden öte gidemeyecektir. Liberal, özgürlükçü, azınlık haklarını da savunan, mana boyutlu demokrasi şimdilik en iyi çıkış yolu olarak durmaya devam ediyor.
Kozalite (sebep-sonuç) planında şartları yerine getirmek bizim vazifemiz. Efendimiz’e ve getirdiği hakikatlere ne kadar çok muhtaç olduğumuz aşikardır. Yeniden insanlık semamızda zuhur edeceğiniz anı intizar ediyoruz…