Kültür Mirasımızın Münevverleri 11: Abdurrahman Azzam Paşa

Ertuğrul İncekul

Ertuğrul İncekul

16 May 2023 12:41
  • 1894-1976 yılları arasında yaşamış fikir ve düşünce dünyamıza, İslam kültürüne çok önemli hizmetleri olmuştur. 1938'de yayınlanan ve Türkçe'ye 1960 yılında M. Hamdi Erdem tarafından çevrilen “Ebedi Risalet" kitabının yazarı. Mısırlı ilim, fikir ve devlet adamı. 


    Kitabın ilk baskısı 1938 yılında "Kahramanların Kahramanı veya Hazreti Muhammed'in En Baskın Özellikleri" adıyla Arapça olarak yapılmıştır. İkinci baskıda kitap, Peygamberimizin kurduğu kurumların modern dünyanın sorunlarına nasıl çözümler ürettiğini ortaya koyarak genişletildi ve "Ebedi Peygamberlik" adını aldı. Eser, aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanı olan M. Hamdi Erdem tarafından 1961 yılında Türkçe'ye çevrildi. Önceki Diyanet İşleri Bakanı M. Hamdi Akseki de esere uzun bir giriş eklemiştir. 


    Fethullah Gülen Hocaefendi’nin sık sık vurgu yaptığı eserlerden birisi “Ebedi Risalet “kitabıdır. Hz. Peygamber’in yaptığı savaşların müdafa savaşları olduğunun özellikle altını çizer. Batı’nın problemlerini iyi tespit etmiş, çözümler üretmiştir Abdurrahman Azzam Paşa. Sömürgecilik, sosyal sınıf farklılıkları, modernizm, metaryalizm, ırkçılık gibi konulara kitabın içindeki “Alemşumül Istırabın Sebebleri" bölümünde zihin açan çözümler sunuyor. 


    1893-1976 yılları arasında yaşamış olan merhum Abdurrahman Azzam Paşa, yirmili yaşlarındayken Londra'daki eğitimini yarıda bırakarak Osmanlı'ya destek vermek üzere Balkanlara gitmişti. Hemen ardından 1915-1923 Libya Direnişi'nde Nuri Paşa'nın ekibine katıldı. Daha sonra anavatanı Mısır'a dönerek önce Wafd (Kongre) Partisi'nden milletvekili, ardından da 1945-1952 yılları arasında Arap Birliği'nin kurucu genel sekreteri olarak görev yaptı.


    Kitabın ana temaları şu şekilde özetlenebilir: 'Ebedi Peygamberlik iman ve hayır temelleri üzerine kuruludur', 'Kardeşlik İslam'ın mucizesidir ve Müslümanlar ile Ehl-i Kitap kardeştir', 'İslam'da savaş sadece din özgürlüğünü sağlamak ve zulmü önlemek için meşrudur, İslam'ın adil savaş doktrini 20. yüzyıldaki insanlık seviyesinin ilerisindedir' ve 'İslam gerçek bir medeniyetin ihtiyaç duyduğu inanç ve manevi güçleri sağlar’, İslam barışı esas alan bir dindir, iman ve ihsan en temel hususlardır. Kitabının sonunda İslam'a hayran olan Batılıları ve Gandi gibi alemşumül figürlerin İslam ile ilgili kanaatlerini anlatıyor. Kitaptan bazı enfes tespitleri paylaşmak istiyorum;


    Medeniyet, nizam:


    Medeniyeti ortaya çıkaran sebepleri inceliyor, irdeliyor ve ruh gücü kavramına özel vurgu yapıyor. Milli ruh ve nizam kavramları ile sık sık vurgu yapılan benzer bahisleri Ruhumuzun Heykelini Dikerken ve Kendi Dünyamıza Doğru kitabında da bulabilirsiniz. Kargaşadan Nizama başlıklı yazıda geçen şu cümleler medeniyet ve nizam anlayışına yepyeni ufuklar açıyor; Birkaç asırdan beri toplumumuz, ahlâk, fazîlet ve ilim düşüncesi adına tam bir enkaz görünümü arz ediyor. Evet o, eğitimde, sanatta, ahlâkta alternatif bir nizam ve düşünce arayışı içinde. Daha doğrusu, bu koskocaman coğrafyada, sorumluluk duygusuna, insânî değerlere, ilme, ahlâka, hakikî tefekküre, fazilete, sanata önem vermeyen öksüz ruh ve çelimsiz düşüncelere karşılık; varlığı bütün derinlikleriyle, insanı dünyevî-uhrevî enginlikleriyle kucaklayacak, yorumlayacak, hattâ Allah'ın halifesi olma ünvanıyla eşyaya müdahale edecek cins kafalara, çelik iradelere ihtiyaç var.


    Birlikte yaşama ve başka kültürlerle kaynaşma: 


    Davet-i Muhammediye, ehl-i kitap, milletler hakkında tesamuhu (hoşgörü) o dereceye vardırır ki, dinsizligin intişar ettigi bu asırda bulunanlar bile bu tesamuhu tanımıyorlar. Diğer milletlerin dindarları da bu dereceye varan tesamuhu kabul etmiyor, havsalaları almıyor ve kendilerinden başkalarına Allah'ın rahmetini reva görmüyorlar. Bir de su ayet-i kerimeye bakınız: İman edenlerle Yahudilerden, Hristiyanlardan, Sabillerden Allah'a ve ahiret gününe inanmış salih amellerde bulunanlar, Allah indindeki mükafatlarına nail olacakları gibi hiçbir korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklar. » (Bakara, 2:62) istibdat birbirlerine bağlı müttefiktirler. Gölge sahıslardan ayrılmadığı gibi insaf da tevhidi takip eder. (s. 67) Allah'a iman bütün faziletlerin kati surette müminlerin kalblerinde kökleşmesini temin eder. Bu vaz'iyette olan kimse artık kendisi için değil de mahlukattan bütün kardeşleri için yaşar, onun kalbinden bütün fenalıklar silinir. Onda ilk neşvûnema bulan şey kendisinden ziyade başkasını düşünmek ve umumi hayır yollarında kendisini feda etmektir. (s. 68)


    Rahmet ve adalet: 


    Rahmet mamuriyetin esasıdır. Bütün peygamberlerin ve muslihlerin irşadları bunun üzerinde idi. Herhangi bir devlet yükselmişse, mutlaka onu idare edenlerin kalblerinde şefkat hüküm sürmüştür. (s. 74) Hazreti Muhammed’in daveti bütün beşeriyetin tek bir Allah'a ibadet ve bütün insanların tek bir Ümmet olmaları esasına dayanıyordu. Beşeriyetin kardeşliği akide birliğinden ibaretti. (s. 80) Türk milleti merhamet ve adalet sayesinde kendisini dünyaya tanıttı, müsavat ve insafı benimsedi. Şunu da bilmek gerekir ki Türkler, oralarda hakim oluncaya kadar insan tayfalarını çirkin bir surette köle etmek nizamı, Avrupa devletlerinin öteden beri adetleri idi. (s. 75) Tanrının iyiliğe ihtiyacı yoktur. Fakat mahlukata bu davetin en büyük mucizesi, birbirinden son derece şiddetle yüz çeviren, birbirlerine aykırı giden kabileler arasında kardeşlik tesis etmesidir. (s. 81) Evet, bu kardeşlik Müslüman diyarlarında diyanetin gevşemesi ile kavmi gururun yükselmesi yüzünden zayıflamıştır. (s. 83)


    İslam'da savaş hukuku: 


    İslam dini harbi sadece zulmün kaldırılması, ikamet hakkının masuniyeti, yurtta hürriyet, dinde fitne vukuunun men'i ve bütün halkın akide hürriyetinin kefalet altına alınmasıdır. (s. 122) bugün esaretten nefret umumi surette yapıldığı gibi, bütün dünya daimi bir sulh ve selamete kavuşurdu. (s. 136) Muahedeli bir kavimden bir müşriki öldüren bir kimseye, mü'mini öldürene verilen cezayı tatbik eden bir dinde küfürden dolayı müşriki öldürmeyi tecviz etmesine kail olmak doğru değildir. (s. 142) Allah yalnız Müslümanların değil bütün alemlerin Rabbidir. (s. 126) İslam dini harbi ferd olsun, cemaat olsun, müslim, gayr-i müslimden herhangi birine yapılacak haksızlığı red için de harbi mübah kılmıştır. (s. 129) 


    Havai hücumlar ve top gülleleri ile karada, denizde, havada gelişi güzel ve habersiz olarak sivillere yani çocuklara, kadınlara, ihtiyarlara ve hastalara, çiftçilere mermiler atmaktan ibaret olan yeni harp vasıtalarını Şeriat-ı İslamiye mübah görmez. (s. 143) Hz. Muhammed'in daveti esarete karşı mukavemette muvaffak olduğu gibi Müslümanlar da harp hukuku hususunda muvaffak olsalardı. 


    Batılıların zihin yapısına ve anlayışına hitap eden dili ve yaklaşımları ile Abdurrahman Azzam, yakın tarihin önemli bir ilim insanı ve entelektüelidir. Ruhu şad olsun.



    16 May 2023 12:41
    YAZARIN SON YAZILARI