Çekirdekte nasıl bir sır var ki, onun muhtevasında ağacın, sebzelerin plan ve projeleri gizlenmiş, nasıl çekirdekte onların plan ve projesi yapılmışsa, İnsanın da maddi manevi bütün muhtevası bir spermde gizlenmiştir. Bunlar basite alınacak bir şey değildir. İnsanı derin derin düşündürmesi gereken, harikalar harikası, kudreti sonsuz Allah’ın en parlak delillerinden ve aynalarındandır bunlar.
Toprağın bağrına atılan çekirdek; hava, su, güneş ve toprakla buluştuğu zaman, çekirdek toprağın derinliklerine kök salarken, yukarıya doğru da filiz verir, dal budak, yaprak çiçek ve nihayet mükemmel bir meyve olarak istifademize arz edilir.
İnsan da aynen çekirdek gibi, anne karnında sanat harikası olarak hakir bir varlıkken, “emri kün feyekün” le o da bir spermden yaratılmıştır. Akılları hayrette bırakacak bir mükemmeliyette yaratılan bu insanın, sinir sisteminden, beyin fakültesine, el ayaktan kan damarlarına kadar, aynı zamanda akıllara durgunluk verecek, akıl, irade, şuur, hayel gücü, hafıza, şefkat, sevmek, aynı zamanda gayz,kin ve nefret etmek gibi manevi latifelerine kadar, ruh ve bedenini harika bir şekilde tezyin eden Allah, mülkün mutlak sahibi olduğunu göstermektedir.
Taneleri ve çekirdekleri çatlatıp yararak (her şeyi gelişme yoluna koyan) Allah’tır. ( En’am suresi-95)
Allah, ayrıca insana taallümle tekemmül kabiliyeti vermiş, bu kabiliyetlerini, Allah’ın Kudret ve iradesi ile yarattığı kainatı ve Kelam sıfatının tecellisi bulunan Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan ile kabiliyetlerini geliştirmeli, çekirdek şeklinde kalbinde Allah’ın yaktığı iman nurunu, tatlanmış meyve haline getirebilmek için, ilim yoluyla inkişaf ettirme gayreti içinde bulunmalıdır.
İnsan imaniyle, ilmiyle kalbin derinliklerine kök salarken, ahlakıyla, ezkar ve efkariyle de, yaratılan varlıkların en mükemmeli, ahseni takvime mazhar, toplum hayatında muvazene unsuru bir varlık olarak yerini almaya çalışmalıdır.
Böylesine harika bir varlık olmasına rağmen insan, yılandan akrepten korkmakta, sivri sineğe mağlup olmakta, bir mikroba yenilmektedir. Bu kadar da aciz bir varlıktır.
Sonsuz Kudretini sebeplerle perdeleyen Allah, nasıl ağacın bütün müştemilatını, plan ve projesini çekirdekte gizlemiş ise, insanı da maddi manevi varlığıyla Sperm’de gizleyip, planlamış ve programlamıştır. Sebepler ve şartlar yerine getirildiği an, bu harika varlıklar insan nazarına arz edilmekte ve emrine verilmektedir.
“ Ey insanlar! Eğer siz öldükten sonra dirilmekte şüphe ediyorsanız, bilin ki: Biz sizi ilkin topraktan, sonra nutfeden, sonra (rahim cidarına) yapışan bir hücreden, sonra esas unsurlarıyla hilkatı tamamlanmış, ama bütün azalarıyla henüz tamamlanmamış bir çiğnem et görünümünde bir ceninden yarattık ki, kudretimizi açıkça size gösterelim. Dilediğimizi belli bir süreye kadar ana rahminde durdururuz. Sonra da sizi bir bebek olarak dünyaya çıkarırız. Sonra güç kuvvet kazanıncaya kadar sizi büyütürüz. İçinizden kimi henüz çocukken öldürülür, kimi de hayatın en perişan(zavallı) biçimine döndürülür. Öyle ki, daha önce bildiği şeyleri bilmez hale gelir.
Yeri de kupkuru görürsün, ama oraya Biz su indirince çok geçmeden kıpırdanır, kabarır da gözü gönlü açan her güzel çiftten nice nebat bitirir.” (Hac suresi, 5) İnsan suresi, Alak suresi, müminun suresi, bakılabilir.
İnditar Suresi 6,7,8. Ayetlerde: “Ey insan, nedir seni O Kerim Rabb’in hakkında aldatan?” “ O değil mi seni yaratan, bütün vücut sistemini düzenleyen ve sana dengeli bir hılkat veren,” “ Ve seni dilediği bir surette terkip eden?”
Ve yine Nahl Suresi 4. Ayette: “ Nitekim O, insanı bir nutfeden yarattı. Ama o, Yaman bir hasım kesiliverdi.” Buyurmaktadır.
Allah bizi bize sormadan bir defaya mahsus olmak üzere, zıt kabiliyetlerle donatarak, tertemiz şu imtihan yurduna göndermiştir. Nasıl çekirdek, havasını, suyunu bulur, güneşle tanışır, haşarattan korunur, bakımı ehlince kontrollü ciddi yapılırsa, yüzlerce meyve ile insanların yüzünü güldürür. Ne zaman bunlardan, ve bunların birinden mahrum kalırsa boynunu büker, o da ölümünü tadar.
İnsan da Allah’a iman etmez, Kur’an ve sünnet kaynaklarından beslenmez, Resulüllah’ın rehberliğine razı olmazsa, ruhen, kalben ve aklen canlı kalamaz. O zaman insan da manen ölür, ahiretini kaybettiği gibi, dünyada da mutlu ve huzurlu olamaz.
Onun için ehl-i İman, evvela kendi muhasebelerini çok iyi yapmalılar, sonra kendi çocukları ve yakınları, gelecek hayrül halef nesilleri çok ciddi ele alarak, onların ruhunu,aklını ve kalbini, iman, ahlak ve faziletle donatarak, ameli salih’le besleyerek, küfürden, dalaletten, nifak, fıskı fücur’dan korumalıdırlar.
Allah insanı halife-i ruyi zemin olarak yaratmış, kainatı insana göre düzenlemiştir. Onun için bütün medeniyetler, devlet, hükümet ve sistemler, insanların mutluluğunu hedef almalıdır. Yoksa hiç bir kıymeti yoktur, insanlık adına hiç bir fayda vadetmeyecektir.
Aile cemiyetin ve toplumun en önemli rüknüdür. Cemiyetin çekirdeği durumunda olan aile iman, ahlak ve fazilet bakımından ne kadar sağlamsa, Hz. Adem babamız ve Havva annemizin çocukları olarak kardeşliğimizi unutmaz, birbirimize insan olarak şefkatle ve insan olarak sahip çıkıp yardımlaşmayı esas alarak yaşamasını öğrenir isek, dünya hayatı o zaman huzurlu ve mutlu olacaktır.
“Ey iman edenler! Allah’ın hukukunu gözetin, O’nun hukukunu ihlal etmekten sakının, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda mücahede edin ki, korktuğunuzdan kurtulup umduğunuza kavuşasınız.” (Maide suresi-35)
Ey Resulüm, de ki: “ Ey insanlar, eğer Allah’ı seviyorsanız, gelin bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah gafurdur, rahimdir!” (Çok affedicidir, engin merhamet ve İhsan sahibidir.) (Al-i İmran suresi-31)
Aynı zamanda tatlı dil, güler yüzle, ilim ve imanla, kalp ve kafalarını Kur’an ve Sünnetle nurlandırıp aydınlatan, yaratılış gaye ve şuurunda bir nesil yetiştiren insanlar, Allah’ın izniyle mesuliyetten kurtulmuş, ilahi davete hazır hale gelmiş olurlar.
(Ey Ümmmeti Muhammed!) “ Siz insanların iyiliği için meydana çıkarılmış en hatırlı ümmetsiniz; iyilikleri yayar, kötülükleri önlersiniz, çünkü Allah’a inanırsınız. ...” (Al-i imran suresi-110)
“ Eğer Allah size yardım ederse, size üstün gelecek kimse olamaz. Şayet O sizi yardımsız bırakırsa, artık O’ndan sonra kim size yardım edebilir ki? Öyleyse müminler yalnız Allah’a güvenmelidirler.” (Al-i imran suresi- 160)
M. Ali ŞENGÜL