“Oku! Rabbin Adıyla” -6

Mehmet Ali Şengül

Mehmet Ali Şengül

15 Kas 2018 12:47

  • Kâhire Üniversitesi’nde Aktif Enerji uzmanı Dr.İbrahim Kerim; Allah’ın isimlerini zikretme, abdest alma, ezan ve bilhassa tahiyyatta şehâdet parmağının kalkmasında ortaya çıkan rûhî enerjiyi, vücutta oluşan titreşimlerle meydana gelen sırları ölçüyor. Sağ şehâdet parmağında titreşim oluyorken, sol elin parmağında olmuyor. 
     Bu zât, ‘Ezan, abdest, namaz, oruç, duâ gibi ibâdetler rûha enerji veriyor’ tesbitinde bulunduktan sonra; ‘Din ve îman ilimdir, onun gerçek boyutunu idrak etmeye kimsenin gücü yetmez’ diyor.
    Merhum Mehmet Özyurt hocamızın trafik kazasında sağ kolu kopmasına rağmen, şehâdet parmağının kalkık vaziyette olduğunu orada bulunan bir çok arkadaşımız müşahâde etmiştir. 
    Merhum Hacı Kemal Erimez âbinin cenâzesinin techiz ve tekfini için gittiğimde, yanında bulunan başka bir cenâzenin sağ elinin şehâdet parmağının kalkık olduğunu bizzat müşahâde etmiştim.
    Efendimiz (sav) gibi, ‘Ey herşeyden daha ayân, daha beyân olan Ma’rûf-u Mutlak Rabbimiz! Seni hakkıyla bilemedik.’ itirâfında bulunmaz zorundayız. 
    Ziya Paşa’nın veciz ifâdeleriyle;
         ‘İdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez,
          Zîrâ bu terâzi, bu kadar sıkleti çekmez’ 
    diyor, aczimizi ilân ediyoruz.
     Besmele’yi oluşturan harflerin, Allah’ın isim ve sıfatlarının ilk harflerinden oluştuğunu görüyoruz:
           B, Basîr (Gören) ismi,
     S, Semî (İşiten) ismi,
     M, Mucîb (duaya cevap veren) ismi,
     E, Allah ismi,
     L, Latîf (lutfeden) ismi,
     He, Hâdî (Hidayete erdiren) ismi,
     R, Rezzâk (Rızık veren) ismi,
     N, Nur (aydınlatan) ismi,
     Ha, Halîm (Hilm sâhibi) ismi.
    Bu isim ve sıfatların başına ‘Yâ’ getirilerek O’ndan yardım ve himâye istenir. Besmele’yle başlayan kişi, bütün bu Allah’ın isimlerini zikretmiş, böylece hayır ve berekete mazhar olmuş olur.
    Müddessir sûresi 30.âyette; “(Cehennem) Üzerinde on dokuz görevli vardır.” buyrularak, 31.âyette ise, Cehennem görevlilerinin  melekler olduğu  bildiriliyor.
    İbn-i Mes’ud (ra)’dan rivâyetle; bu âyet nâzil olunca Peygamber Efendimiz (sav) üzülmüş, Cenâb-ı Hak’tan ümmetinin onlardan korunmasını istemiştir. Bunun üzerine Allah (cc), “(Habibim) Senin ümmetine ondokuz harfli bir âyet indirdim. Kim ona devam ederse onların şerrinden emîn olur” buyurmuştur. Bu âyet ‘Bismillahirrahmanirrahim’dir. (Es-Suyuti)
    Bişr-i Hafî önceleri isyankar ve içki içen birisiydi. Bir akşam ayaklar altında çiğnenen Besmele’yi görünce onu alıp, temizleyip güzel kokular sürerek kaldırdı. Gece rüyâsında, yaptığı bu amelin karşılığı olarak Allah, ‘Ey Bişr! İsmime gösterdiğin bu saygıdan dolayı Ben de seni, dünyâ ve âhirette güzelleştirip ismini yücelteceğim’  buyurdu. Uyandığında tevbe edip daha sonra büyük veliler arasına giriyor. (Tibyan Tefsiri) 
    Kur’an da 114 sûre var. Bunların 113’ünde Besmele  var, sadece Tevbe sûresinde yoktur. Neden? Çünkü Tevbe sûresinde savaşdan bahsedilmektedir. Onun için ‘Rahmân ve Rahîm’ ifâdesi kullanılmamıştır. Aynı hikmet, hayvan kesiminde de geçerlidir. Orda da, ‘Bismillâh Allahü Ekber’ diyoruz.
    Bir haber ajansına açıklama yapan Prof.Dr. Hâlid Haleve; ‘Besmele’siz kesilen hayvanların dokularında pıhtılaşmış kan, çoğalmaya müsait bakteriler tesbit edilirken, Besmele ile kesilenlerde ise, kan, mikrop ve bakteri tesbit edilmediğini ifâde etmiştir. 
    Dr.Abdulkâdir Dirânî de Kur’an’da geçen, “Allah adı zikredilmeden kesilen hayvanın etini yemeyin” ilâhi emre rağmen, hayvan kesiminde besmelenin hikmetini bilemeyen insanların Besmele’yi ihmal etmeleri, beni bu konu üzerinde bilimsel araştırmaya sevketti. Araştırma neticesinde; Dr.Halid Heleve’nin elde ettiği mezkûr bilimsel neticeleri elde ettim’ demiştir.
    “Artık, o sapanların sözlerine kulak asmayın da,           -Allah’ın âyetlerini tasdik ediyorsanız-  kesilirken üzerine Allah’ın adı anılmış olan hayvanların etini yeyin.” (En’am sûresi, 118)
    “Allah adına kesilmeyen hayvanın etini yemeyin! Bu, Allah yolundan çıkmaktır, isyandır.  Şeytanlar, kendi adamlarına sizinle mücâdele etmeleri için telkinlerde bulunurlar. Şâyet onlara uyarsanız, siz de düpedüz müşrik olur çıkarsınız.”  (En’am sûresi, 121)
    Şam Üniversite’sinden Prof.Dr. Nebil Şerif, besmele ile kesilen hayvanların etlerini kuru bir ortamda 48 saat beklettiğimizde kırmızı gül rengini alırken, besmelesiz olanların siyaha yakın koyu kırmızı renk aldıklarını tesbit etmiş. Birinci de hiçbir mikrop tesbit edilmezken, ikinci de çok zararlı mikroplar tesbit edildiğini ifâde ediyor.
    Aynı Üniversitenin Veteriner Fakültesi Et sağlığı profesörü Fuad Nima ise, ‘Besmele ile kesimde hayvan vücudundaki kanın âzamî miktarını dışarıya atarken, besmelesiz olanlarda vucutta kalıyor. Bu ise vücutta kalan mikropların çabuk gelişimini sağlıyor. Bu et insan mîdesine girdikten sonra, bütün vücuda yayılıp kalbe ulaşabiliyor. Kalp hastalıklarından ölenlerin yüzde yirmisinin bu sebepten öldüğü bilinmektedir’ diyor.
    Tâciddin tefsirinin Besmele şerhinde, Hz.Ömer (ra) Mısır’ı fethettikten sonra Amr bin el-As’ı (ra) Mısır’a vâli tâyin eder. O Mısır’a vardığında Nil nehrinin çekildiğini görür. Halk her yıl bu çekilme ânında, velîsinin izni ile küçük bir kız çocuğunu Nil nehrine kurban verdiklerini ifâde ederler. 
     Bu câhiliye âdetini Hz.Ömer’e bildiren Amr bin El-As’a Hz.Ömer (ra); ‘Bismillâhirrahmânirrahîm, Ey Nil! Eğer Allah’ın emri ile akmıyorsan bizim sana ihtiyâcımız yok. Eğer O’nun emri ile akıyorsan, Allah’ın  emri ile akmaya devâm et!’ yazdırır ve bunu nehre atmasını söyler. Nil Allah’ın izni ile coşup akmaya başlar.
    Hz.İsa (as); ‘vefât etmiş olan bir zâtın yeni dünyâya gelen çocuğunun ilk Besmele öğrenmesinin neticesinde, azap çeken babasının kabir azâbından kurtulmasına vesîle olduğunu’ ifâde etmiştir. 
    Duâ, mü’minin silahıdır. Besmele de her işin başlangıç düstüru ve berekete vesîle olan anahtarıdır. Hendek harbinde Allah Resulü’nün (sav), kayalara Bismillah diyerek vurması ve kayaların parçalanması bunun en canlı örneğidir. 
    Bir doktor Besmele ile hastasına bakarsa, Allah hasta üzerinden mânevî perdeyi kaldırır. Allah hastanın sıhhat bulmasını murad etmişse, o zaman doktor da isâbetli teşhis koyabilir.
    Besmele’nin bir âyet olduğuna dair İslâm âlimleri ittifak etmişlerdir. Bu âyet, Neml sûresi 30.âyette geçmektedir.  “Mektup Süleyman’dandır ve ‘Rahman ve Rahîm  Allah’ın adıyla’ diye başlamaktadır.” 
    Besmelenin farz, vâcib, sünnet, mekruh, haram ve küfür olan yerleri vardır. Alay ve istihzâ ile söylenen besmele, küfre sebebiyet verir. 

    Besmele ve duâ ile yapılan tedâvide, esas tesir ve şifânın Allah’tan olduğuna inanarak yapılması; böylece Besmele’nin bir çok derde devâ ve şifâ kaynağı olduğu ve insanı kötülüklerden koruduğu naklî, delil ve tecrübelerle sâbittir. Besmele ile duâ etmek Allah’ın bütün isim ve sıfatlarıyla şifâ istemek anlamına gelir. Besmele’de İsm-i Azam olan lafza-i Celâl bütün isim ve sıfatları kapsamaktadır.
          Hicret esnasında Efendimiz (sa) ve Hz.Ebubekir  es-Sıddık (ra) Sevr -mağarası- sultanlığında   üç gün misafir kaldıktan sonra yola tekrar devam ettiler. Yolda henüz müslüman olmamış Ümmü Mâbed’in çadırına rastladılar. Ondan süt istediler. O da, çadırda mevcut hiç süt olmadığını,  hastalığından dolayı sadece kısır bir koyun bulunduğunu beyan etti. Efendimiz (sav) bu koyunu sağabilir miyim?  diyerek izin istedi. ‘Buyurun! feda olsun ama, bir damla sütü yok’ diye de uyardı. Allah Resulü (sav), o koyundan ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’  diyerek bir kova dolusu süt sağdı.
    Hz. Ali Efendimiz (ra), “Kişi bir sıkıntıya düştüğünde, ‘Bismillâhirrahmânirrahîm,  Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm’ derse, o zaman Allah o sıkıntıyı ve dilediği belâları senden uzaklaştırır” buyurmuşlardır. (Cemel tefsiri)
    Rivâyetlerde vardır ki, yatarken 21 defa besmele okunması tavsiye edilmiştir.
    Ebu’l Âs es-Sakafi (ra) Efendimiz’e gelip ‘Ya Resulalah müslüman olduğum günden beri ağrılarım geçmiyor’ der. Efendimiz (sav) sağ elini vücudunun ağrıyan yerine koy ve üç defa, ‘Bismillah’ dedikten sonra yedi defa da, ‘eûzü biizzetillâhi ve kudretihî min şerri mâ ecidü ve ühâziru.-           Bedenimde çekmekte ve kurtulmayı istemekte olduğum şu hastalığın şerrinden Allah’ın izzet ve kudretine sığınıyorum’ de ve şifâyı Allah’dan bekle” buyurdular. Râvî diyor ki, ‘bunu çok defâ yaptım Cenâb-ı Allah o hastalığı benden aldı.’ (Müslim)
    Efendimiz (sav) rahatsızlanmıştı. Cibril (as); ‘Yâ Muhammed hasta mısın?’ diye sordu. Allah Resûlü (sav), ‘Evet’ deyince; Cibril (as), ‘Bismillâhi erkîke min külli dâin yü’zike ve min şerri külli nefsin ev aynin hâsidin. Allahü yeşfîke bismillâhi erkîke.- Seni; Allah’ın adıyla, sana eziyet veren bütün hastalıklara karşı, bütün kötü nefis ve hased eden göze karşı, Allah ismiyle tedâvi ediyorum. Allah sana şifâ versin’ duâsını yapmıştır. Efendimiz (sav) de bu duâ ile çok hastaları tedâvi etmiştir. (Müslim)
    Haccâc-ı Zâlim, Efendimiz’in (sav) hizmetinde bulunan Enes bin Mâlik’i (ra) çağırtır: 
    -Sen bana bedduâ ediyor muşsun. 
    -Evet,  deyince;
    -Seni öldürteceğim, 
    -Bilsem ki, benim ölümüm senin elinledir o zaman sana boyun eğerdim. Efendimiz (sav) bana bir duâ öğretti. ‘Kim bu duâyı sabah-akşam- okursa ona ne bir zehir, ne bir sihir ve ne de zâlim bir hükümdar zarar veremez’ buyurdu. Bunun üzerine Haccac;
    - O duâyı bana öğret! Dedi.
    -Neûzü billah, aslâ sana öğretmem. 
    Hz.Enes bin Malik (ra) 103 yaşında vefâtından az önce,  hizmetinde bulunan kişiye bu duâyı öğretmiştir.
    Bu duâ şöyledir: ‘Bismillâhirrâhmanirrahîm, Bismillâhi hayril esmâ, bismillâhillezi lâ yedurru mâasmihî şey’ün fil ardı velâ fissemâ’ ve hüvessemî-ul alîm- Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla, Allah ismi isimlerin en hayırlısı, ismi varken yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar vermediği Allah’ın adıyla, O herşeyi bilen ve işitendir.’ (Tirmizi, Ebu Davud, İbn- Mace)
    İsviçre devletinin Cumhurbaşkanı yardımcısı, ülkenin kuruluşunun  yıldönümü münâsebetiyle milli günleri olan ve ilk defâ Müslüman temsilcilerinin de katıldığı, ‘Anayasa bayramı’ töreninin açılış konuşmasında, Arapça olarak ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ dedikten sonra, yine Arapça olarak ‘Esselâmü aleyküm ve rahmetüllâhi ve berekâtühû’ diyerek halkı selamladı.
    Cumhurbaşkan vekili konuşmasına şöyle devam etti: ‘İsviçre, Allah adıyla kurulan bir ülkedir ve Allah’ın adıyla var olmaya devam edecektir. Tarih bu ülkede bize Allah’a inanmayı, müsâmahayı ve hürriyet için savaşmayı öğretti.’
    ‘İster Nepal, ister Afganistan’da olalım bizler, kadın ve erkek olarak hep kardeşiz. Allah’a inanıp hürriyet için yaşayıp müsâmahayı yaşatacağız, hakkı koruyacağız.’
    ‘Allah’tan dileğim, Müslümanlarla müsâmaha ve hoşgörü içinde yaşayalım ki; lâikler, İsviçre’nin dîne ve insan haklarına saygılı olduğunu görsün. Allah’ın adıyla başlayan İsviçre Anayasası’nın ilk maddeleri; zayıfları koruma, adâleti ikâme ve azınlıkların haklarını garanti altına almayı içeriyor.’   (El-Mücteba Dergisi)
    Allah’ın adını yani, ‘Bismillâhirrahmanirrahim’ mübârek kelimesini, Kelime-i Tevhid gibi dil ile ifâde etmenin yanında kalbin tasdik etmesi gerekmektedir. Allah hiçbir şeye muhtaç değildir. Biz O’na muhtaç olduğumuz içindir ki, her ihtiyacımızı O’ndan beklemekteyiz. 
    Mü’min, Allah’ın emirlerine itaat etmek nehiylerinden uzak kalmak zorundadır. Asıl ilâca hasta muhtaçtır. Hasta doktora, ‘niçin bu ilâcı bana veriyorsun?’ diyemez. Kendi menfaati için nefsine zor gelse de, ilâcı kullanmak zorundadır.

    15 Kas 2018 12:47
    YAZARIN SON YAZILARI