Yuva, insanın yaratılışıyla beraber var olmuş, çok eski ama eskimeyen bir müessesedir. Tarih boyu çok tehlikelere, darbelere maruz kalmış, fakat varlığını hep bugüne kadar sürdürmüştür. Hiç bir sistem onu yaralasa da yok edememiştir.
Kudret ve İradesiyle kainatı bir nizam üzere yaratan Allah (cc), yuvayı da bu umumi nizamın ehemmiyetli bir parçası haline getirmiştir. İnsan başta olmak üzere, yaratılan her canlı kendi kabiliyet ve fıtrat sınırları içinde başını sokup, barınacağı bir yuva kurmaya çalışmaktadır.
Canlı varlıklar içinde yuva kurmayan, yavrularına sahip çıkmayan hiç bir mahluk yoktur. Bütün kainatta olup biten her şey sevk-i ilahiyi göstermekte, akıl ve irade sahibi insana bir şey anlatmakta ve Sani-i kainatı hatırlatmaktadır.
Sağlam cemiyet sağlam ailelerden, sağlam aile de sağlam fertlerden meydana gelir. İnsanın insanlığı yuva ile tamamlanır, kemale erer. Böylece kamil-i mükemmel bir millet meydana gelmiş olur.
Yuva ile oynamak tabii dengeleri alt üst eder. Meşru dairede oluşturulan bir aile, maddi-manevi sıhhatli ve emniyetli, faziletli ve huzurlu bir yuvanın vesilesi olmuş, onun bozulması bir milletin yıkılışını hazırlamıştır.
Sağlıklı bir yuva için, eşler arasında iman, ahlak, duygu ve düşünce birliği ve kültür uyumu olmalıdır.Bunlardan mahrum bir aile ise, huzurdan güven ve emniyetten uzaktır.
Aile, değeri ölçülmez bir hazine olmakla beraber, insanlar için önemli bir huzur ve mutluluk kaynağıdır. Aile, aynı zamanda bir sorumluluktur, ciddi bir hayat imtihanıdır. Aile, sevgi, saygı, merhamet, sadakat ve güvenle devam eder.
Neslin sağlıklı olması, kalbinin imanla nurlanması, kafasının ilimle aydınlanması, helal ve haram sınırının korunmasına bağlıdır. Fiziki birlik kadar, gönül ve ruh birliğine de önem verilmelidir. Uyumlu, duygulu ve saygılı çocuklar, her yönüyle imtizaç etmiş; yumuşak, sevgi, şefkat dolu bir aile atmosferinde yetişirler.
Yuvanın sıcaklığı sevgiye bağlıdır. Sevgi olmadan gönül birliği tesis edilemez. Onun için tavır ve davranışlar aldatıcı olmamalı, güzellikler, acılarla beraber paylaşılmalıdır.
Yuvayı meydana getiren aile fertleri kendilerini gözden geçirmeli, konumlarına göre sorumluluklar paylaşılmalı; işte o zaman huzur ve ümit kapıları açılır, yuva cennet bahçelerinden bir bahçe haline gelir.
İman ve nikah şaka götürmeyen en ciddi iki meseledir.
Yuvada sorumluluk, mesuliyet ve mükellefiyetin temel dinamiğini, Peygamber Efendimiz Sallahü Aleyhi Vesellem ne güzel ifade buyuruyor: ‘Hepiniz çobansınız, güttüğünüzden mes'ulsünüz’ (Buhari, Müslim)
Yuvanın kurulması izdivaçla başlar. İzdivaç ise nesil içindir. Nesil yoksa, yuva meyvesiz ağaç gibidir. Çocuk aile bahçesinin gülü ve bülbülüdür. Çocuk hayatımızın devamı, maddi manevi her şeyimizin varisidir. Çocuk, aileye Allah’ın emanetidir. Allah o emanete sahip çıksınlar diye; anne ve babanın sinesine şefkat, sevgi ve merhamet doldurur.
Çocuklarımız kalbimiz, göz bebeğimiz kadar kıymetlidir.. Onları maddi-manevi haşarattan korunmalıdır.. Onlar kalp-kafa bütünlüğü içinde sağlam yetiştirilmeli ve istikbale çok iyi hazırlanmalıdırlar.
Çocuğun aile dışı terbiyesi de çok önem arz eder. Okul hayatı, arkadaş çevresi, sokak hayatı, medya ile münasebeti, hele internet.. Bütün bunların tahribatından çocuğun korunması gerekir. Bu koruma hiçbir zaman kuvvete baş vurarak olmamalı; ikna ederek, yani aklına, mantığına seslenerek, maddi manevi değerlerimizin kıymeti anlatılarak olmalıdır.
Çocuk terbiyesinin ilk kaynağı yuvadır. Çocuklar karşısında anne, baba ve büyüklerin davranışları, sözlerini doğrulamıyorsa tesirsiz kalır. Anne baba çocuklarının yanında dikkatli ve temkinli yaşamalıdır. Münakaşa yapmamalı, laubali davranmamalı; vakur, ciddi ve samimi olmalıdır.
Çocuklarda hoşlanılmayan bir ifade ve tavır görüldüğünde, anne-baba kendilerini sorgulamalı ve hesaba çekmeli ‘acaba fark etmeden biz kötü mü örnek olduk?’ demelidirler.
Evet, hepimiz için dünya fani, burada misafiriz. Hiçbir kimseyi burada ebedi durdurmuyorlar. Sürekli sevkıyat var.. Vakti geleni anons edip ölümsüz, ebedi aleme davet ediyorlar.. Davete icabet etmemek elimizde değil.. Öyle ise aldanmakta fayda yok.. Elimizdeki fırsatları kaçırmadan, ölümsüz, ebedi hayatı kazanma yolunda gayret sarf etmeli; dünyanın rahatına kapılarak kazanma kuşağında kaybetme durumuna düşmemeliyiz.
Allah, insanı yaratılan varlıkların en üstünü, en şereflisi yaratmış ve ona uygun bir yaşam tarzı hazırlamıştır. Nimetlerin en güzellerini ona ikram etmektedir. Hayvanların ne bir yatağı var, ne villası, ne de onun içinde bir buz dolabı, bir halısı, bir banyo ve tuvaleti var. İnsana gelince dağlar taşlar, bağlar bahçeler, denizler ırmaklar, aylar güneşler, bulutlar yağmurlar, nebatat ve hayvanlar her şey ona hizmet etmektedir.
İnfitar suresi 6. Ve 7.ayetlerde Rabbimiz, ‘Ey insan, nedir seni O kerim Rabbin hakkında aldatan?...’ ve ‘ O değil mi seni yaratan?...’ buyurmaktadır.
Maddi manevi bütün değerler Allah'ın kullarına birer emanetidir. Aynı zamanda aile fertleri de birbirlerine; yani karı kocasına, kocası karısına ve evlatlar da anne-babaya emanet edilmiştir. Allah’ın bu emanetleri, hak ve hukukuna saygıda kusur edilmeden sahip çıkılmalı; sabır, sadakat ve sevgi üçgeninde muhafaza edilmelidır.
Mehmet Ali ŞENGÜL