Kalbinizi sabırla genişletin!

Meral Aslan

Meral Aslan

04 Ağu 2017 11:13
  • Sevgili okuyucularım henüz iki yazı ile buluştuğumuz halde o kadar sıcak mesajlar ve geri dönüşler aldım ki, şaşırmakla beraber çok mutlu oldum. 

    Pek çok arkadaşımız konu önerisinde bulunurken, kimi dertli okurlarımız da sıkıntılarını paylaşmışlar. Yeri ve zamanı geldiğinde hepsini değerlendireceğimi, mesaj yazan herkesi dikkatle okuyup elimden geldiğince yanıtlamaya çalıştığımı bilmenizi isterim. 
    Bir okurumuz hayata olumlu ve pozitif bakmanın püf noktası ile beraber karamsar olmamanın öneminin altını çizmiş. 

    Ne kadar da haklı…

    Sorunlarımızın büyüklüğü ne olursa olsun çare için elimizden geleni yaptıktan sonrası için biraz maneviyata ihtiyaç var değerli okuyucularım. Bizi aşan şeylerde bazen kabullenmesek bile başa çıkmayı öğrenmeliyiz. Burada iki kavram ön plana çıkıyor. 

    Birincisi sabır…

    Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır diye boşuna dememiş atalarımız. 

    Günümüz dünyasında maalesef adına pozitif bilim dediğimiz alan bile tek boyutlu mutluluk tanımı yapmayı yeterli bulmakta genel olarak huzuru ıskalamaktadır. Oysa şurası çok iyi biliniyor ki haz temelli mutluluk arayışlarının insanoğlunu hiçbir zaman mutlu etmemiş, edememiştir. 

    Ruh biliminin iyi oluş konusunda kafa yorduğunu zanneden kerameti kendinden menkul bazıları hedonist merkezli çıkışla mutluluğa ancak bireyin gerçek benliğine ulaşmaya çalışması sonucu elde edileceğini ileri sürmektedir. 

    Elbette bu büyük bir yanılgıdır. 

    Gerçek olan şudur; her türlü zorluk, tehdit ve kayıp karşısında dayanma, direnme, göğüs germe ve sonucu bekleme eğilimi, duygusal, bilişsel, davranışsal boyutlarda yaşanan çözümleyici psikolojik bir süreç ve başa çıkmaya yardımcı bir tutum olan sabır, söz konusu hedefe oldukça uygundur.

    Sabır, pozitif psikoloji yaklaşımına göre güçlü bir kişilikte bulunması gereken, psikolojik iyi oluşa olumlu etki yapan, kendini gerçekleştirmiş bireyin özelliklerinden biridir. Sabrın pozitif psikolojide karakter gücü kabul edilen moral ve iman üzerinde de güçlü bir etkisi vardır. Semavi dinlerin “erdem” olarak nitelendirdiği sabır, doğası gereği manevî- dinî gelişimin doğal unsurlarından biridir. Bileşik kaplar gibidir aslında; iman sabrı geliştirdiği gibi, sabır da imanı geliştirip derinleştirebilir. 

    Burada esas merkez nokta ise şüphesiz kalptir. 

    Kalp sadece kan pompalamaya çalışan bir organ değil, kişinin ruhsal, psikolojik iskeletini ayakta tutan en önemli komuta merkezidir de… Kalp sadece yaşamsal en önemli organımız değil, olaylara karşı dayandığımız duvarımız, bizi her türlü sıkıntı sağanağından kurtaran çatımız, olumsuzluklara karşı kendini siper eden bariyerimizdir de…

    Fiziksel olarak kadınlarda 200-300, erkeklerde 250-400 gram ağırlıkla belli bir yer kaplar ama insanın ruh ve maneviyatı ölçüsünde genişleyip daralabilir kalp. 

    Bunu size bir örnekle anlatmayı deneyeyim:
    Hikâyemiz Osmanlı döneminde geçer. Yaşlı usta, yetiştirsin diye yanına verilen çırağın bitmek bilmeyen şikâyetlerinden artık yorgun düşmüştür. Ona esaslı bir ders vermek ister ve çırağını tuz almaya gönderir. Yaşamındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyler.

    Çırak, yaşlı adamın söylediğini yapar ve yudumu alır almaz hemen tükürür … 

    Gülümser ihtiyar usta.

    -Tadı nasıl?, diye sorar

    -Acı, der çıkar dilini tırnağıyla kazımaya çalışarak. Ustası tebessüm etmeye devam eder ama bir yandan da kolundan çekip yakındaki gölün başına götürür. Çırağın satın aldığı tuzdan birkaç avuç alıp göle atar. Sonra bir bardak suyu gölden doldurur ve çırağını uzatıp;

    -Hadi iç bakalım, der. 

    İtiraz etmeden içer çırak, ustası tebessüme devam etmektedir. 

    -Tadı nasıl?, diye sorar yine. 

    -Ferahlatıcı diye derin bir oh çektikten sonra cevap verir memnuniyetsiz çırak. 

    Bilge usta, hemen çırağının yanına oturur ve göle bakarak tane tane şöyle söyler: 

    -Yaşamdaki ıstıraplar, çileler, mutsuzluklar tuz gibidir; ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. O sebeple vazgeç bardak olmaktan, ağzında hep acılık kalır yoksa. Sen göl olmayı seç ki ağzın da ruhun da ferahlasın…
    Mutlulukla kalın…

    Meral Aslan
    04 Ağu 2017 11:13
    YAZARIN SON YAZILARI
    YAZARLAR