“Jest ile rest arasında bir harf vardır” cümlesini Türk siyasetini kazandıran MHP lideri Bahçeli oldu. Kimbilir belki Bahçeli’den önce de bu cümleyi siyaset yaparken çok defa telaffuz etti. Ama Bahçeli’nin 2019 yılı yerel seçim öncesinde MHP ile AKP arasında yapılan yerel seçim görüşmelerinin tıkandığı anda söylediği Jest ile Rest arasında bir harf vardır. İttifak olmazsa olmazımız değildir” sözü iki parti arasındaki hem gerilimi hem de anlaşma pratiğini göstermesi açısından önemli. AKP ile MHP arasında Çözüm Süreci döneminde (2015) başlayan siyasi çıkar işbirliği 15 Temmuz darbe oyunu sonrasında iyice kemikleşti. Türk siyasi tarihe bakılacak olursa milliyetçi/ülkücü camia ile siyasal islamcı partiler her ne kadar siyasetin sağ tarafından yer alsa da ideolojik olarak birbirlerinin tabanlarını etkiledikleri için her zaman taban siyasetinde yakın oldular. Ülkücülerin “Türk-İslam” sentezine karşı siyasal İslamcıların her zaman “İslam” sentezi öne çıktı. Siyasi tabanda yaşanan bu kopukluk bazen siyasi tabanda birlikteliği dönüştü. 1980 öncesinde Milliyetçi Cephe hükümetlerinde Alparslan Türkeş ile Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel başbakanlığındaki hükümetlerde yer aldılar. Türkeş ve Erbakan’ın 1991 yılındaki seçim işbirliği bir anlamda ülkücüler ile siyasal İslamcıların en büyük siyasi işbirliği oldu. Ama seçimden sonra herkes yine yoluna gitti. AKP’nin uzun iktidar döneminden sonra AKP lideri Erdoğan’ın başkanlık sistemine geçme hayalini Bahçeli bir fırsata çevirdi. Bahçeli hem Kürt siyasetinin AKP ile işbirliğini engelleme hem de MHP’nin resmi olarak hükümet ortağı olmasa da fiili olarak bürokraside etkin olmasını sağlamayı başardı. Yani Bahçeli’nin ifadesine göre “MHP verdi 50+1’i aldı iktidar ortaklığını.” Siyasal İslamcı taban 2018 yılında geçilen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile adeta Erdoğan’ı halife ilan etti. Zira Erdoğan’a yaklaşımlar hep öyle oldu siyasal İslamcılarda. 50+1’in bir nimet olduğunu düşündüler AKP’liler. 50+1 ile kazanılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Erdoğan’ı iktidarda tutması yetti onlara. Ancak aradan geçen 5 yıl içinde 2023 yılı başlarına gelindiğinde kazın ayağının hiç de öyle olmadığı görüldü. Ekonomik kriz ve hırsızlık ekonomisinin neden olduğu çöküş en başta AKP’yi vurdu. AKP küçük ortak olarak gördüğü MHP’nin bir anlamda dümen suyuna girmeye başladı. Karşılıklı çıkar ilişkisi ile başlayan siyasi ortaklık her iki parti arasında hissedilir ve hissedilmez restleşmeler döndü. Vatandaşların ve seçmen kitlesinin anlamlandıramadığı ancak siyasi analiz yapan çevrelerle yakından takip edilen AKP-MHP ilişkileri artık Bahçeli’nin o meşhur sözü çerçevesinde ilerliyor. Yani hem Erdoğan hem de Bahçeli birbirlerine karşı her zaman “Jest ile rest arasında bir harf vardır” sözlerini ifade ile dile getirmeseler de tavırları ve aldıkları pozisyonlarla ortaya koyuyorlar. Erdoğan için Bahçeli siyasi defosu olan hele hele Sinan Ateş cinayeti ile kendisini iyice kapana kıstıran bir lider durumuna geldi. Bunun yanında çete-mafya yapıları ile MHP ilişkilerinin iyice su üstüne çıkması da Erdoğan’ın elinde bir koz olarak duruyor. Bunun yanında Bahçeli’nin elindeki kozlar da yenilir yutturulur cinsten değil. MHP’li bürokratların dosyalar haline getirdiği yolsuzluk, usulsüzlük ve çeteleşme faaliyetlerinin yanı sıra MHP Genel Merkezi’nin kozmik odasındaki 15 Temmuz darbe oyununa ilişkin gerçekler Bahçeli’nin elindeki en büyük koz olarak duruyor. Zira Bahçeli, 15 Temmuz darbe oyunun nasıl ve ne şekilde planlandığını, nasıl sahneye konduğu ve OHAL döneminde nasıl bir bürokrat kıyımının yapıldığını çok iyi biliyor. Yani Bahçeli’nin Erdoğan’a karşı elinde açıklanması durumunda 15 Temmuz ilişkilendirilen kahramanların aslında hain, hain olarak suçlananların da aslında birer kahraman olduğu gerçeğini çıkaracak belgeler var. Her iki taraf da şu anda birbirlerinin elindeki kozu biliyor. Yargı ve emniyetin iktidarın elinde olması belki de Erdoğan’ın MHP’lilere yönelik bir olası operasyonu açısından bir avantaj olarak görülüyor ancak ben bu konuda emin değilim. Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasındaki Can Atalay olayında AKP ve MHP’li yüksek yargı mensuplarının nasıl birbirlerine karşı şahinleştiklerini gördük.
Bahçeli’nin son mesajı!
Şimdilerde Ankara’da kapalı kapılar arkasında siyaseti dizayn eden çevreler, AKP ile MHP arasındaki “muta nikahlı” evliliği sonlandırılmak üzereler. Kuşkusuz burada özellikle Erdoğan’ın ne diyeceği çok önemli. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde yeniden Cumhurbaşkanı seçilen, ay sonunda yapılacak olan yerel seçimlere de siyasi çıkar nedeniyle MHP ile birlikte katılacak olan Erdoğan’ın artık Nisan 2024 tarihinden itibaren MHP’ye ihtiyacı kalmıyor. AKP’ni MHP’yi sırtından atmak istemesinin iki nedeni var. Birinci neden; AKP artık bürokrasiyi ülkücü bürokratlarla paylaşmak istemiyor. İkinci neden ise çete ve mayfa aracılığı ile gelen kirli parayı AKP MHP ile paylaşmak istemiyor. Peki AKP ve Erdoğan bunu neden istiyor? Şunu unutmamak gerekiyor her ne olursa olsun hem Erdoğan’ın hem de AKP’nin iktidardaki son dönemi bu! O kadar ki AKP’liler bile 2028-2029 yılına kadar iktidarın gitmeyeceğini çok iki biliyor. Size garip gelebilir ama Ankara’da şimdiden 2016 için erken seçim senaryoları yapanlar bile var. Hele hele CHP, yerel seçimlerde beklenilmeyen bir başarı elde ederse bu süreç daha da hızlanabilir.
Erdoğan, seçim sonrasında Bahçeli ile işbirliğini bırakacak mı? Yerine İYİ Parti lideri Akşener’i mi alacak? Gelecek partisi lideri Davutoğlu’nun perde arkasından Erdoğan’a sıcak mesajlar göndermesinin anlamı ne? Dahası Erdoğan DEM Parti ile masaya oturacak mı? Eğer bütün bunların cevabı Erdoğan açısından yeni bir siyasi denklemin oluşması ise MHP bu denklemde yok demektir. Erdoğan şimdiye kadar yola birlikte çıktığı ve sonrasında ayrıldığı bütün grup ve kişileri her açıdan kıpırdayamaz duruma getirdi. Yani demem o ki Erdoğan, Bahçeli ile ortaklığı bitirdiğinin hemen ertesinde MHP’lilere yönelik operasyonlar başlar. Yargı ve emniyetin elinde de MHP’yi tamamı ile bitirecek belge ve bilgiler var. İşte Bahçeli bu bitiş tablosunu iki okuyor. Bu nedenle 2018 seçimlerinde dile getirdiği “Jest ile rest arasında bir harf vardır” tehdidini bugünlerde farklı bir dilden yapıyor. Bu nedenle Bahçeli’nin MHP Kurultayı’nda Erdoğan’ın "Bu benim son seçimim" açıklamasına karşı ifade ettiği “Ayrılamazsın. Türk Milletini yalnız bırakamazsın. Bunun için Cumhur İttifakı olarak yanındayız” sözlerini sakın ola ki farklı ahlamayın. Ankara’dakilerin algıladığı gibi bir harf farkı ölçüsünde mesaj olarak algılayın. Yoksa yanlış yorumlarsınız!