Mersin Polisevi'ne yönelik saldırı sonrasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve AKP yönetiminin tavrı gösterdi ki seçimlere “tehlikeli” bir şekilde hazırlanıyorlar. Sadece AKP’nin değil MHP’nin de benzer tavır içinde olduğu görülüyor. Zira AKP yönetimi çok hızlı bir şekilde saldırıyı HDP ve CHP ile ilişkilendirdi. Bu tavır AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın bir süredir işlemeye çalıştığı PKK=HDP=CHP= MİLLET İTTİFAKI denklemi ile birebir örtüşüyor. Bu denklemde PKK’yı reddetmeyen HDP ile ilişkili olan CHP de PKK ile eşit tutuluyor ve dolayısıyla Millet İttifakı da. Burada amaç zaten bu; terör kartı üzerinden HDP ile Millet İttifakı’nın yakınlaşmasına izin vermemek. AKP bölmek istiyor. Ve Mersin saldırısı gösterdi ki Cumhur ittifakı, HDP ile CHP’yi dolayısıyla HDP ile Millet İttifakı’nı bir araya getirmemek için her yolu deneyecek. Bunu başarmak için de kamuoyu üzerinde büyük bir baskı kuruyorlar.
Mersin saldırısı sonrasında AKP yandaş gazetelerin attığı manşetler bunun en büyük ispatı. Manşetlerin özetini CHP eşittir PKK! diye okumak mümkün. HDP ve CHP ise Erdoğan’ın bu oyununu görüyor. Nitekim hem HDP hem de hala Edirne’de tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Mersin’deki terör saldırısını kınaması bu açıdan çok önemli. Demirtaş’ın daha sert bir şekilde kınamada bulunması AKP’de nasıl bir rahatsızlığa neden olduğunu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Demirtaş’a yönelik “katil” söyleminden anlayabilirsiniz…
Tüm bunlar, bu kadar ayak oyunları ve daha ileri boyuta geçebilecek adımlar sırf iktidarda kalma uğruna! AKP Genel Başkanı Erdoğan, iktidarını sürdürmek için çare arıyor ve oldukça zorlanıyor. Çünkü AKP’yi iktidara getiren bütün iç ve dış dinamikler değişmiş durumda. Halk desteği yüzde 40’lara kadar gerileyen Erdoğan’ın seçim stratejisi ne olursa olsun iktidarını devam ettirmeye yönelik olacak. Erdoğan’ın ekonomiyi düzeltmesi gerekiyor ancak bunu başarması oldukça zor. Bu nedenle Erdoğan ekonomik krizin toplum üzerindeki baskısını başka yollarla etkisizleştirmek isteyecek. Öyle bir şey olsun ki halk ekonomik krizi konuşmak zorunda kalmasın “buna da şükür” desin. Açlığın hissedilmesini unutturacak tek şey de insanın güvenlik endişesidir. Erdoğan ve ekibi, seçim öncesinde sırf kendi ikballeri adına “terör kartını” yine kullanacak. Terör kartı üzerinde toplumu gerecekler ve ayrıca toplumun milliyetçilik duyguları üzerine siyaset inşa edecekler. Mersin saldırısı ve sonrası gelişmeleri böyle okumak gerekiyor.
Metropoll Şirketi’nin Eylül 2022 son anketine göre Tayyip Erdoğan, Millet İttifakı’nın potansiyel adaylarına karşı seçimi kaybediyor. Benzer durum meclis seçimleri için de geçerli. Meclis çoğunluğu da Millet İttifakı’na (HDP ile birlikte) geçiyor. Erdoğan bu nedenle her ne olursa olsun Millet İttifakı’nın dağılmasını istiyor. SP ve İYİ Parti’yi Millet İttifakı’ndan koparma girişimleri boşa çıkan Erdoğan şimdi ittifakın kendi içinde ayrışmasını bekliyor.
Millet İttifakı, Cumhurbaşkanı adayını belirleme konusunda sorun yaşıyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ittifakın diğer partilerinde ciddi tepki var. Son 6’lı masa toplantısında Millet İttifakı arasında var olan kriz aşıldı gibi görünse de sorunun Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesine kadar süreceği aşikar. Erdoğan bu sorunu krize dönüştürmek için elinden geleni yapacaktır.
Bunun yanında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hareket ettikleri gerekçesiyle bir dava sürüyor. Kasım 2022’ye ertelenen davadan İmamoğlu’na çıkacak bir ceza seçim atmosferini de doğrudan etkiler. Zira bu karar İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olamaması kadar CHP tabanını ciddi şekilde rahatsız eder.
Erdoğan Millet İttifakı’nı dağıtmak için HDP kartını kullanmayı sürdürecek. HDP=PKK imajını işleyen Erdoğan’ın hedefi HDP’nin Millet İttifakı ile birlikte hareket etmesinin önüne geçmek. HDP’nin oyu son anketlerde yüzde 13’lere kadar tırmandı. Bu Erdoğan için ürkütücü bir rakam. Zira Kürt seçmen Erdoğan’ın karşısında duruyor. HDP’ye yönelik kapatma davası sürüyor ve Anayasa Mahkemesi, HDP’ye savunma için 30 gün ek süre verdi. Erdoğan için temel argüman Kürt seçmenin bölünmesi. Kürt seçmen üzerine izleyeceği strateji ise HDP Selahattin Demirtaş’ın zayıflatılmasına bağlı. Demirtaş imajı hırpalanabilirse, Erdoğan Kürt seçmenin oylarını bölmek ya da çekmekle ilgili hamleler yapacak. Nitekim Erdoğan bir süre önce dile getirdiği “Edirne'deki Kandil’dekine hesap verecek “ sözüyle PKK lideri Abdullah Öcalan ile Selehattin Demirtaş’ı karşı karşıya getirmeyi hedefledi. Öcalan ile Demirtaş’ı karşı karşıya gelmesindeki asıl amaç Kürt seçmenin bölünmesini sağlamak. Erdoğan, HDP’nin kapatılmasını ve sonrasında Kürt seçmeninin seçimleri boykot etmesini hedefliyor. Tüm bunlar toplumda ciddi bir kaosa neden olacaktır.
Öte yandan Türkiye’de Suriyeliler ve Afganlılar başta olmak üzere 4 milyonun üzerinde mülteci bulunuyor. Ve toplum bir süredir mültecilerin pozisyonunu yoğun olarak tartışıyor ve bu durum potansiyel bir kriz unsuru olarak duruyor. Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’ın mülteciler üzerinden agresif politika üretmesi de Erdoğan’ın işini kolaylaştırıyor. Zira Özdağ’ın politikası toplumda Suriyelilere yönelik öfkenin güçlenmesine neden oluyor. Mülteciler üzerinde çıkacak bir iç kargaşa Erdoğan’ın seçim öncesinde istediği olağanüstü şartları da verecektir.
Muhalefetin kazanmasını kaos olarak gören Erdoğan’ın “hayatta kalmak” için daha da şahinleşmesi sürpriz olmaz. Yani Erdoğan seçimleri ya Olağanüstü Hal (OHAL) şartlarında yaptıracak ya da bir savaş gerekçesi ile seçimleri erteletecek. Erdoğan iktidardan gitmemek için bu seçeneği deneyecektir. Nitekim Anayasa’nın 75’nci maddesine göre savaş halinde seçimler bir yıl erteleniyor. Seçimlerin ister OHAL şartlarında yapılması için ister savaş nedeniyle ertelenmesi için de potansiyel bir kriz olması gerekiyor. Suriye kriz alanı Erdoğan için bir seçenekti. Ancak Erdoğan, Rusya’nın vetosu nedeniyle Suriye’nin kuzeyine istediği operasyonu yapamıyor. Durum böyle olunca Erdoğan, kriz çıkarmak için hedefine Yunanistan’ı koydu. Son üç aydır kademeli olarak Yunanistan’a sert eleştiriler yönelten Erdoğan, “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözleriyle Yunanistan’a adeta savaş mesajı veriyor. Erdoğan’ın Yunanistan’a yönelik savaş imalarını savaşa girme adımı olarak değil savaş çığırtkanlığı üzerinden seçimleri erteleme hamlesi olarak okumakta fayda var.
Hasılı; Erdoğan’ın tek hedefi seçimin olağanüstü şartlar altında yapılmasıdır ya da seçimlerin bir yıl savaş nedeniyle ötelenmesidir. Her ne olursa olsun Erdoğan son kozunu çok tehlikeli bir şekilde oynuyor. Zira kaybetmesi demek felaketi demektir. Bu sadece Erdoğan’ın değil bütün ekibi ve AKP’nin felaketi anlamına gelir. Onlar bunu çok iyi biliyor ve korkuyorlar.