Global manada ırk, dil, renk, din ve mezhep konuları açısından ‘Nefret Söylemi ‘üzerinde durulsa da aynı ırka aynı dine aynı vatandaşlığa sahip kişiler arası ‘Nefret Söylem’ leri üzerinde çok durulduğu söylenemez. Yani Türk’ün, Kürt veya Suriyeli’ ye ,Tarikat ve Diyanetin cemaatlere ,farklı siyasi görüşlerde olanların birbirleri aleyhine kullandıkları ‘Nefret Söylemi’ nden bahsediyoruz.
Peki ya bir de devlet ,devlet kurumları kendi vatandaşına karşı ‘nefret söylemi ‘suçu işliyorsa ne yapılacaktır? Devletin hem de en yetkili kişisi, devlet organlarıyla beraber sistematik bir şekilde halkın bir kısmı ile ilgili ‘Nefret söylemi ‘ ni yapıyor ve ‘Nefret grupları’ oluşmasını teşvik ediyorlarsa ?
Hukuki açıdan konu , öncelikle ilgili ülkelerin hukukuna havale edilmektedir. Şayet orada hukuki merciler tüketildi, netice alınamadı ise uluslararası mahkemelere gidilebilmektedir. Ancak kişi veya gruplar arası , devlet başkanı ve devlet kurumlarının ‘Nefret söylemi’ ni iç hukukla çözmeye çalışma maalesef yılları almakta ve ne yazık ki büyük mağduriyetler yaşanmaktadır.
Nefret söyleminin dini boyutuna geçmeden önce Türkiye’de yaşanan ‘Nefret söylemi’ ne kısaca değinmek gerekiyor. Zira Devlet eliyle yapılan ‘Nefret Söylemi’ kişi ve gruplar arasındaki yapılan ‘Nefret söylemi’ nin debisi daha yüksek ,daha etkili ve daha kalıcı olmaktadır. Bir de buna ‘Nefret Söylemi’ ni geçmişte derin devlet diye anılan yapı yapıyorken şimdilerde ‘Siyasal İslamcı’ olduğunu iddia eden yılların iktidar partisi AKP ve şürekasının yaptığı eklenecek olursa durumun vahameti daha iyi kavranmış olacaktır. Onun için kısaca bu noktayı belirttikten sonra konunun dini yönüne değinmeyi düşünüyoruz.
Devlet erki ‘Nefret Söylemi’ ni hep yapıyor
T.C. nin kuruluşundan bugüne kadar yer yer bir kısım kişi ve gruplara karşı ‘Nefret söylemini’ kullandığı bir gerçektir. Bunu devlet mekanizması içinde kimin yaptığı tabi ki bilinemez fakat bu bir şekilde olmaktadır. Güzel ülkemizin güzel insanlarına değişik bahaneler üretilerek İrticacı, şeriatçı, gerici, Alevi, solcu, Ermeni, Tarikatçı, Nurcu, Cemaatçi gibi lakap, ad ve yaftalar takılarak ‘nefret söylemi’ ne maruz bırakıldıkları yaşanan bir vakıadır. Bu yüzden pek çok insan dışlanmış, suçlanarak, hapse atılmış, hatta idam edilmiş, sürgüne mecbur bırakılarak, mallarına el konulmuştur. Bu kötü uygulamalarla sıkıntı yaşamış insanların sayısını bilmenin imkânı yoktur. Bu kesimin düşman olarak nitelediği kişi veya gruplar için kullanageldiği yöntem şudur; öncelikle düzmece bir olay tertiplemek sonra da bu suçu o kişi veya gruba isnat etmek, onları kamuoyunda suçlu duruma düşürmek akabinde de bir lakap ya da yafta bularak ‘Nefret söylemi’ oluşturarak onları toplumdan tecrit etmek şeklindedir. Menemen hadisesi, Şeyh Said İsyanı, Dersim olayları,12 Eylül Askeri darbesi ,28 şubat muhtırası ve en son 15 Temmuz sözde darbe fitnesi bunlardan bazıları olarak sayılabilir. Şu anda da Nefret ve Ayrımcılık suçu TCK 122 Maddesinde bir suç olarak nitelenmesine rağmen ülkenin Cumhurbaşkanı -ki o baş öğretmen demektir- bizzat kendisi bu kanunu hiçe sayan ‘Nefret Söylem’ lerinde bulunduğu gibi onun bu davranışı AK troller gibi birçok ‘Nefret Grubu’ nun oluşmasına da zemin hazırlamaktadır.
Acaba ‘kanunları hiçe sayan bir zihniyet dinin emirleri karşısında nasıl bir tutum sergiler? Bunu kestirmek zor. Fakat yine de doğruyu ifade etmek gerekiyor.
Nefret Söylemi, Nefretlik konuşma ve yazının dini yönü
Öncelikle ‘Nefret Söylemi’ nden maksat nedir? diye sorulacak olursa; kişi veya grupların birbirlerine sert, kaba ,galiz küfür, sövme ,kötü lakap takma ,hakaret ,gıybet, alaya alma, yalan ,iftira ve düşmanlık vb. içeren ön yargılı söz , konuşma veya yazılar olduğu söylenebilir. Aslında sıralanan bütün bu kötü fiiller ‘Nefret Söylemi, Nefretlik konuşma veya Nefretlik yazı’ dilini oluşturmaktadır. Dolayısıyla da bundan sonra ‘Nefret söylemi’ tabiri zikredildiğinde bu kötü tutum ve davranışlar akla gelmelidir. Bu fiiller İslam dinin iki önemli kaynağı olan Kuran ve Hadis-i Şeriflerde net bir şekilde yasaklanan fiillerdir. Her birerlerinin üzerinde tek tek durmak yerine şimdilik genel bir yaklaşımla konuya değinmeyi düşünüyoruz.
Kuran’da ‘Nefret Söylemi’
Kuran’da herhangi bir kişi veya grubun inanç sembolü olan kutsallarına sövme, kaba ,sert sözler söyleme, kötü lakap takma hakaret etme vb. şekliyle hem ‘Nefret söylemi’ nde bulunma hem de sebebiyet verdirme yasaklanmıştır. Allah (cc) öncelikle Müslümanlara böyle bir ‘Nefret söylemi’ ne sebebiyet vermemeleri gerektiği emir buyurmuştur. Ayette ’Onların Allah’tan başka yalvardıkları tanrılarına hakaret etmeyin ki, onlar da cahillik ederek hadlerini aşıp Allah’a hakaret etmesinler.( En’âm , 6/108)buyurarak hem sebep olmamayı hem de böyle bir ‘Nefret söylemi’ ne maruz kalındığında takip edilmesi gereken yolu tarif buyurmuştur. Takdir edilir ki bu ayetin temel konusu ,vurgulanan husus ‘müşriklerin Allah’ dan başka yalvardıkları tanrılar ‘değil ,daha çok ‘Onlara sövmemek’ mevzudur. Müminler Allah’ı çok severler ve bu yüzden Allah’a şirk koşulması onların çok zoruna gider. Fakat buna rağmen onlara hislerine hâkim olmaları ve ‘Nefret söylemi’ manasına gelen ‘Sövmek ‘fiiline girmemeleri gerektiği hatırlatılmaktadır. Zira ‘Nefret söylemi’ nin içeriğini oluşturan başta sövmek, hakaret, kötü lakap takma, sert sözler ve bunları kullanmak aşağıda da ifade edileceği gibi bizatihi çirkin olan amellerdendir.
Mekkeli Müşrikler Peygamber (as)a tam bir ‘Nefret söylemi’ nde bulunuyorlardı. Ona ‘Şüphe yok o bir delidir.’ [Kalem Suresi 68:51]
‘Bu adam bir sihirbazdır, tam bir yalancıdır.’ [Sâd Suresi 38:6]’ 'Ne olacak? Şairin biri! (Tur ,31,32)demelerine mukabil Allah Resulü (as)onların Lat., Uzza,Menat gibi putlarına söz söylememiştir. Zira O’nun yolu ahlakı , kin ve nefret yolu değil ,güzel söz ve hikmet yolu idi. “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş!” [Fussilet Suresi 41:34]
Kuran ahlakına göre bir Müslümanın bir müşrikle olan muamelesi, davranış biçimi bu ise o halde bir Müslümanın diğer bir Müslümanla olan ilişki ,münasebeti nasıl olmalıdır acaba?
‘Nefret Söylemi, Nefretlik konuşma, Nefretlik yazı’ kişileri ve toplumu tahrik etmesi , kaçınılmaz bir fitne ortamına oluşturması yönüyle de caiz görülmesi mümkün olmayan bir davranıştır. Çünkü, fitne katilden daha kötü bir fiildir.( Bakara 2/191) Haksız yere bir insanın katli, öldürülmesi ayetin ifadesine göre bütün insanların öldürülmesine denk gelen bir günahtır. (Mâide 5/32)
Fitne ,insanlar arasındaki hürmet, saygı, hak hukuk, sevgi, kardeşlik duygularının yok olması/yok edilmesi ,sosyal hayatın ifsadı, bozulması ,herc-ü merc(sosyo ekonomik karışıklık)yaşanması ise, buna sebebiyet veren fiiller de ‘Fitne ‘ hükmündedir ve bunu irtikap etmek bütün insanlığın öldürülmesi kadar büyük bir günah, ağır bir vebaldir. İnsana ve Müslümanlara yönelik ‘Nefret söylemi, dili’ nin tabii olarak insanları ve müminleri rahatsız ettiği ,onlar arasına ayrılık, kutuplaşma, düşmanlık ,fitne tohumları saçtığı izahtan uzak bir gerçektir.
Bundan dolayıdır ki insan ve toplum hayatının salahını hedefleyen Kuran ,müşriklerin yaptıkları gibi değil, mümince bir ahlak üzere hareket edilmesi gerektiğini salıklamaktadır.
Zira ‘Nefret Söylemi’ içte, kalpteki öfkenin bir neticesidir. Kuran inanmayan kişilerin Müslümanlara olan duygularını ifade ederken ’…. Size olan düşmanlıkları, zaten ağızlarından taşıp meydana çıkmıştır. Kalplerinin gizlediği düşmanlık ise daha fazladır….’(Al-i İmran,118)buyurarak ,insandaki ‘Nefret söylemi, dili’ nin, içteki kin öfke ve nefretin dışa yansıması olduğunu bildirmektedir. İnanmayanların his duygu düşünce ve davranışları bu iken müminlerin ki tam bunun tersidir, olması gerekir.
‘O iman edenler, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar. Onlar öfkelendikleri zaman da kusurları bağışlarlar”( Şura ,37) “Onlar, bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanları affederler”(Al-i İmran,137) Evet o günün müşrikleri içlerindeki öfke, kızgınlık, nefret ,haset duygularını ‘Nefret Söylemi ‘ile dillendirirlerken Müslüman ‘a gösterilen hedef ‘Nefret Söylemi’ değil öfkelerini yenme, yutma ve bağışlayıcı olmadır.
Biraz önce ifade edildiği gibi sövmek, küfretmek, kaba ,sert ağır laflarla ‘Nefret söylemi’ nde bulunmak her hâlükârda muhatabı, kim olursa olsun tahrik eder ,onu da aynı şekilde mukabele etmeye sevk eder. Bu noktada ‘Sebep olan yapan gibidir’ kuralınca, günah , ilk olarak ‘Nefret Söylemi,’ başlatana yazılır. Çünkü burada da bir sebebiyet verme söz konusudur. Bunu Efendimiz(as)"Bir kimsenin ana-babasına sövmesi büyük günahlardandır."Ashab-ı Kirâm: "Bir kimse ebeveynine nasıl söver?" deyince,Efendimiz (s.a.s.) "Biri başkasına kötü bir söz söyler, o da tutar bunun ebeveynine söver." diye cevap verdi. (Buhârî, Edeb, 4)
Sıradan insanların ‘Nefret söylemi’ yapmaları dinen ve hukuken hiçbir şekilde makul ve caiz değilken bir devlet başkanı veya devlet kurumlarının buna tevessül etmeleri hukuki dini tam bir fecaat olduğu kadar, katmerli bir günahtır. Çünkü bu kişi ve kurumların işledikleri bu ‘Nefret söylemi’ nin nelere mal olacağını bilmemeleri mümkün değildir. Bilerek yapmalarını ise varlık nedenlerine taban tabana zıttır. ‘Nefret söylemi’ ni bilerek planlamak ve yapmak ,bunun üzerinden siyasi, politik çıkarlar devşirmek ise ‘Yeryüzünde fitne/fesat çıkarmak’ demektir ki vebali çok büyüktür. Bazen yetkili bir kişi veya kurumun yaptığı böyle bir ‘Nefret söylemi ‘nin akabinde o liderin fanatikleri tarafından ‘Nefret söylemi’ ne maruz kalmış kişi veya gruplara saldırıldığı hatta ölüm vakaları yaşandığı az vaki değildir. Bu tür cinayetlerde de yine sebebiyet verme aşısından ‘Nefret söylemi, Nefretlik konuşma, Nefretlik yazı ‘yazan kişi katille aynı günahı paylaşmış olur. Çünkü devlet başkanlarının işlediği suç ve günahların diğer insanlara göre Allah katında daha ağır cezaları olduğuna dair rivayetler mevcuttur. (Müslim, İman 172)
Hadis-i Şerifler açısından ‘Nefret Söylemi’
Hadis-i şeriflere göz atıldığında Müslümanların diğer insanlarla bilhassa Müslümanlarla olan diyalog ve münasebetlerinde nelere dikkat etmeleri, nasıl hareket etmeleri gerektiğine dair Peygamber (as)söz, tavsiye ve emirlerinin ‘Nefret Söylemi’ ni reddettiği görülmektedir.
Öncelikle ‘Nefret söylemi’ ne maruz kalan mümin aynı hatayı işlememeli, mukabele-i bi’ l misil (aynısıyla mukabele)de bulunmamalıdır.
Nitekim Allah Resulünün de olduğu bir mecliste Hz. Ebu Bekir (ra)e bir adam hakaret eder. Ebu Bekir (ra)sükût ettiği sürece O (as) mecliste oturur. Ne zaman Ebu Bekir (ra) cevap vermeye başlar o zaman Peygamber (as) oradan ayrılır. Bunun sebebini soran Ebu Bekir’e , "Sen cevap verinceye kadar semadan bir melek inmiş, sana söylediklerini yalanlıyordu. Sen intikamını alınca melek gitti, şeytan oturdu. Bir yere şeytan oturdu mu ben orada duramam." (Ebu Davud, Edeb, 49/4896, 4897)
Bir Müslüman herhangi bir işte hayırlı bir neticeyi elde etmek istiyorsa bunun yolu ‘nefret söylemi’ değil, aksine yumuşak, nazik bir şekilde konuşmaktır. Efendimiz (as) “Allah, Refîk’dir. O, kullarına yumuşak ve nazik davranılmasını da sever. Yine hiç şüphesiz O, sert ve katı söz ve davranışa vermeyeceğini, nazikçe söz ve davranışa (rıfka) verir.“( Müslim, Birr ,23/77) buyurur. Dolayısıyla bir mümin problemlerin çözümünü ‘Nefret söylemi’ nde değil ‘Muhabbet söylemi’ nde aramalıdır.
Sert kaba ,haşin ,küfürlü ‘Nefretlik konuşma ve Nefretlik yazı’ lar kişilerin ilim, fazilet, ahlak, insanlık, mürüvvet ,iyi niyet, samimiyet gibi insana hayır getiren duygulardan da uzak olduklarını gösterir. Bundan dolayıdır ki Allah Resûlü, genel bir kural olarak “Bir kimse yumuşaklıktan/nezaketten mahrum ise hayrın tamamından mahrumdur.”( Müslüm, Birr 23/74)buyurmuşlardır. Onun için bu fiili işleyen kimse/lerden hayır beklemek beyhudedir. Başka bir hadis de mümini tarif ederken ‘Nefret söylemi’ nin en temel araçları olan hususları zikrederek "Mümin dil uzatıcı değildir, lanet okuyucu değildir, kötü iş yapan değildir, kötü söz söyleyen değildir." (Tirmizî, Kadir, 1978)buyurmuş, bu özeliklerin müminlikle bağdaşamayacağını zikretmişlerdir. Zaten ’Nefret söylemi’ ni oluşturan sövme ,hakaret, sert ve kaba sözler, kötü lakap takma ,gıybet vb. fiiller bizatihi çirkin ve kötüdür. Onun için gerçek bir Müslümanın bu tür kötü ,çirkin söylem ve konuşmalardan uzak durması esastır.
‘Nefret Söylemi’ nin günümüz deki en yaygın kullanım şekillerinden biri de ; bazı kesimlerin sadece kendi tarikat, cemaat veya siyasi görüşünden olmadığı için ’ işte o veya onlar dalalette, sapık, sapkın ,terörist ,baği vb. ‘ ‘Nefret söylemi’ ne ait dili kullanarak mümin olduğunda şüphe olmayan kişi veya gruplara dalalet ,sapkınlık suçlamalarında bulunmalarıdır. Halbuki böyle bir ‘Nefret söylemi’ yle Müslüman bir kişiye sövmek hadis de ,fasıklık olarak nitelenmektedir. "Müslümana sövmek fâsıklıktır." (Nesâî; Tahrimu'd-Dem, 27)Hele mümin bir kişi veya topluluğu , elde bir delil olmadan ,sadece öfke, kızgınlık gibi bir hisle hareket edip ‘fasıklık, kafirlik’ le suçlayarak ‘Nefret söylemi’ nde bulunmak kişiyi imani bir tehlikeye atacağı belirtilmiştir."Hiç kimse, bir başkasına fâsık veya kâfir demesin. Şayet itham altında bırakılan kişide bu sıfatlar yoksa, o söz onu söyleyene döner’(Buhârî, Edeb 44)
Bugün bazı Müslüman kesimlere yönelik kullanılan bir ‘Nefret Söylemi’ çeşidi de kişi veya grupları Müslümanlık dışı bir kısım aidiyetlerle anmak suretiyle ,onları aşağılama ve hakaret etme yöntemidir. ’Falancalar, filancalar ‘türünden o cemaatin önündeki zat’ a nispet edilerek yapılan ,art niyetli söylemler de bir ‘Nefret söylemi, Nefretlik konuşma’ örneğidir. Efendimiz(as)"Kişiye şer olarak, Müslüman kardeşini tahkir etmesi yeter…" (Buhari, Nikah 45)buyurması , kötü niyetli ,bu tür nefret söylemlerini yapanlara mühim bir ikaz mahiyetinde ele alınmalıdır.
Eğer bu ‘Nefret söylemi’ nden maksat hayır, iyilik ve güzellik ise , bu metodla, o hayırlı hedefe ulaşma imkânı yoktur. Çünkü bu yöntemin sağlıklı bir yol olmadığı hadis-i şerifte ifade edilmiştir.“Mülayemet, yapılan işi güzelleştirir, her türlü sertlik ve kabalık ise çirkinleştirir.”( Müslim, Birr 23/78)Niyet ıslah ve tamir ise sertlik, kabalık, şiddet ve hiddet içeren ‘Nefretlik konuşma, Nefretlik yazı’ tarzından uzak durmak gerekmektedir.
‘Nefret söylemi’ olarak değerlendirilebilecek çirkin kötü söz ve sövmelerde ilk sorumlu ,ilk saldırgan kişi veya gruptur. Buna dair bir hadis-i şerifte "Karşılıklı olarak sövüşen her iki kişinin söyledikleri (kötü sözleri)nin günahı, (kendisine sövülerek haksızlığa uğrayan) mazlum kimse (sövmeyi başlatan kimseden) daha da ileri gitmediği sürece (sövmeye) ilk defa başlayan kimsenin üzerindedir." (Müslim, Birr 68)buyrularak konuya açıklık getirilmektedir.
‘Nefret söylemi ‘her insanı üzdüğü gibi Müslümanları da üzer. Bu onlara uygulanmış manevi psikolojik bir işkencedir. Halbuki bir insanı üzmek ona eziyet etmek caiz değildir. Efendimiz(as)"Kim bir zımmiye eziyet etse, şüphesiz ben onun hasmıyım (düşmanıyım)." (el-Hindî, Kenzu’l-Ummal, IV / 618; el-Camiu’s-Sağîr, I / 1210)buyurmuşlardır.’ İslam devletinde malı, canı, ırzı ve dini için güvence verilmiş olan (zımmi) ehl-i kitap insanların yersiz yere eziyete maruz bırakılması karşısında bile böyle buyuran Peygamber(as)bir Müslümana yapılan sözlü, fiili eziyet (Nefret söylemi) karşısında bu kötü fiili işleyenlerin hasmı olmaz mı?
Diyanet: Nefret Dili Caiz Değil
‘Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, nefret söylemi ile ilgili bir soruya
"İslam'da bir kimseyi aşağılamak, onu kendisinde bulunmayan sıfatlarla nitelemek caiz değildir." diye cevap verdi.Ankara'da ikamet eden Mustafa Petek, ...Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, nefret söylemi ile ilgili bir soruya "İslam'da bir kimseyi aşağılamak, onu kendisinde bulunmayan sıfatlarla nitelemek caiz değildir." diye cevap verdi.Ankara'da ikamet eden Mustafa Petek, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı'na 26 Mart 2014 te dilekçe ile bir soru yöneltti. Dilekçede "
Son günlerde artarak sürdürülen Fethullah Gülen Hocaefendi ile alakalı hakaret ve iftiralar Müslüman bir din âlimine reva mıdır? Bu konuda Başkanlığınızın görüşünün 4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca tarafıma bildirilmesini arz ederim." ifadesi yer aldı.Haftalık haber dergisi Aksiyon'un son sayısında İdris Gürsoy imzasıyla yayınlanan habere göre kurul, bu soruya tek cümle ile cevap verdi:
"İslam'da bir kimseyi aşağılamak, onu kendisinde bulunmayan sıfatlarla nitelemek caiz değildir." Cevapta, başkan adına Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanvekili Zeki Sayar'ın imzası yer aldı.(
https://www.merhabahaber.com/diyanet-nefret-dili-caiz-degil-239754h.htm)’Tabi ki şimdiki DİK sitesinde bunu bilme imkânı bulunamayabilir.
Netice olarak global ve lokal mana da ister dini ister hukuki isterse de insani açıdan bakıldığında ‘Nefret söylemi, Nefretlik konuşma/yazı’ günahtır, caiz değildir suç ve insanlık dışı bir davranıştır. Hiçbir hayrı olmadığı gibi dünyevi ve uhrevi açıdan kişi ve toplum açısından neticeleri hep kötü olmuştur. Bu açıdan haklı dahi olunsa bu çeşit söylemlerden uzak durmak her insan her Müslüman için , önemli bir vazifedir.