Türkiye’de son yıllarda oldukça yaygınlaşan bir dil, bir söylem var; Nefret söylemi ya da Nefretlik konuşma. Uluslararası AHİM ,AİHS gibi objektif kuruluşlar bunu bir ‘Suç’ eylemi olarak değerlendirmektedirler. Fakat ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana belli bir kesimce bu ‘Nefret söylemi ‘işlettirilmiş, bir kısım kişi veya gruplar şeytanlaştırılmaya çalışılmıştır. Ülkenin birliğini (!)korumanın yolu bu olarak görülmüştür. Olay mazide yaşanan ,olmuş-bitmiş bir hadise olsa ,ibret alındı ve bir daha tekrar etmedi denilerek rahatlanabilir. Peki öyle oldu mu? Maalesef hayır.
Onun için ‘Nefret söylemi, Nefretlik konuşma’ üzerinde ısrarla durmak, yeni yetişen nesilleri demokratik hukuk devletlerinde olduğu gibi bu terbiye ,bu eğitim ile yetiştirmek gerekmektedir. İlkokuldan ,üniversite’ ye kadar her seviye ve yaşta bu ‘Suç’ un ne kadar gayr-i insani ne kadar gayr-i dini ne kadar ahlak dışı bir davranış olduğu konusu bütün çirkinliği ile anlatılmalıdır.
Nefret söylemi, Nefretlik konuşma, Nefretlik yazı
Öncelikle ‘Nefret söylemi, Nefretlik konuşma’ nın genel manada nasıl tarif edildiğine kısaca bir göz atmak gerekiyor.
Nefret söylemi veya nefretli konuşma ile ilgili sıradan bir tarife bakıldığında ‘ ırk, cinsiyet, yaş, ulus, din ya da cinsel yönelim , dil, politik görüş, sosyoekonomik ve sosyal sınıf, dış görünüm, fiziki veya zihinsel engel, meslek ya da diğer ayırt edilebilen özellikler gibi konulara dayanarak, belirli bir grup ya da kişiye yönelik nefret ifadesi içeren veya bu kişilere şiddet uygulanmasını teşvik eden aleni konuşmadır denilmektedir.https://tr.wikipedia.org/wiki/Nefret_s%C3%B6ylemi)
Diğer bir tarif de de bu suçun sadece ‘Söylem’ şeklinde değil ‘Yazılı’ da olabileceği ifade edilmektedir.
‘Nefret söylemi, ırk, etnik yapı, ulus, dini inanç, cinsel farklılık ve engellilikleri nedeniyle bir grup insanı aşağılamak, korkutmak, bunlara karşı şiddete başvurmayı tahrik etmek veya ön yargı oluşturmak amacıyla gerçekleştirilen söylemleri ifade eden bir kavramdır. Nefret söylemi sözlü gerçekleşebileceği gibi yazılı olarak da gerçekleşebilir. ‘(NEFRET SÖYLEMİ VE NEFRET SUÇLARI Prof. Dr. Timur DEMİRBAŞ)O halde yazılı olanlarına da ‘Nefretlik yazı’ denilebilir.
‘Nefret Söylemi’ nde kullanılan araçlara değinmek gerekirse bunlar, ister söylemde isterse yazı da olsun ;içinde sert, kaba ,galiz küfür, sövme ,hakaret ,düşmanlık ,kin, nefret ,içeren söz, lakap, vb. eden önyargılı konuşma veya yazılardır.
Şu kesindir ki‘ Nefret söylemi, Nefretlik konuşma/yazı ‘ evrensel hukuk açısından bir ‘Suç’ dur. AHİM ve AİHS ‘ in 14. Maddesindeki kararlarında bu açıkça ifade edilmiştir. Medeni, demokratik her hukuk devletinde ‘Nefret söylemi/konuşması/yazı’ ifade özgürlüğü olarak değil bir ‘Suç’ olarak değerlendirilmektedir. Şimdiye kadar, “nefret suçu” olarak tanımlanan fiillerin engellenmesine yönelik ilk girişimler dini anlamda 1960’lı yıllarda ABD’de, özellikle Yahudilere ve Siyahlara yönelen saldırıları engellemek amacıyla başlatılmıştır. Ülkemizde de TCK m.122’de yer alan ayırımcılık suçu 1 Haziran 2005’ den itibaren mevzuatımıza ilk defa girmiş olup, 2.3.2014 tarih ve 6529 sayılı Kanunla “nefret ve ayrımcılık” suçu şeklinde yeniden düzenlenmiştir. Şunu da ilave etmekte yarar vardır, bu suçları sürekli olarak işleyenlere de ‘Nefret grubu’ denilmektedir.
Yukarıda da ifade edildiği gibi ‘Nefret Söylemi ’genellikle Irk, renk, dil, din, mezhep, sosyal sınıf,politik siyasi anlayış farklılıkları , dış görünüm, fiziki veya zihinsel engel, meslek konular üzerinden yapılmaktadır. Şimdi kısaca bunları ele almaya çalışalım.
Irk ve renk ve dil açısından Nefret söylemi
Allah insanları pek çok hikmetlere bağlı olarak farklı ırklardan yaratmıştır. Bu tamamen Allah’ın takdiri iledir. Hiçbir insanın ırkını anne babasını ,doğduğu coğrafyayı rengini seçme imkânı yoktur. Dolayısıyla ırk, renk ,dil ve coğrafya gibi farklılıklardan ötürü her hangi bir kişi, grup veya topluluğun, başka kişi veya kişileri ‘Nefret söylemi , Nefretlik konuşma/yazı’ ile ötekileştirmesi, bununla haksızlık , zulüm ,aşağılama gibi eylemlere girişmesi dinen haram kılınmıştır. Öncelikle İslam’da her hangi bir ırkın diğer bir ırka, kabileye ,herhangi bir rengin veya dilin başka bir renk veya dile vs. üstünlüğü olmadığını belirmek gerekmektedir.’ Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık. Şunu unutmayın ki Allah'ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvâda (Allah'ı sayıp haramlardan sakınmada) en ileri olandır. Muhakkak ki Allah her şeyi mükemmelen bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır.’(Hucurat,13)
Başka bir ayette İnsanların farklı renk ve diller de olmaları , Allah’ın kudret eserlerinden biri olarak anlatılmaktadır.’ O'nun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de: Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olmasıdır. Elbette bunda bilen ve anlayan kimseler için ibretler vardır’(Rûm ,22)Durum bu iken bir Müslümanın ırk, renk ve dil farklılığını problem etmesi değil hayranlıkla tefekkür etmesi gerekmektedir.
Hadis-i Şerifte ‘“Allah indinde en şerefliniz takvâca en ileri olanınızdır. Arabın Arap olmayan (acem) üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Beyaz derili olanın siyah derili üzerine bir üstünlüğü yoktur, siyah derili olanın da beyaz derili üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takvâ iledir.”( el-Müsned, Müessesetu’r-rialse, 1421)Bu ve buna benzer naslar çoğaltılabilir.
Türkiye’nin ırk ,renk ve dil üzerinden ‘Nefret söylemi’ karnesine bakıldığı notunun oldukça kötü olduğu görülmektedir. ‘Nefret söylemi’ nin bilhassa ırk açısından kullanılışının bir hayli yaygın olduğu müşahede edilmektedir. ’Nefret Söylemi’ ile ilgili dini ve hukuki açıdan dini hükümler bu kadar açıkken Müslümanlık iddiasında bulunan bir anlayışın ’O/onlar Kürt, Türk, Suriyeli, Afgan, Arap, Ermeni vs.’ diyerek ‘Nefret(lik) Söylemi/konuşması, yazısı’ yapmasının, savunmasının dinen hiçbir izahı yoktur. ’Nefret söylemi’ ister direkt isterse de dolaylı yollardan yapılsın fark etmez. Toplumun içinde yaşayan insanlardan her ırk, renk ve dilden iyi ve kötüler olabilir. Müslümanca davranış biçimi , bunları birbirine genellemeden ,hak ve adalet üzere davranmak şeklinde olmalıdır. Asabiyet, menfi milliyetçilik, şovenizm İslam dinin de en ağır şekliyle yasaklanmıştır. Efendimiz(as)’ “Asabiyet dâvâsına kalkışan, onu yaymaya çalışan, bu dâvâ uğrunda mücadele eden kimse bizden değildir.” (Ebu Davut, Edeb, 121)buyurarak konunun önemini vurgulamıştır. Haram’ a sebebiyet veren amel de haram olduğuna göre insanlar arasında ayrımcılığa, fitneye, ötekileştirmeye sebebiyet veren ‘Nefret(lik) Söylemi/konuşması, yazısı’ da haramdır.
Evet şimdilerde savaş ve sosyo-ekonomik nedenlerden dolayı göç ederek Türkiye’ye sığınmış, kaçmış veya bir şekilde gelmiş Suriyeli, Afgan ve Arap unsurlara karşı belli mihraklar tarafından bir ‘Nefret Söylemi ‘yayıldığı gözlemlenmektedir. Farklı ırklardaki bu göçmenlerin Türkiye’de oluşturduğu sosyal , ekonomik problemler ve bu problemlerin sağlıklı bir şekilde çözümü ayrı bir mesele , bu problemlerden dolayı onlara karşı ‘Nefret Söylemi’ yapmak ise tamamen başka bir mesele olarak değerlendirilmelidir. Zira bu ‘nefret söylemi’ nin önü alınmadığı takdirde potansiyel olarak büyük problemlere neden olabilecek bir mahiyete sahip olduğu aşikardır.
Din ve Mezhep açısından Nefret söylemi
Yeryüzünde ister semavi dinlerden isterse de arızi(dünyevi)dinlerden olsun o dinlerin müntesipleri her zaman var olagelmiştir. Tarihte zaman zaman bu din mensupları arasında, şiddetli çok kanlı savaşlar da olmuştur. Tabi ki tarihteki her savaş dini nedenlere dayanmamaktadır. Politik, siyasi sebeplerden dolayı da bir çok savaşlar yapılmıştır. Hatta bu tür savaşlara dini kisve giydirmeye çalışanlarda çok görülmüştür. Bazı istila ve saldırılarda hangi dinden olursa olsun tüm din mensupları nasibini almıştır. Moğolların istilasında olduğu gibi. Hristiyanlar ilk dönemler Romalılardan ,Yahudiler ise yakın tarihte Hitlerden çok çekmişlerdir. Dinler ve milletler arası bu savaşların ilgili gruplar arasında derin, kalıcı ‘Nefret Söylemi’ kültürü bıraktığı acı bir gerçektir. Bu gerçek nesillerden nesile anlatıla anlatıla tevarüs etmiş ve milletlerin , din mensuplarının bilinç altlarına nakşolmuştur. Her din mensubu ve kavgalı milletlerin bilinç altlarında , açık veya gizli bir şekilde mutlaka bu ‘Nefret söylemi’ nin oluşturduğu ön yargılar mevcuttur. Bu tarihi birikim ibretlik ders alınması istifade edilmesi gereken tecrübeler olarak kalmalı ve bütün bunlarla beraber meseleyi içinde yaşanılan zaman ve şartlara göre değerlendirmeye gayret etmek zarureti vardır. Kuran geçmiş ümmetlerin Allah’a ve insanlığa karşı işledikleri amellerin onlara ait ameller olduğunu yeni nesillerin ise kendi yaptıklarından sorumlu tutulacağını bildirmektedir.’ İşte onlar bir ümmetti, geldi geçti. . . Onların kazandığı kendilerine, sizin kazandığınız da sizedir. Siz onların işlediklerinden sorguya çekilmezsiniz.(Bakara ,134)
Evet, her din mensubu kendi dininin hak olduğunu dolayısıyla da diğerlerinin kendi dinine tabi olması gerektiğini savunur. Hatta her dinde bu konuda aşırıya kaçan ve bu nedenle de başka din mensuplarına karşı ‘nefret söylemi’ ni kullanan radikal karakterde kişiler vardır. Bu eğilimdeki insanların aşırı his ve heyecanla hareket ederek başka din mensuplarını , literatürlerindeki en ağır suçlayıcı lakap, isim, vasıflarla anmaları, konuşma yapmaları, yazılar yazmaları da ‘Nefret Söylemi, Nefretlik Konuşma/yazı’ anlamına geldiği gibi aynı zamanda diyalog ortamlarını da yok etmektedir. Şunu unutmamak gerekir ki ,tarihin değişik dönemlerinde herhangi bir din diğer dinlere göre daha güçlü, daha hâkim bir konumda olmuş olsa da da her zaman en zayıf dinlerin mevcudiyetini bir şekilde devam ettirdikleri ortadadır. Herhangi bir din insanlık aleminde çoğunluğu teşkil etse de diğer dinlerin varlığı hep olacaktır. İslam’a göre Allah bütün insanlığın son din olan Müslümanlığa tabi olmalarını murat buyursa da kıyamete kadar bunun tümüyle mümkün olmayacağını da yine kendi iradesi ile tayin buyurmuştur.’ Rabbin dileseydi, insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir.’(Hud ,118)
Onları Ak-kara gibi keskin bir çizgi ile birbirinden ayırmak mümkün değildir. Onlardan iyi olanlar olduğu gibi kötü olanlar da vardır. Tıpkı her Müslüman’ ın iyi olmadığı gibi. Bir dinin bütün mensuplarını bir kefeye koyarak toptancı bir anlayışla hareket etmek ve ‘‘Nefret(lik) Söylemi/konuşması, yazısı’ eyleminde bulunmak Kurani açıdan doğru değildir.’ Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır.’(Al-i İmran ,113)Efendimiz (as)apaçık bir düşmanlık veya savaş şartları dışında her zaman ehl-i kitapla barışık bir hayat yaşamış ve onlarla anlaşmalar yapmıştır. Peygamber (as) Hristiyan ve Yahudilere beşeri münasebetler ve insanlık ölçüleri içinde muamele etmiş ,hastalandıkların da ziyaret etmiş, yardıma ihtiyaçları olduğunda maddi manevi yardımda bulunmuş ,onlarla alışveriş yaptığı hatta borç aldığı olmuştur.Sofralarında yemek yediği; onlardan kız alınmasına müsaade ettiği, cenazelerine saygı duyarak ayağa kalktığı böylelikle de hem Müslümanlara hem de onlara onlara güzel örnek olduğu görülmektedir. Bütün bunlar nazara alınacak olursa körü körüne ,genellemeci ,hak hukuk ve adaletten yoksun yaklaşımlarla ‘Kahrolsun Yahudiler ,Hristiyanlar vs. ’diyerek ‘‘Nefret(lik) Söylemi/konuşması, yazısı’ anlamında eylemlerde bulunmak İslami bir tavır olamaz.
İslam hukukuna göre savaş şartlarında bile mabetlere dokunulmaması emredilmiştir. Peygamber (as) “Yaşlılara, kadınlara, çocuklara, kendisini ibadet ü tâate vermiş ruhbanlara ve mabetlere ilişmeyiniz.! Ağaçları yakmayınız.! Hayvanlara dokunmayınız.! Ve servetleri heder etmeyiniz” diye emirler vermişlerdir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/300;Ebû Davud, Cihad 90, 121) Efendimiz Necran Hristiyanlarını mescidinde misafir etmiş ve onların orada ibadet etmelerine müsaade buyurmuşlardır.( İbn Hişam, 2/223-224)
Bu açıdan kendi dinini hak olarak bilen ve seven bir kişi kendi dinini merak eden öğrenmek isteyen kişilere şiddete terörizme, bunlara sebebiyet veren ‘Nefret söylemi’ ne girmeden ,içinde yaşadığı toplumun yasa ve temel değerlerine saygı içinde, tahrike sebebiyet vermeden öğretmeli ve anlatmalıdır. Bunun yanında her dini topluluğun rehberleri kendi dininin sevgisiyle ,his ve heyecanlarıyla coşan ‘nefret söylemi ‘üretmeye müsait radikal yapılı kişileri bir eğitime tabi tutmalı onların heyecanlarını müspet ve yapıcı olmaya yönlendirmelidirler.
Global manada ‘Nefret söylemi’ ni engelleme çalışmaları netice verdi ve sonunda AHİM ve AİHS gibi uluslararası kuruluşların maddelerinde kendine ait yeri buldu. Irki ve dini manada Yahudi Cemaati için anti-semitizm yasağı getirildi. Son dönemlerde İslam dünyasının çabaları ile ‘İslamafobia’ nın da bir ‘Nefret söylemi’ suçu olması yönündeki çalışmalar devam etmektedir.
Dileriz bu çalışmalarda netice verir. Yalnız ,dünya ve İslam Ülkeleri kamuoyu nezdinde ‘İslam Fobi’ a için çalışıyor gibi gözüken Müslüman ülke ve liderlerinin acaba kendi ülkelerindeki ‘Nefret Söylemi’ konularındaki karneleri ne durumdadır? Evet bir de dönüp buna bakmak gerekiyor. O da gelecek yazıda inşallah.