Dün gece Türkiye’de oynanan Fenerbahçe Dinamo Kiev maçında Fenerbahçe taraftarı Vilademir Putin tezahüratı yaptı. Bu durum şuan halkı Rusya işgaline karşı savaşta hayatını kaybeden Ukrayna’nın Kiev ekibini ve vatandaşlarını çok üzdü. Dinamo Kiev’i çalıştıran ve hepimizin çok yakından tanıdığı Rumen hoca Mircea Lucescu bu durumu protesto ederek basın toplantısına çıkmadı ve stadı terketti. Kendisiyle defalarca konuşma fırsatı bulmuştum. Lucescu, Türkiye’de takım çalıştırdığı dönemlerde ve sonrasında Anadolu insanından övgüyle sözederdi. Dünyanın en iyi teknik adamlarından biri olan ve son derece sağduyulu ve ciddi bir birikime sahip olan 76 yaşındaki hoca gelinen noktaya sabredemedi ve haklıydı.
Fenerbahçe taraftarının yaptığı bu terbiyesiz tezahürat Türkiye’ye hiç bir şekilde yakışmadı. Aslında sorun sadece Fenerbahçe taraftarının ahlak sorunu değil sorun son yıllarda Türkiye’deki hem idarecilerin hem de insan yığınlarının ahlak sorunu. Çok üzülerek ifade ediyorum ama bunun örneklerini yazmaya kalksak bir ansiklopedi oluşur.
Her ne sebeple olursa olsun savaşlardan her zaman masumlar zarar görür. Ve bugün Ukrayna’da milyonlarca insan malıyla canıyla zarar görüyor. Savaşı hiç olmamış gibi gören Türkiye'deki bazı yığınlar şuursuzca hareket ediyor. Dün gece ahlak yoksunu Fenerbahçe taraftarı gibi daha savaşın ilk aylarında başta yandaş medyanın yazarları olmak üzere birçok insan Ukrayna’daki kadınlar hakkında ahlaksızca sözler sarfetmişti. Yani bu durum çok yeni değil.
Konunun devletlerarası boyutu ise hayli girift ve uzun. Daha düne kadar Rus uçaklarını vurma emrinde birbirleriyle yarışan devlet idarecileri, Rus elçinin Ankara'da vurulmasının üstünü örten kendini hukuk adamı sayanlar ve siyasiler, Suriye İdlib'de 34 Türk askerinin Rus ve Suriye uçaklarının ortaklaşa düzenledikleri bir hava saldırısında şehit olmasına göz yumanlar ve bugünlerde olası bir sınır ötesi operasyonda karşılık veririz diyen Putin… Bunlara karşı Putin’e duyulan sevginin tarif edilmez ve anlamlandırılamaz boyutu...
Türkiye’de ciddi bir kitle son dönemde bilinçsizce, ahlaksızca ülkenin güzel yüzünü karartmayı başardı! Ne yazık ki dinden, eğitime, ticaretten, siyasete, sanattan, spora kadar birçok alanda toplum artık kendi kendine zarar vermeye başladı. Türkiye, kökleri tarihi derinliklere uzanan yaşlı, güçlü, etrafa meyveler veren, umutlar yeşerten, dallarında kuşlar öten dev bir ağaçtı… Daha 10 yıl öncesine kadar herkesin misafirperverliğiyle övündüğü, imrenerek örnek gösterdiği gelecek adına umut veren bir toplumdu... Lakin şimdilerde bu ülkenin gövdesinin kurtlandığını, artık meyve vermediğini ve dallarındaki kuşların da başka diyarlara göç ettiğini görüyoruz. Adeta necip millet necis bir yığına döndü... Bu bilinçsiz yığınlar bir gün yerini gerçek sahiplerine bıraktığında, üniversitelerde gerçek bilim adamları olduğunda toplumun yaşadığı bu ahlak tutulmasının ve travmasının bilimsel olarak araştırılacağına inanıyorum.
Aslında bir yönüyle toplumun tabanıyla tavanı birbirini yansıtır oldu. Süt neyse kaymağı o olur misali ülkenin başındaki idareci tarihin en küfürbaz en bilinçsiz adamı olurken yönettiği kitleler onun aynası haline geldi. Kutsal kaynaklarımız bu durumu aslında çok iyi ve açık bir şekilde ifade ediliyor. “Siz ne halde iseniz başınıza o şekilde idareciler gelir… Bir topluluk kendini düzeltmedikçe, Allah cc onlardaki hali düzeltecek değildir… Bir toplumu oluşturan fertler kendi iç dünyalarındakini değiştirinceye kadar, Allah onların oluşturduğu toplumu değiştirmez.”
Yaşanan bu olayla ilgili sözü Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine bırakarak yazımı bitirmek istiyorum. “Tarafgir adam hak namına değil, nefis hesabına hareket ettiği için ehl-i imânı incitir, hakkı kırar. Böylece zarar verir, zarar eder. Özellikle hayat-ı içtimâîyede tarafgirlik hastalığı ehl-i imân mabeyninde şiddetli münâkaşalara sebep olduğu için muzırdır. Kötü bir haslet ve alçak bir silâhtır. İhlâsı kıran ve insanın ahiret hayatına zarar veren menfî tarafgirlik damarını ne yazık ki ehl-i imân da istimâl etmektedir. Hatta haddi aşarcasına bulduğu her zaman ve zeminde özellikle siyâsî tarafgirlik ve taassup damarı ile su-i zanna girerek hesapsız ve ölçüsüz, kırıcı ve üzücü sözleri söyleyebilmektedir. Bu pis ve kötü silâha tevessül edenler bilmelidirler ki kârlı çıkan nefistir ve İslâmiyet düşmanlarıdır.”