Bereketle Dolu Bir Mevsime Girerken

Prof. Dr. Muhittin AKGÜL

Prof. Dr. Muhittin AKGÜL

10 Nis 2021 10:51
  • Yüce Yaratıcı’nın insana bahşettiği güzelliklerden biri de, hayatlarını düzene koymaları, Yaratıcılarını yakından hatırlayıp teşekkür etmeleri ve acziyetlerini idrak edip, kulluk şuurunda derinleşmeleri için, farklı biçim ve miktarlarda bir takım ibadetleri emretmesidir. Bu ibadetlerden birisi de yılda bir ay farz kılınan savm/oruçtur.

    Yılın on bir ayında yeme, içme ve bedenin isteklerini meşru dairede karşılama peşinde koşan insan, geri kalan bir ayında da, iradi olarak bunlardan uzak kalarak, ruhuna doğru kanatlanmanın yollarını arar. İşte bir gün sonra karşılayacağımız mübarek Ramazan Ayı, ruhumuzun şahlanarak yükseldiği, bedenin istekleri rağmına güç ve enerji topladığı, kutlu bir zaman dilimidir.

    Bu ay, elbette dünyadan bütünüyle kopma zamanı olmamakla beraber, dünyevi arzu ve isteklerden uzak kalmanın ruha ve bedene kazandırdıklarıyla, dünyanın faniliğini yakından hissettirecek kıymetli fırsatları bizlere sunar.

    Her şeyden önce bu mübarek ay bizlere, yeniden kendimize dönmemizi, özümüzü gözden geçirmemizi, ruhumuza konan pas izlerini silmemizi, geçmişimizi gözden geçirmemizi, eksiklerimizi telafinin gerekliliğini ve ne kadar lüzumsuz ve boş işlerle vakitlerimizi zayi ettiğimizi bizlere hatırlatır.

    Bu mübarek ay bizlere, elimize hayat rehberi olarak verilen Kur’ân’a yeniden eğilmemiz gerektiğini, onunla daha bir yakından ilgilenmemiz gerektiğini, kulak, göz ve kalplerimizi, tam açarak onunla temasa geçmemizi hatırlatır. Bunun yansıması olarak da, yeryüzünün Emin’i olan Yüce Nebi’nin, gökyüzünün Emin’i olan Cebrail huzurunda, Ramazan Aylarında yaptıkları mukabelenin benzerini icra ederek, adeta kendimizi mahrem dairesinde huzurda hisseder ve kabul ederiz. Bu kabul doğrultusunda O’na yönelir, bütün ruhumuzu O’ndan gelen esintilerle maveralara kanatlanmaya fırsat biliriz. 

    Bu mübarek ay bizlere, açlığın, susuzluğun ve bedeni arzuların yokluğunun ne kadar zor olduğunu yakından idrak ettirip, hayatlarını her zaman benzeri durumlarda geçiren kimselerle empati kurma yetisini geliştirir. Böylece ferdiyetçilikten ve egoistlikten kurtulup, bir toplum halinde yaşadığımızı yeniden hatırlamış olur, insanların yardımına koşar, dertleriyle yakından ilgilenir ve paylaşma duygusunu yeniden bir daha hatırlamış oluruz.

    Her ânı sürpriz bereketlerle dolu bu zaman dilimi bizlere, sahip olduğumuz nimetlerin ne kadar değerli olduğunu hatırlatır. İçip fark edemediğimiz suyun ve yiyip şükredemediğimiz sayısızca nimetin yokluğunun verdiği özlemle, nimetin gerçek Sahibini hatırlar, tefekkür, şevk ve şükür kanatlarıyla pervâz ederiz.

    Ramazan Ayının gündüzleri kadar geceleri de bizleri daha farklı âlemlere götürür, iftar vaktinde nimetlere ulaşmanın verdiği şükür ve şevkle kendimizi daha dingin hisseder ve kılınacak teravihle ibadet şuurunun zirvelerine ulaşırız. Hele de vakti müsait olanların, hatimle, ihlaslı ve güzel sesli bir imamın arkasında kılacakları Teravih namazları, kılanları Nebevi asrın içten yaşanan Ramazan günlerine götürür. 

    Bu mübarek Ayın farklı bir bereketi de Teheccüd namazıdır. Diğer zamanlarda düzenli olarak kılma bahtiyarlığına erilemeyen bu önemli ibadet, kalkılan sahurlarla daha kolay kılınabilir hale gelir, böylelikle otuz gün ara vermeden îfa edilen bu namazdan da payımıza düşeni kazanmış oluruz.

    Rahman’ın sağanak sağanak tecelli ettiği rahmet bulutlarıyla bu mevsim, aynı zamanda günahlarımızın silinip döküldüğü ve ruhumuzun tertemiz hale geldiği bir arınma mevsimidir. Mübarek ayın sonlarına doğru ise mü’min, bütün bütün ruhun yörüngesine girer, cesedin ağırlıklarından arınmış olur ve Kadir Gecesini beklemeye koyulur. 

    Kadir gecesi, bir ömürlük bereketi içinde saklayan ve aynı zamanda da sürprizlerle dolu bir zaman dilimidir. Sabit ve belirlenmiş bir zaman dilimi olmadığı için de, son on gün hep tetikte geçirilir ve kıymetli bir hazineyi kaçırır ve zayi ederim endişesiyle mü’min, büyük bir titizlikle gözleri sürekli beklenti içerisinde yaşar.

    Yapılan hayır ve güzelliklerin karşılığının kat kat verildiği bir zaman dilimi olması bakımından da bu mevsim, aynı zamanda zenginlik sınırına ulaşan mü’minlerin, her yıl vermekle yükümlü oldukları zekât ibadetini yerine getirdikleri bir mevsimdir.

    Bu Ay’a mahsus özel mali bir ibadet olan fıtır sadakasıyla da mü’minler, bayrama yaklaşınca, kendi bayram sevinçlerine fakir fukaranın sevincini de eklemeyi düşünerek, bedenlerinin sadakası anlamına gelen böylesine sembolik bir sadakayı vermenin mutluluğuna ererler.

    Sayılı günler olarak tanıtılan Ramazan Ayı’nın başlamasıyla bitişi sanki insana bir ânmış gibi gelir. Bir gün mü’mini iftar ve sahurla karşılayan bu kutlu ve bereketli zaman dilimi, yine son bir iftar ve sahurla, bir dahaki yıl yaşayacak olanlarla yeniden buluşmak üzere vedalaşıp gidiverir.

    Mü’mine düşen, bu sürpriz ve bereketlerle dolu zaman dilimini, yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız mülahazalar çerçevesinde değerlendirmeğe çalışması ve bu nazlı misafire hürmet ve saygının bütün inceliklerini göstererek veda etmesidir. Yüce Mevla biz mü’minlere, bu değerli zaman dilimini en verimli ve bereketli bir şekilde geçirmenin vesilelerini kolaylaştırsın; oruç ve ibadetlerimizi makbul, dualarımızı da müstecâb kılsın. Dünyanın değişik coğrafyalarında yaşayan bütün mağdur ve mazlumlara da, kurtuluşa, huzura ve rahata ulaşacakları zaman diliminin başlangıcı yapsın.   

    Cümlelerimi, bu bereketli zaman dilimini özetleyen Nebevi bir sözle bitiriyorum:  “Ey insanlar! Yüce ve mübarek bir ayın gölgesi başınızın üstüne kadar geldi. Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi vardır. Allah, bu mübarek Ramazan ayının gündüzlerini farz olan oruçla, gecelerini ise nafile ibadetlerle değerlendirmenizi takdir buyurdu. Bu ayda nafile bir hayır yapan, başka aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap alır. Bu ayda bir farz yapan başka aylarda yetmiş farz yapmış kadar sevap kazanır. Bu ay sabır ayıdır. Sabrın karşılığı ise cennettir. Bu ay paylaşma ve yardımlaşma ayıdır. Bu ayda mü’minin rızkı artar. Bu ayda kim bir oruçluya iftar ettirirse, yaptığı bu iş onun günahlarının affına, cehennemden azadına vesile olur. Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluştur. Bu ayda her kim çalıştırdığı insanın işini hafifletirse Allah onu affına mazhar eder. Bu ayda Rabbinizin rızasını kazanmak için Kelime-i Şehadete ve istiğfara devam edin. Allah’tan cenneti isteyin ve cehennemden de yine O’na sığının.” (İbn Huzeyme, Sahih, 3/191)

    Prof. Dr. Muhittin AKGÜL
    https://twitter.com/muhittinakgul
    10 Nis 2021 10:51
    YAZARIN SON YAZILARI