Türkiye’de Tiran ve ekibi ve her türlü hayırlı faaliyetlerle mücadele edip bitirme peşinde koşturan şer güçler Hizmet Hareketi’ni bitirebilmek adına ittifak içerisine girip uğursuz ve ifritten süreci başlattılar. Tarih boyunca yapılan en ağır zulümlere benzer zulümlere imza attılar. Bu işi yaparken de her türlü metotlara ve yollara başvurmaktan geri durmadılar. Her türlü imkânları ve profesyonel destekleri de arkalarına alarak bu işi yaptılar. Sindirme, korkutma, işkenceler gibi türlü türlü mahrumiyetlerin yanı sıra görsel, yazılı, sözlü ve sosyal medya üzerinden yapılan algı yönetimleri, psikolojik mücadele yolları ve toplum mühendisliği gibi yöntemlerden de istifade ettiler.
Bunların bu faaliyetlerinde temel hareket noktaları bir taraftan Hizmet’in insan kaynaklarını diğer taraftan da finansman kaynaklarını tüketmek olmuştur. Buna binaen, öncelikli olarak Hizmet kurumları ve ünitelerinin yok edilmesine çalışmışlardır. Yurt içindeki ve yurt dışındaki dershanelere, yurtlara, etüt merkezlerine, okullara, üniversitelere, hastanelere ve medya kuruluşlarına ya el koydular ya da kapattırarak bu tahribat işini gerçekleştirdiler. Böylece hem insan kaynaklarını hem de finansman kaynaklarını yok etmeyi amaçladılar.
Diğer taraftan, süreç boyunca devam ettire geldikleri cadı avlarından, tutuklamalardan, gözaltına almalardan, çalışma ve yaşam haklarını ellerinden almalardan hiç vaz geçmediler. Bu şekilde, sindirme, tehditler ve korkutmalarla bir taraftan Hizmet insanlarını davalarından vazgeçirmeye diğer taraftan da Hizmet’e ve insanlarına olabilecek her türlü desteklerin önünü kesmeye çalıştılar. Daha süreç başlamadan önce de uygulamaya çalıştıkları ve süreç boyunca da devam ettirdikleri en büyük planları ise Hizmet içerindeki güven duygusunu, kardeşliklerini, birlik ve beraberliklerini bitirme olmuştur. Çünkü, zulümler hangi seviyede olursa olsun bunlar tahrip edilmeden hedeflerine ulaşmaları mümkün değildi.
Bu menfi amaçlarını gerçekleştirebilmek için süreçte yaşadıkları mağduriyetlerin de etkisi ile daha kırılgan hale gelen Hizmet insanları arasındaki tefrika ve ayrılık vesilelerini harekete geçirdiler. İnsani olan her türlü organizasyonda yaşanabilecek ve insan olmaktan kaynaklanan argümanları, yanlışları, hataları bahane ederek ve bunlara binlerce yalanlar ilave ederek, sahip oldukları maddi imkânları ve her türlü medyayı kullanarak oluşturdukları algı yönetimleri ile bu hedeflerini realize etmeye çalıştılar. Bütün bunlar üzerinden, Hizmet insanlarının kafasında sorular meydana getirmeye, birbirlerine olan güveni ve kenetlenmeyi yıkmaya, birlik ve beraberliklerini tahrip etme yoluna başvurdular. Fethullah Gülen Hocaefendi sürekli olarak sohbet ve yazılarında bu oyunlara ve planlara dikkat çekerek cemaatini uyarmasına rağmen, bu şer telkinlere açık olanlar veya bu oyunlara gelen Hizmet insanları olmuştur.
Bütün bunların neticesinde, bölge ve rehberlik hizmetlerini yerine getirenler, esnaflar ve diğer meslek sahipleri, yöneticiler ve yönetilenler arasındaki güven duygusu, birlik ve beraberlikleri büyük zarar görmüştür. Böyle olunca bölge ve rehberlik hizmetlerinde koşturanların hizmet aşk ve şevklerinde kırılmalar yaşanmış ve yeterince bu hizmetlerde koşturacak eleman yetersizliği ortaya çıkmıştır. Maalesef gelinen noktada, Hizmet insanları hem kendilerine hem de çocuklarına rehberlik edebilecek sayıda ve kalitede yeterli eleman bulamamaktadırlar.
Hizmet insanlarının bir kısmı bunların etkisinde kalarak ya küsmüşler ya kenara çekilmişler ya da yapılan hizmetlere maddi ve manevi destek vermekten uzaklaşmışlardır. Bir kısmının da himmetlerinde ve gayretlerinde eskiye oranla düşüşler gerçekleşmiştir. Bütün bunların bir sonucu olarak hem hizmet edecek eleman hem de bu hizmetlerde kullanılabilecek finansman kıtlığı ortaya çıkmıştır. Halbuki, Hizmet’in hem insan hem de finansman kaynaklarının bu kadar tahrip edildiği bir ortamda hiçbir Hizmet insanının kenara çekilme veya himmetlerini aksatma lüksü olmamalıdır. Hizmet-i imaniye ve Kur’an’iye düşmanlarının çevirdikleri bu oyunların farkında olarak, bu hususta başlarında bulunan Hocaefendi’nin sohbet ve yazılarında ve Hazret-i Bediüzzaman’ın Uhuvvet ve diğer risalelerdeki uyarılarına ve telkinlerine kulak vererek, himmet ve gayretlerini katlama yolları araştırmalı ve yapılan oyunları boşa çıkarmalıdırlar. Aksi takdirde hem kendileri hem aile ve çocukları çok büyük manevi kayıplar yaşayacaklar, hem de hayatlarının en önemli bir gayesi olan Hizmet-i imaniye ve Kur’an’iye bundan büyük zarar görecektir.
Hocaefendi
"Kenetlenmeliyiz..." başlıklı Bamteli’nde, Hizmet insanlarının bu hadiseler karşısında nasıl bir tavır almaları gerektiğini çok net bir şekilde ortaya koymaktadırlar: “Bu açıdan da olup-biten şeyler karşısında atf-ı cürümlere girmeden, kenetlenmeyi daha da güçlendirmeliyiz. Omuzlarımız, elbiselerimizi yırtacak şekilde birbirini zorlamalı; dizlerimiz, pantolonları yırtacak şekilde birbirini zorlamalı; topuklarımız, birbirimizin çoraplarını yırtacak şekilde birbirini zorlamalı!.. Kenetlenme; omuzlar omuzları zorlayacak şekilde, dizler dizleri zorlayacak şekilde; daha bir kenetlenme, Allah’ın izni ve inayetiyle. “Vifâk ve ittifak, tevfîk-i İlahînin en büyük vesilesidir.” Bu, Allah’ın inayetine öyle bir çağrıdır ki, Cenâb-ı Hak şimdiye kadar bu çağrıyı hiçbir zaman havada bırakmamıştır. O, zaten hiçbir çağrıyı havada bırakmaz.
Bu açıdan da böyle durumlarda, atf-ı cürüm baş gösterir. Böyle durumların hortlağı, atf-ı cürümdür. Birdenbire aranızda -bakarsınız- bir kısım hortlaklar oluşmuş. Belki başkalarının deyip-ettiklerine destek olma mahiyetinde bir kısım uygun olmayan şeyler söyleyebilirler. Kuvve-i maneviyenizi kıracak şeyler söyleyebilirler. Bence bunlara aldırmayarak, kulak tıkayarak, bu mevzuda o zift neşriyata kulak tıkayarak -ki bunlar, nöron kirleten şeylerdir- esasen kendi vazifenize, kendi meselelerinize bakmalı, konsantre olmalısınız; eskiler “im’ân-ı nazar” derlerdi, im’ân-ı nazar etmeli, fikren dağınıklığa girmemelisiniz. “İki elimiz var, yüz elimiz de olsa, yine bu işe yetmez!” diyor işin sahibi; dört elimiz de olsa, sekiz elimiz de olsa, bu işe yetmez. Bu açıdan da bütün himmetimizi kendi meselelerimize teksif etmeliyiz.”
Birlik ve beraberlik Allah’ın (CC) tevfik ve inayetinin en önemli bir vesilesidir. Hizmet insanları bunu yıkmaya çalışanların her türlü oyunlarını boşa çıkarmalılar, birlik ve beraberliklerini, uhuvvetlerini sağlamlaştırmalı ve birbirlerine güven içerisinde hizmetleri yerine getirmeye devam etmelidirler. Hizmetlerin hem insan gücüne hem de maddi desteklere en fazla ihtiyacı olduğu bu zaman diliminde, şimdi bu işlere sahip çıkmayacaksak, işin altına elimizi sokmayacaksak ne zaman bunu yapacağız? “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’ın dinine destek olursanız, O da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz.” (47/7) ayetinde buyurulduğu gibi, Hizmet-i imaniye ve Kur’an’iyenin en çok ihtiyaç duyduğu bu zamanda bu işe sahip çıkacağız ki Allah da (CC) bizlere sahip çıksın.