Çocuklarına zarar veren aileler

Prof. Dr. Osman Şahin

Prof. Dr. Osman Şahin

01 Ağu 2024 23:34

  • Günümüzde yaşanan ifritten süreçten en çok etkilenenler, çocuklar ve gençler olmuştur. Onların bir kısmı daha tam anlamıyla Hizmet’i tam anlayıp, kabul edip benimsemeden, yani şuurlarıyla bu işin içerisine tam girmeden bu fırtınalara yakalanmışlardır.

     

    Bu yüzden de yaşadıkları bu ağır olaylar ve ödemek zorunda kaldıkları büyük bedeller karşısında çok sayıda gençte, Hizmet’ten ve dinden uzaklaşmak eğilimleri görülmüştür.

     

    Gençlerin bir kısmında, ülkelerinde kendilerine bu zulmü yapanlar, yaptıklarını İslâm’a mal ettikleri ve İslâm’ı temsil davasında bulundukların için, İslâm’a ve İslâm ile alakalı her şeyden soğumalar olmuştur.

     

    Zaten Erdoğan ve ekibinin İslâm, vatan, bayrak vs. gibi değerler perdesi arkasında yaptıkları her türlü zulümler, haksızlıklar ve çirkinlikler durmadan ülke insanlarının ve özellikle de gençlerin dinden, İslâm’dan ve din ile alakalı her türlü oluşum ve faaliyetlerden uzaklaşmalarını netice vermiştir. Deizm gibi akımlara kapılanların sayısında da önemli artışlar gözlenmiştir.

     

    Ayrıca, bütün bu zulümleri, ahlaksızlıkları ve haksızlıkları yapan Erdoğan ve yoldaşlarına çok sayıda dini cemaat ve tarikatların destek verip onları koşulsuz her türlü savunmaları, İslâm’ın, milli ve manevi değerlerin iyice kıymetten düşüp değersizleşmesine yol açmıştır.

     

    Gençler, zalimlerin İslam diye bir dertlerinin olmadığını bilmiyor

     

    Gençler bunların yaptıkları çirkinlikler ve pisliklerle karşılaştıklarında, bunları yapan bu insanlık bozması canavarların gerçekte İslâm’ı temsil etmediklerini, İslâm diye bir dertlerinin bulunmadığını, İslâm’ı ve milli ve manevi değerleri kendi uğursuz menfaatlerine alet ettiklerini bilememekte ve anlayamamaktadırlar. Bu yüzden bunların yaptıkları her türlü negatif hareket, milli ve manevi değerlerde çok ciddi zararlara yol açmaktadır.

     

    Günümüzde genç nesiller geçmişlerinden kopuk olarak ve geçmişten akıp günümüze kadar gelen ve en önemli bir beslenme kaynağı olan milli ve manevi değerlerinden habersiz ve yoksun bir şekilde yaşamaktadırlar. Neticede, bugünün nesli önemli bir kimlik problemiyle karşı karşıyadır. Kimliksiz ve kendinden habersiz yaşayan insanların varlık ve insanlık adına kayda değer bir şey ortaya koymaları ise mümkün değildir.

     

    Bugünün insanına tam bir şuur kazandırabilmek için, onları içinde yaşadığımız bu olayların gerçek boyutlarından haberdar etmek, geçmişlerinden gelen milli ve manevi değerleriyle barıştırmak ve onları ayakta tutacak ve onlara hayat kaynağı olacak kaybettikleri kimliklerini buldurmaya ihtiyaç vardır.

     

    AİLELERE DÜŞEN SORUMLULUKLAR

     

    Bu süreçte mağdur olan aileler, yaşadıkları ağır olayların şiddeti ve yapılan haksızlıklarla verdikleri mücadele sebebiyle, onlarla beraber olan gençlerin ve çocukların neler yaşadıklarını ve nasıl etkilendiklerini çok fark edememişlerdir.

    Anne ve babalar, kendileriyle ve genelde yaşanan olaylarla uğraşmaktan onların problemlerine yoğunlaşamamışlardır. Zaman içerisinde ailelerinin ve çocuklarının neler yaşadıklarını ve neler kaybettiklerini ve onlarda meydana gelen tahribatı görebilmeye başlamışlardır.

     

    Çözüm adına yapılması gereken birçok mesele içerisinden, özellikle ailelerin çocuklarıyla olan ilişkilerinde tahribatın şiddetini artıracak veya hafifletebilecek bazı hususlar vardır…

     

    Ülkeden hicret etmiş ailelerin çocukları yanında, sürekli Türkiye’de yaşanan mağduriyetleri ve buna sebebiyet veren zalimleri konuşmaları, gençlerin yaşadıkları problemlerin şiddetini arttırmaktadır.

     

    Mağduriyet ve derdini çektikleri bu konuları konuşmaları tabi ki doğaldır ama bunların çocuklar ve gençler üzerindeki etkisi hep negatif olmaktadır. Yaşanmış ve yaşanmakta olan negatif olayların konuşulması, yapılan haksızlıkları ve başlarına gelen tahammülü onlar için çok zor olan hadiseleri tekrar hatırlatarak bir daha o hadiseleri yaşamalarına yol açmaktadır.

     

    Aynı zamanda, zalimler zulmederken İslam’ı, milli ve manevi değerleri kullanarak hareket ettiklerinden, bütün bu çirkinliklerin bu değerlerle ilişkilendirilmesine ve şuur altlarında meydana gelmiş olan menfi ve negatif algıların güçlenmesine neden olmaktadır.

     

    Onlardan bir soru ve talep olarak gelmediği sürece, yapılanların çirkinliğini ve haksızlığını sürekli onlara hatırlatıp onların nazarına vermenin faydadan daha çok zararı olmaktadır.

     

    Çünkü, ülkede sürekli yaşanan çirkin ve yanlış temsiller vardır ve bunların ardı arkası kesilmemektedir. Bunlara karşı bağışıklık sistemleri gelişmemiş ve bunlara dayanabilecek güce ve donanıma sahip olmayan genç nesillerin bu zehirleyici atmosferden uzak tutulmaları gerekir.

     

    Millet aleyhine konuşmanın asıl zararı gençlere oluyor

     

    Anne ve babaların yaşadıkları hadiselerin şoku karşısında, bir tepkisellik içerisinde, kendi ülkeleri, milletlerinin sahip olduğu milli ve manevi değerleri, geçmişleri ve kökleri hakkında sürekli kötü konuşmaları, böyle bir milletin ne bugün ne de geçmişte iyilik ve güzellik adına bir şey ortaya koymadığı ve koyamayacağı gibi söylemlerde bulunmaları, bir taraftan kendilerine zarar verirken asıl en büyük zararı ise kendi çocuklarına vermektedir.

     

    Onlar böyle yapmakla farkına varmadan, evlatlarının dini ve milli ve manevi değerleriyle ve geçmişleriyle olan bağlarını ve hayat damarlarını kesmekte, onları kopuk, köksüz ve kimliksiz bireyler ve nesiller haline getirmektedirler.

     

    Bu durumdaki nesillere sahip oldukları değerler ve güzellikler hiçbir şekilde anlatılamaz. Hele bir de gittikleri yeni coğrafyalarda baskın bir kültürle ve onların dayatmalarıyla karşı karşıya iseler, bu iyice imkânsız hale gelecektir.

     

    Bu açıdan, öncelikle anne ve babaların günlük yaşanılan olaylara tepkisel cevap vermekten uzaklaşmaya, günümüzdeki hadiseler ve hadiselere sebebiyet verenlerden dolayı kopmuş olan kendi geçmişleriyle olan bağı kurmaya, geçmişlerinden gelen milli ve manevi değerlerine tekrar iman ederek ve inanarak sarılmaya, hadiselere bütüncül bakmaya ama eğer kendileri buna güç yetiremiyorlarsa en azından kendilerini hiç mahcup etmemiş olan ve onların ilimleri ve amellerindeki sağlamlığa ve isabete şahit oldukları Hazret-i Bediüzzaman ve Hocaefendi gibi büyüklerine uyarak, onların söylem ve telkinlerine kulak vermeye ihtiyaçları vardır.

     

    Geçmişimizden süzülüp gelen ve dinimizden ve dinden onay almış olan örf ve adetlerimiz üzerinden gelen milli ve manevi değerlere, hem yetişkinlerin hem de genç nesillerin çok ihtiyacı vardır. Bunlar ise geçmişimizle, bizden önce gelen atalarımızla bu topraklarda temsil edilmiş, dilimize ve kültürümüze işlemiş ve bunlar üzerinden bize gelmişlerdir.

     

    Bu bizim de ölümümüzün fermanı olacaktır

     

    Bugünkü yaşanan olaylara ve bunları yapanlara tepkimizden ve kızgınlığımızdan dolayı bunları inkâr eder ve onları hem eylemlerimiz hem de söylemlerimizle tahrip edip yok edecek olursak aslında bu bizim de ölümümüzün fermanı olacaktır. Ortada sahiplenecek ne gerçek bir din ne bir hak ne de hukuk kalmayacaktır.

     

    Yaşanan hadiselerin altında kalıp ezilen aileler, eğer kendilerini bu menfi ve negatif söylemlerden alamıyorlarsa, en azından kendi evlatlarını düşünerek bu zehirleyici söylemlerden ve ortamlardan onları uzak tutmalıdırlar.

     

    FARKINDA OLMALISIN

     

    Zalimlere aklı başında olanlar “Bu yıktığınız adalet sistemine, düzgün işleyen bir hak ve hukuk sistemine bir gün sizin de ihtiyacınız olacak, şimdi yıkarsanız ihtiyacınız olduğunda onu bulamazsınız” demelerinde olduğu gibi, eğer siz evlatlarınızın kafa ve kalplerinde onların çok ihtiyaçları olan dinlerini, geçmişlerini, köklerini, dillerini, kültürlerini, milli ve manevi değerlerini, dinden referans veya onay almış olan örf ve ananelerini karalarsanız, bunların neşet ettiği coğrafyalara karşı bir düşmanlık meydana getirirseniz, ihtiyacınız olan kimlikli, şahsiyetli, karakterli ve sahip olduğunuz davanızı ve dininizi sizden devralıp sahip çıkacak bir nesil bulamazsınız.

     

    Ne yaşarsak yaşayalım, sahip olduğumuz güzellikleri, din ve millet olarak geçmişimizde yapılmış olan güzel medeniyetleri, iyilikleri, güzel temsilleri ve doğru şeyleri her vesile ve fırsatta dile getirmeliyiz.

     

    Bugünkü çirkinlikleri ve zararları ortadan kaldırmanın yolu, hem en güzel bir temsil ortaya koymak hem de bu güzel temsillerle dopdolu olan geçmişi nazara vermekten geçecektir.

     

    Güneş bütün aydınlığıyla doğduğunda her türlü karanlığın ortadan kalkmasında olduğu gibi, hak, iyilik ve güzellik tam anlamıyla zuhur ettiğinde batıl, kötülük ve çirkinliklerin mahiyetleri tam bilinip onlardan kurtulmak mümkün olduğu gibi, günümüzde yaşanan bütün bu çirkinlikler hem günümüzdeki tam ve doğru temsilleri ortaya koyarak hem de bütün bir tarih boyunca yaşanıp ortaya konmuş olan tam ve doğru temsillerin anlaşılıp nazara verilmesiyle günümüzde hakikat güneşinin önündeki perdeler ve haksız olarak ona çalınan kara lekeler yok edilebilecektir.

    01 Ağu 2024 23:34
    YAZARIN SON YAZILARI