Kur’an kıssaları tarihsel değildir

Prof. Dr. Osman Şahin

Prof. Dr. Osman Şahin

26 Ara 2024 22:17

  • Kur’an’ın mesajı sadece belli bir zamana mahsus değildir. Kur’an, son indirilen kitap ve Hazret-i Muhammed Mustafa (sallallâhu aleyhi ve sellem) son peygamberdir. Kur’an ve hadis-i şerifle verilen mesajlar tarihsel olmayıp, evrensel mahiyete sahiptirler ve hükümleri kıyamete kadar devam edecektir.

    Kur’an’da anlatılan kıssalar sadece yaşandıkları döneme değil, daha sonra gelen asırlara da hitap etmektedir. Hitap etmeyecek olsaydı, bir tarih kitabı olmayan Kur’an’da bulunmalarının bir anlamı kalmaz ve hatta bulunmalarının bir israf olduğu kolaylıkla söylenebilirdi.

    Maalesef günümüzde bazıları, Kur’an’da anlatılan kıssaların bugüne bakmadıklarını ve sadece geçmiş zamanlara hitap ettikleri gibi tutarsız iddialarda bulunabilmektedir. Aslında, bunlar Kur’an’dan istifadeye kendilerini kapatan talihsizlerdir:

    Hadiseler, geçmişten günümüze birbirine benzer şekilde cereyan ettiğinden, onlarda her asra olduğu gibi günümüze de ilham olacak şeyler vardır. Bu yüzden onlara alıcı bir gözle ve ibret nazarıyla bakılmalı, onlar vesilesiyle gelecek olan ilhamlara açık durulmalıdır. Bu açıdan bakılırsa Hazreti Yusuf ile kardeşlerinin yaşadığı her bir olayda günümüzle örtüşen bazı yönler bulunabilir. Onları görebilirsek işte o zaman Kur’ân'dan gerektiği ölçüde istifade etmiş oluruz.

    Olaylara bizimle alâkası olmayan, geçmişte olup bitmiş hâdiseler nazarıyla bakarsak, onlardan ne ders alabiliriz ne ibret ne de ilham. Bu açıdan Kur’an’a vicdanla yönelip onun ne anlattığını anlamaya çalışmamız gerekir ki içten gelerek “Kur’an tam bana/bize göre!" diyebilelim.

    Bunu diyemiyorsak, ona uzaktan bakıyor ve onu geçmişte inmiş, o dönemin insanlarının problemlerini çözmüş yabancı bir kitap gibi değerlendiriyoruz demektir. Doğrusu bu, değerlendirme kelimesi ile ifade edilemeyecek kadar yanlış bir bakış açısıdır. Alemlerin Rabbi Allah’ın evrensel bir mesaj olarak gönderdiği Kur'an-ı  Azimüşşan, bundan fersah fersah uzak bulunmaktadır.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)

     

    İNSANLIĞIN SERÜVENİ KISSALAR İÇİN BAZI ÖLÇÜLER

    İnsanlar kendilerini peygamber kıssalarında ele alınan şahıslarla özdeşleştirmezlerse, kendilerini onların yerine koymazlarsa onlardan tam anlamıyla istifade gerçekleşmeyecektir.

    “Yusuf sûresini okurken, herkesin kendisini Yusuf gibi görmesi, "Ben bir Yusuf'um!" demesi lazım. Arada sadece peygamberlik farkı vardır. "Ben peygamber değilim ama bir insan olarak onun taşıdığı duyguları taşıyorum, onun çektiklerini hissediyorum. Ben bir Yakub'um, onun acılarına ortak oluyorum, yıllarca çektiği evlat hasretini paylaşıyorum. Ben bir Bünyamin'im, Yahuda’yım, Rubin'im, ben şuyum, ben buyum diyerek, Kur'ân'da anlatılan o şahıslarla içte bir buluşma olmazsa onların yasadıkları hissedilmez, onlara hep uzaktan bakılır, o kıssalar Shakespeare’in anlaşılması zor bazı hikâyelerine döner ve okuyana bir şey kazandırmaz.

    Hâlbuki Kur’ân kıssaları ve o kıssalardaki şahıslar insanlığın serüvenini anlatır, hayatla uyum içindedir. Hakikattir, hayal değildir. Bundan dolayıdır ki Kur'ân’ı anlamak için toplumun içinde bulunmak, insanlarla iç içe yaşamak, zorluklarla yaka paça olmak ve böylece meydana gelen olayları doğru okumak gerekir.

    Fakat Üstad Hazretlerinin de üzerinde durduğu "sathi nazar" meselesi, asrın insanını Kur'ân'ı anlamaktan uzaklaştırmış ve ona çok şey kaybettirmiştir. Kur'ân' dan uzaklaştıkça hayatın her tarafında bulunma gibi bir misyon bırakılmış, bu kısır döngü nihayet Kur'ân'a yabancılığı beraberinde getirmiştir.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)

    Burada yapılan tespitler günümüzde yaşanan süreçleri anlayabilmemiz açısından çok önemlidirler. Kur’an’ı anlayabilmek için hayatın içerisinde bulunmak ve yaşanan her türlü iyi veya kötü, güzel veya çirkin, kolay veya zor halleri yaşamak gerekmektedir.

    Kur’an’da anlatılan kıssalar birer prototip gibi kıyamete kadar her zaman yaşanması muhtemel olan hadiselerdir ve her zamanın insanlarının, böyle olaylarda nasıl davranmaları gerektiği hakkında en önemli dersleri içermektedirler.

    Bu kıssalar üzerinden peygamberlerin kılavuzluğu olmadan insanların müstakim hareket etmeleri, doğru yolda gitmeleri çok zordur.

    Peygamberlerin kıssalarında elbette tam akıl sahipleri için alacak dersler vardır. İyi bilin ki, bu Kur’ân uydurulmuş bir söz değildir. Sadece daha önceki kitapları tasdik eden, dine ait her şeyi açıklayan, iman edecek kimseler için hidâyet, rehber ve rahmettir.” (12/111) şeklinde açıkça ortaya konmaktadır.

    Ezelden-ebede insanlığın ışığı, rehberi, ruhu ve destanı olan Kur'ân’da yer alan her şey, kıyamete kadar bütün insanlığı ilgilendirmektedir. Kur’an kıssalarının değerlendirilmesinde alınacak ders ve ibretleri doğru anlamak açısından dikkat edilmesi gereken birtakım hususlar vardır:

    Ancak, kıssalar bu açıdan tahlile tâbi tutulurken, şu hususun da unutulmaması gereklidir; kıssalar zaman, mekân, şahıs ve toplumlarla mukayyet hadiselerdir. Bizim onlardan gerekli dersi alabilmemiz, bu üç unsurun gözetilmesi ile mümkündür. Yoksa onları genelleme içinde ele alıp, zamanımıza indirgediğimizde, başka bir tabirle vak'aların tarihî, siyasî, askerî, coğrafî, kültürel ve dinî arka plânını gözardı ettiğimizde, ulaşacağımız neticelerin yanlış olacağı da izahtan vârestedir.” (Kur'an'daki Kıssalar)

    Kur’an’ın bütün zamanlara hitap etmesi ve zaman üstü olması ise, Allah’ın (celle celâluhu) ilm-i ezelisinin bütün insanlığın ihtiyaçlarına cevap verecek olan kıssaları seçip, tam verimle faydalanmaya imkân verecek şekilde onları ifade kalıplarına dökmesinden kaynaklanmaktadır: 

    Bu küllî hakikat mahfuz, Kur'ân'a ait bir hususu vurgulamak isterim; Kur'ân, bahsini ettiğimiz kıssaları öyle bir üslup ve şive ile bize sunar ki, insan hemen ondaki bu zaman üstü edada kendine hitap edildiğini anlar ve muhatap tavrına girer. Yani zaman, mekân, insan faktörlerine takılmadan, ondan gerekli olan mesajı alabilir. Ne var ki, bunun, herkesin yapabileceği çok kolay bir şey olmadığı da açıktır.

    Zaman üstülük meselesiyle alâkalı şöyle bir yaklaşım uygun olsa gerek: Allah (celle celâluhu) mazi, hâl ve istikbali birden ihata eden bir Zat-ı Ecell-i A'lâ'dır. Zaten zamanı yaratan da O'dur. Kur'ân'ın evrensel ve kıyamete kadar bütün insanlığın model ve rehber kitabı olmasından ötürü, Allah (celle celâluhu) bütün insanlığı hesaba katmış, onların hayal ve kurgu dünyalarını dahi istiab edecek ölçüde, anlattığı kıssa veya verdiği mesajları değişik kalıplara dökmüştür. Kur'ân'a zaman üstülük kazandıran da herhâlde onun bu özelliğidir. Ama yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, herhangi bir kıssanın gerçek anlamda değerlendirilebilmesi, onun ön ve arka plân şartlarının bütününün gözetilmesi ile mümkündür.” (Kur'an'daki Kıssalar)

    26 Ara 2024 22:17
    YAZARIN SON YAZILARI