Sahabenin Kırılmak İstenen Kapısı

Prof. Dr. Osman Şahin

Prof. Dr. Osman Şahin

14 Nis 2023 06:45
  • Sahabeyi anlamak ve onlara yapılan saldırılar-25

    Daha önceki yazılarda din ve diyanet düşmanlarının, sahabeler saldırmaktaki art niyetlerine ve onlar hakkında şüphe uyandırmakla, neticede, onlardan gelen dinin iki önemli temeli olan Sünnet’e, hadis kitaplarının sıhhati konusu üzerinden zarar vermeye çalıştıklarını detaylı olarak ele almıştık.


    Buna muvaffak olmak için, muteber olmayan kaynaklardan gelen bilgilere dayanarak kendilerine göre kurguladıkları Cemel, Sıffin ve Hakem gibi olayları kullanmışlardır. Öncelikli olarak da bu olaylarda bulunmuş olması ve Âl-i Beyt’e zulmetmiş olan Yezid’in de babası olduğundan dolayı, en çok Hz. Muaviye’ye hücum etmişlerdir. Hz. Muaviye üzerinden sahabelerin doğrulukları, hakkaniyetleri ve adaletleri hakkındaki hükmü yok etmeye çalışmaktadırlar. 


    Daha önceki yazılarda ele aldığımız saiklere binaen, Hz. Muaviye hakkında çok fazla spekülasyon yapılmış, gerçek olmayan çok fazla bilgi üretilmiştir. Maalesef, bu rivayetler sürekli birilerinin gayretleri ile çok fazla meşhur edilmişlerdir.


    Günümüz Türkiye’sinde Siyasal İslam adına ortaya çıkan zalimlerin ve tiranların zulümlerine bahane üretmek adına adalet-i izafiyeye sığınmaları, yani devlet menfaati için şahısların hukuku feda edilebilir düşüncesine dayanmaları ve bu düşüncenin kaynağı olarak Hz. Muaviye’yi göstermeleri, ona karşı toplumda bir düşmanlık meydana getirmektedir. 


    Emevilerle Âl-i Beyt arasındaki rekabet ve Ehl-i Beyt’e yapılan zulümler, Âl-i Beyt muhabbeti üzerinden Sünni İslâm Dünya’sında, bu düşmanlığı beslemek adına her zaman kullanılan bir argüman olmuştur. Âl-i Beyt muhabbetinde istikameti koruyamayanlar bu konuları değerlendirirken ifrat ve tefritlere girmekten kurtulamamışlardır.


    Halbuki, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat tarafından bir sahabe olarak kabul edilen, niyetindeki samimiyeti ve amacının İslâm’a hizmet etmek olduğu tasdik edilen Hz. Muaviye ile günümüzdeki kitlelere ve hususan samimi Müslümanlara zulmeden, İslâm’ın parlak yüzüne leke çalan, toplumu dinden uzaklaştıran, dini ve milli her türlü değerleri kendi şahsi menfaatlerine alet etmekten çekinmeyen, İslâmi hayattan uzak münafıkça bir hayat yaşayan Siyasal İslam temsilcilerini aynileştirmek (aynı kabul etmek) asla doğru değildir. Böyle bir karşılaştırma hakikata karşı işlenmiş en büyük bir cinayet olacaktır.


    Ehl-i Sünnet düşüncesinde, sahabelerin çekiştirilmemesi önemli bir hüküm olmasına rağmen, Sünni Dünya’daki insanlardan da bazıları, kaynakların sıhhati ile ilgili tam bir bilgiye sahip olmadıkları halde, günlük hadiselerin, siyasi çekişmelerin, mağduriyetlerin, tepkiselliğin tarafgirliğin ve bazı menfaatlerin de etkisiyle, bu bilgileri referans olarak almakta ve maalesef önemli tahribatlara hem kendileri hem de toplum adına sebebiyet vermektedirler.


    Maalesef, Hizmet Hareketi mensupları içerisinde de bazı insanlar kendilerine zulmeden Siyasal İslâmcıların adalet-i izafiyeyi su-i istimallerine bakarak ve aynı zamanda yaşadıklarına karşı tepkiselliğin de etkisiyle, bu düşüncenin kaynağı olarak gördükleri Hz. Muaviye hakkında ileri geri konuşabilmektedirler. 


    Sahabeye zarar vererek, dini tağyir veya tahrip etmek isteyen müsteşrikler, dinde reform taraftarları, Şia ve her türlü İslâm düşmanları da bu durumu amaçlarına uygun olarak kullanmaktadırlar.


    ŞİA, SİYASAL İSLÂM, DİNDE REFORMİSTLER VE HZ. MUAVİYE DÜŞMANLIĞINDAKİ İTTİFAK


    Günümüz Siyasal islâmcıları ile Şia’nın yakınlığı ve beraber çalışıyor olmaları artık herkes tarafından bilinen bir gerçek haline gelmiştir. Şia’nın Hz. Muaviye’ye olan düşmanlığı da bilinen bir diğer gerçektir. Sahabelere kimler ve neden saldırıyorlar? 2 başlıklı yazıda da ele alındığı gibi, arzu ve heveslerine ve menfaatlerine uygun olmadığı için Sünni düşünceyi tahrip ve dinde reforma gitmek isteyen insanlar için en büyük engel Ashâb-ı Kiram’dır. Siyasal İslâmcıların da aynı hastalıklara maruz kaldıkları görülmektedir.


    Şia düşüncesinin, dini kendi arzu ve isteklerine uygun hale getirmek için dinde reform yapmak isteyenlerin ve dini tahrip peşinde olan müsteşriklerin amaçlarını gerçekleştirebilmeleri için sahabe engelini aşmaları gerekmektedir. Sahabeye zarar verebilmek için, A’l-i Beyt mağduriyetleri üzerinden Hz. Muaviye’ye saldırmak ve buradan sahabe realitesine zarar vererek diğer sahabeleri çürütmeye gitmek, en etkili yol olarak görülmektedir. Sahabe binasına zarar vermek için, sahabenin kapısı olarak kabul edilen Hz. Muaviye’yi yıkmak stratejisi takip edilmektedir.


    Siyasal İslâm bir taraftan zulümlerine bahane olması için adalet-i izafiye ve Hz. Muaviye derken, bir taraftan tam tersi istikamette, toplumda Hz. Muaviye ve İslâm düşmanlığını körüklemektedirler. Yani, birbirine tezat gibi görünen bu her iki davranışla da Hz. Muaviye’ye ve dolayısıyla sahabe duvarlarında bir gedik açmak suretiyle de sahabe hakikatine zarar vermek istemektedirler.   


    Gerçek olan Hz. Muaviye’ye olan düşmanlıklarıdır, ama menfaatleri adına malzeme yaptıkları, topluma lanse ettikleri Hz. Muaviye’nin adalet-i izafiye düşüncesine tarafgirlikleridir. Bu gösterilen tarafgirlik, toplumda Hz. Muaviye’ye ve onun üzerinden sahabeye karşı bir düşmanlık meydana getirirken, aynı zamanda, zulümlerini bir perdeleme aracı ve böylece Müslüman toplumları uyutmada bir algı aracı olarak kullanılmaktadır.


    Hz. Muaviye’ye düşmanlık izhar edenler, Siyasal İslâm adına hareket eden günümüz zalimlerinin ve münafıklarıyla aynı çizgiye geldiklerinin farkında değillerdir. Nitekim, Siyasal İslâmcılar bu hususu açıkça deklare etmeseler de bunun böyle olduğunu icraatlarından okumak ve bazen de ifadelerinin satır aralarında görmek mümkündür.


    Bunun bir örneğini, İslâm adına ortaya atılan bu sahtekarların fetva makamı ve şeyhülislamları olarak kabul edilen ve adalet-i izafiyeye dayanarak yapılan bütün zulümlere fetva veren akıl hocalarının açıktan “Ben Muaviye’ye sevmiyorum” açıklamasında ve bu düşüncesini ehl-i Sünnet alimlerinden birisinin (et-Teftâzânî), bir beyanını yalan ve yanlış tercüme edip çarpıtmak suretiyle desteklemesinde görmek mümkündür (Bu olayın detaylarına internet üzerinden yapılabilecek bir sorgulama ile ulaşılabilir). 


    Et-Teftâzânî bu çarpıtılan metnin orijinalinde Sahabe arasında meydana gelen olayların zahiri, kısa ve basit bir nazarla bakıldığında yanlış anlaşılabilecek hususların tevile ve tefsire ihtiyaç bulunduklarını ifade etmektedirler. Et-Teftâzânî’nin Şerhu’l-Mekâsıd ve Şerhu’l-Akâid adlı eserlerinde sahabeler arasındaki ihtilaflara yaptıkları yorumlar, bu fetva ve akıl hocasının yanlış mana verdiği tercümenin tam aksi istikamettedirler: “Sahabeye ta’zim göstermek ve onlara ta’n etmekten kaçınmak gerekir. Zahiriyle onlara ta’n etmeyi gerektiren hususları da güzelce tevil etmek ve uygun anlamlara yormak icabeder…


    Hz. Ali’ye muhalif olanlar, hak imama bir şüpheye –Hz. Osman’ın katillerine kısas uygulanmamasına– dayanarak başkaldırdıkları için bağidirler; (…) fasık, kâfir veya zalim değildirler. Çünkü bir tevilden hareket etmişlerdir. Eğer onların bu tevilleri batıl ise, onlar hakkında olsa olsa, içtihatta hata ettikleri söylenebilir. Bu ise –tekfir şöyle dursun– onların fasık olduklarını söylemeyi dahi gerektirmez. Bu sebeple Hz. Ali, Şam ordusuna lanet okuyan arkadaşlarını bundan menetmiş ve “Kardeşlerimiz bize karşı ayaklandı (bu onların lanetlenmesini gerektirmez)” demiştir…


    Şia’nın, Hz. Ali’yle savaşanların kâfir ve ona muhalif olanların fasık olduğu görüşüne gelince (…) bu onların cür’et ve cehaletlerinin eseridir. Zira onlar tevil ve içtihat sonucu ortaya konulan muhalefet ile böyle olmayan muhalefet arasında herhangi bir fark gözetmiyorlar…
    Sahabe arasında cereyan eden anlaşmazlıklar ve savaşların hamledileceği manalar ve teviller vardır. (…) Hasılı müçtehit seleften ve salih ulemadan Mu’âviye ve yardımcılarına lanet ettikleri nakledilmemiştir. Çünkü onların yaptıkları son tahlilde hak imama itaatten çıkıp isyan etmekten ibarettir. Bu ise laneti gerektirmez.”


    Sonraki yazılarda, Ehl-i Sünnet uleması büyüklerinin bu konulara getirdikleri yorumlarla devam edeceğiz inşaallah.

    14 Nis 2023 06:45
    YAZARIN SON YAZILARI