Sahabeyi Anlamak Ve Onlara Yapılan Saldırılar 34
Günümüzde insanlar aşırı bir bilgi ve haber bombardımanına maruz kalmışlardır. Bunun neticesinde, ihtiyacı olsun olmasın birçok şeyi de öğrenmek durumundadırlar. Dolayısıyla, her konuda ama yarım yamalak bilgi sahibidirler. Her alanda konuşma ve söz söyleme bilgi ve yeterliliğine sahip oldukları düşüncesiyle de her konuda konuşup fikir beyan edebilirler. Uzmanlık ve ihtisas gerektiren en derin meselelerde bile fikir ve iddia sahibidirler.
Bir taraftan, insanların dünya ve ahiret hayatları açısından en ehemmiyetli olan hususlarda yeterli bilgiden yoksundurlar diğer taraftan bu bilgileri araştırıp öğrenme ihtiyacını da hissetmediklerinden dolayı düşüncede, inançta ve inancın amele yansımasında çok büyük savrulmalar yaşarlar ve çok büyük yanlışlara imza atarlar. Hele bir de bunlar, toplumda önde görünen şöhret, makam ve mansıp ve belli alanlarda titr ve kariyer sahibiyseler, yığınlar da bunların peşine düşer, onları taklit eder ve hem dünya hem de ahiret hayatlarını tehlikeye atarlar ve maalesef büyük kayıplar yaşarlar.
Günümüzde, insanlar dinleri veya dinlerini hakiki anlamda bilmedikleri gibi, bilme ve öğrenme ihtiyacı da hissetmemekte ve bu en önemli meselelere lakayt ve ilgisiz kalmaktadırlar. Dolayısıyla, insanlar bu konularda popüler, fantezi ve entrika içeren, dedikodu tarzında olan ve onların keyif ve neşelerini kaçırmayıp eğlendirecek, derin ve ağır içerikli olmayan basit temalı olan şeylere daha çok meyletmekte, algıda seçicilik yaparak bu bağlamda olanlara kulak vermekte veya meşgul olmaktadırlar.
Bu insanlar hem gerçek ve sağlam bilgiye ve bilgi kaynaklarına ulaşma adına gerekli olan ceht ve gayretten mahrumlar hem elde ettikleri bilgileri analizlere ve sentezlere tabi tutabilecek maddi ve manevi donanıma sahip değiller hem de bu alanlarda tam donanımlı ve bilgili ve olayları bütüncül bir yaklaşımla ele alıp sentezleyebilen ve bunları insanların da anlayacağı bir dil ve üslupla sunabilen rehberlerden uzak durup onlardan yararlanamamaktadırlar.
Bu kafa yapısına sahip olan insanları hakikatlerle buluşturabilmek adına onlara ulaşabilmek çok zor bir mesele haline gelmiştir. Bazı hakiki rehberler ve gerçek bilim adamları ve bu problemlerin farkında olup hal çareleri arayan hak ve hakikat sevdalıları bu konulara ışık tutarak gidilen yolların yanlışlıklarını ve asıl takip edilmesi gereken doğru yolları ve bu yollara vesile olabilecek gerçek liderlere tabi olmayı sürekli topluma anlatıp hayatlarındaki gerçek temsillerle bunları gösterseler de maalesef çoklarına tesir edememektedirler.
YANLIŞ KIYASLAR
Günümüzde yer yer bugünkü zalimler ve özellikle de Tiran ve avenesi, bazı tarihi şahsiyetlerle aynileştirilmek veya özdeşleştirilmek suretiyle, yani onlar da bugünün Tiran’ı gibiydiler şeklinde kıyaslamalara gidilmektedir. Tiran ve çevresi Allah’ın adını, Peygamber’i, Kur’an’ı, milli ve mukaddes değerleri ve bu tarihi şahsiyetleri birer propaganda malzemesi olarak kullanmakta, yaptıkları zulümlerine ve alçakça yaptıkları icraatlarına birer perde yapmakta ve bu söylemlerini kendilerini meşrulaştırmada birer malzeme olarak kullanmaktadırlar.
Buna binaen, toplumun büyük bir kesiminde dine, dindara, milli ve mukaddes değerlere, geçmişe, geçmişte yaşanmış medeniyetlere ve tarihi şahsiyetlere karşı kin ve nefretler oluşmakta ve maalesef bugünün nesillerinin geçmiş ve geçmişten günümüze aktarılarak gelen milli ve manevi değerlerle bağları koparılmaktadır.
Maalesef, günün mağdurlarından bazıları da yaşadıkları zulümlerin ve acıların meydana getirdiği tepkisellikle, buna sebebiyet veren zalimler ve alçaklar, bu milli ve manevi değerleri ve tarihi şahsiyetleri menfaat ve çıkarları adına kullandıkça, bu değerlerinden uzaklaşabilmekte ve geçmişten günümüze bu değerlerin ulaştırılmasında önemli roller üstlenen önemli şahsiyetlere ve topluluklara karşı cephe alabilmektedirler.
Örneğin, tarihte Hz. Muaviye ve Hz. Ali arasında yaşanan hadiselerden hareketle günümüzde Tiran ve avenesini Hz. Muaviye ve çevresiyle ve onlara karşı mücadele eden diğer partileri Hz. Ali ve Ehl-i Beyt’le özdeşleştirmek gibi hakikatle hiçbir şekilde bağdaşmayacak kıyaslamalara gidilebilmektedir.
Ehl-i Sünnet ulemasının Hz. Ali ve Hz. Aişe taraftarları arasındaki Cemel, Hz. Ali ve Hz. Muaviye taraftarları arasındaki Sıffin ve benzeri fitne olayları hakkındaki yorumlarında tekrar be tekrar ifade edilip görüldüğü gibi, onların mücadelesi hak adına idi, niyetleri sağlamdı ve her biri müçtehid olan ve içtihad yeteneğine sahip olan sahabelerin içtihadlarına dayanarak sebebiyet verdikleri olaylardır.
Günümüzdeki Tiran ve avenesi ise bunlarla asla kıyaslanamayacak ölçüde, menfaat ve arzularının kölesi haline gelmiş, bu uğurda her türlü zulmü işleyebilecek ve gözü dönmüş, hiçbir hak ve hukuk tanımayan, her türlü insani haklardan muhaliflerini mahrum bırakacak kadar ileri giden, bu zulümlerinde bebek, çoluk çocuk, kadın, yaşlı, hasta hiç kimseyi ayrı tutmayarak, firavunları bile geride bırakacak kadar ileri giden insanlık bozması canavarlar topluluğudur.
Bunların dillerinden ve söylemlerinden milli ve manevi değerleri hiç eksik etmemeleri ve onları birer bayrak gibi kullanmaları bu durumu değiştirmez. Bunların İslâm adına hareket ettikleri iddiaları veya Müslüman olduklarını ifade etmeleri bu gerçeği asla değiştirmez. Zaten, günümüz Müslümanların yaşadığı coğrafyalardaki diktatörlerin hepsinin de ortak söylemleri böyle değil midir?
Bunların yaptıklarına bakarak milli ve manevi değerler veya geçmişte yaşamış önemli şahsiyetler kirletilemez ve suçlanamazlar. Bunların bu söylemleri, hakikatte ne hakiki İslâm’a ne de gerçek Müslüman kimliğine zarar veremezler. Zarar, insanların İslâm ve Müslümanlar hakkındaki algıları üzerinde olmaktadır.
Bunların yaptıkları, tarih boyunca İslâm adına ve Müslümanlar eliyle yapılan güzel işleri, hak ve hukuk adına yapılan çok büyük güzellikleri, asırlar boyunca inşa edilmiş olan büyük medeniyetleri ve insanlığa yapılmış büyük hizmetlerin değerini düşüremezler.
“Kazara bir sapan taşı, bir altın kâseye değse
Ne kıymeti artar taşın, ne kıymetten düşer kâse.” (Sâ'di)
Bunların yaptıkları ancak, bu konularda bilgisi ve bakışları dar, hadiselere ve olaylara bütüncül bakabilecek ilim, kabiliyet ve donanıma sahip olmayanlar veya bu ihtiyaçlarını karşılayabilecek kaynaklardan ve imkânlardan mahrum olanlar, tepkiselliklerinden kurtulamayanlar ve kendilerine dayatılan yanlış algılara ve yorumlara maruz kalıp bunların etkisine girenler üzerinde etkili olup bunlara çok büyük zararlar verebilirler.
Bunlara bakılarak yapılacak kıyaslar gerçeklikten çok uzak, gerçek bilgiye dayanmayan, yapılan algı operasyonları karşısında mağlup olmaktan ve tepkiselliklerin meydana getirdiği psikolojik faktörlerin etkisi altında hakikati görememekten kaynaklanan kıyaslar olacaklardır ve maalesef öyle de olmaktadır.
En büyük bir velinin bile büyüklükte yetişemediği ve din binasının temellerinden olup bu dinin günümüze kadar sağlam bir şekilde ulaştırılmasında ana damarlar konumundaki sahabelerle, günümüzde yaptıklarıyla insanları dinden uzaklaştıran, bir mü’min ve Müslüman’ın asla yapamayacağı kadar zulümlerinde ve alçaklıklarında ileri giden ve davranışları analizlere tabii tutulduğunda Allah Rasulû’nun (SAV) münafıkları tanıma adına saydıkları alamet ve işaretleri ile birebir uyuşan insanlık bozması canavarlar asla kıyaslanamazlar. Yani kıyasları hiçbir mantık kanuna uymayacak şekilde imkansızdırlar.