Bir yaprak daha düşüyor ey nefsim ömür ağacından…
Bir yaprak daha…
Bir yaprak daha…
Dilediğin kadar yaşa!
Dilediğin kadar yapış hayata!
Dilediğini sev!
Dilediğin kadar havada bir o tarafa bir bu tarafa sallan dur!
Sonunda sen de kopacaksın yaşamdan, ayrılacaksın sevdiklerinden…
Son hayat yaprağın da düşecek soğuk bir mermerdeki tahta tabuta!
Seni de beyazlara sarıp koyacaklar bir mezara…
İstediğini yap, sonunda mutlaka karşılığını göreceğin bir gün çıkacak karşına!
O son ömür yaprağın da daha düşmeden asrın büyük mütefekkirine kulak ver! Bak ne diyor:
‘Ey insanlar! Siz burada misafirsiniz. Ve buradan da diğer bir yere gideceksiniz. Fenâya, yokluğa, hiçliğe, unutulmaya, çürümeye, dağılmaya ve kesrette boğulmaya gittiğinizi kuruntu edip düşünmeyiniz. Siz fenâya değil, bekâya gidiyorsunuz. Yokluğa değil, ebedî bir vücud kazanmaya sevk olunuyorsunuz. Karanlığa değil, nur âlemine giriyorsunuz. Sahip ve Mâlik-i Hakikî`nin tarafına gidiyorsunuz. Misafir olan kimse, beraberce getiremediği şeylere kalbini bağlamaz. Bu menzilden ayrıldığınız gibi, bu şehirden de çıkacaksınız…’
Hal böyleyken nasıl olur da Ezel ve Ebed Sultan’ının seni bir hikmete binaen yaratıp yeryüzüne gönderdiğini unutabilirsin. Belli bir vakit misafir olarak kaldıktan sonra göçüp gideceğini… Yüce Allah’ın, seni kâinat kitabını okuyup anlaman, tabiattaki güzellikleri temaşa ve tefekkür edip kulluk şuuruyla kendisine yönelmen için yaratıp yeryüzüne gönderdiğini nasıl kulak ardı edebilirsin!
Kader perdesinin arkasından genç, ihtiyar, zengin, fakir, çoluk çocuk, güzel, çirkin demeden imtihan süresini dolduranlar toprağa geri dönüyor. Allah’a verdiği sözün arkasında durup bu dünyada misafir gibi davrananlar da kendilerini ebedi yaşayacakmış gibi dünyanın hâkimi bilip hırs gösterenler de; kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini, asıl vazifesinin ne olduğunu bilenler de, bilmeyenler de; bilmek istemeyip dünyanın fani yüzüne aldananlar da; saltanatına, servetine, şöhretine güvenip şımaranlar da vakti gelince mutlaka bu dünyadan göçüp gidiyor…
Bak, gör, anla, ibret al!
Önemli olan, Allah’ın rızası istikametinde dünyayı bir mezra bilip iyilik, güzellik ve hayır ekip bu fani ömrü ebedi bir hayata dönüştürmek ey nefis!
Madem bu fani dünyadan bir gün çıkacaksın, öyle ise aziz olarak çıkmaya çalış! Bütün hayatını geçici dünya hayatına sarf edip yok etme!
Dünyanın cazibedar yüzüne aldanmamak, yollarda takılıp kalmamak, böylece esfel-i safiline yuvarlanmamak… ve bezm-i elestte Allah’a verdiğin söze sadık kalarak “vefalı” bir şekilde yaşaman için Yüce Allah bir kere daha Semavi Sofralara davet ediyor seni.
Göklerin nura gark olacağı, zeminin semavî sofralarla bezeneceği bu bereketli zaman dilimlerinde, hep derinleşmeye yönel… yapacağın her işi mutlaka yüksek hedeflere, engin mülâhazalara bağla, ey ruh, ey akıl ve ey nefis…
Zinnun-i Mısri diyor ki :
“Recep ekme ayıdır, Şaban sulama ayı… Ramazan ise derleyip toplama ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer, ne yaparsa onun karşılığını görür. Bir kimse ekimi bırakırsa, hasat zamanı ekmediğine pişman olur. Kıyamet gününde ise çok kötü duruma düşer.”
Bu kutlu ayların kendisine mahsus güzelliklerini, insanın gönlüne akseden zevk ve lezzetlerini tam duyup tadabilmen için daha baştan bu zamanların “ganimet ayları” olduğuna inanıp onlara teveccüh etmen gerekir ey nefis! Saniyesi zayi edilmeksizin gece ve gündüzüyle bu ayların ciddî şekilde değerlendirilmesi gerektiğine inanman gerekir.
‘Zira teveccühe teveccühle mukabele edilir. Siz bu ayların ruh ve manasına teveccüh etmezseniz, onlar da size kapılarını açmaz. Hatta bu aylarla ilgili söylenen çok canlı ve parlak sözler bile sizin nazarınızda cansız bir ceset gibi sönük kalır.’***
Bediüzzaman Hazretleri kutlu aylar olan Recep, Şaban ve Ramazan’dan bahsederken “Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerif’te yüzden geçer, Şaban-ı Muazzama’da üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarek’te bine çıkar ve cuma gecesinde binlere ve Leyle-i Kadir’de otuz bine çıkar.” diyor.
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem):
‘Allâhümme bârik lenâ fi Recebe ve Şa’bân, ve belliğnâ Ramazân’ (Allah’ım, Recep ve Şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.) duasıyla takdir ediyor bu mübarek zaman dilimlerini.
Bu kutsi beyanla, asıl hedefin, 84 yıllık tertemiz bir ömrü içinde saklayan Ramazan-ı Şerif Ayı’na ulaşmak ve bu ayın içerisine hazine olarak konulmuş Kadir Gecesi’ni yakalamaktır.
Hadisin ifadesiyle, bu rahmet atmosferinden istifade etmen ve fırsatı kaçırmaman için Ramazan’ın öncesine konulmuş olan Recep ve Şaban Aylarını iyi değerlendirmen gerekiyor. Ancak bu iki ayda ruhen ve bedenen hazırlık yapabilirsen Rahmet Ayı Ramazan’ın manevi atmosferini yakalayabileceğini ifade ediyor Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem).
İşte bu semavî sofralara davetlisin ey nefis! Dinle, kulak ver:
Üç Ayların Başlangıcı: Recep Ayı
Recep Ayı, Yüce Allah’a tazim ve saygının ifadesidir. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Recep Ayı hakkında şöyle buyuruyor:
‘Recep Allah'ın ayıdır; Şaban benim ayımdır, Ramazan ise ümmetimin ayıdır".
Recep Ayı’nın niçin Allah'ın ayı olduğu sorulduğunda ise şu şekilde cevap veriyor Sallallahu aleyhi ve sellem:
‘Çünkü bu ayda özellikle mağfiret boldur. Bu ayda, halkın kan dökmesine mani vardır. Bu ayda, Allah-ü Teala, peygamberlerinin tövbelerini kabul buyurmuştur. Allah-ü Teala bu ayda, peygamberlerini düşmanlarından korumuştur. (Nuh Aleyhisselâm ve kavmi Recep ayında gemiye binmiş ve tufandan kurtulmuşlardır.) ’(Gunyet’üt Talibin, Abdulkadir Geylani)
Enes B. Malik'in rivayet ettiğine göre, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Recep Ayı’nda oruç tutmanın fazileti hakkında şöyle buyuruyor:
“Cennette Recep adı verilen bir nehir vardır. Bu nehrin suyu sütten beyaz, baldan tatlıdır. Kim Recep Ayından bir gün oruç tutarsa, Allah o nehirden ona içirir.”
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Regaib Kandili’nde yapılan duaların Allah katından geri çevrilmeyeceğini müjdeliyor.
Regaib ve Mi'rac gibi mübarek gecelerin bu ay içinde olması ise bu ayın kıymetini ve faziletini daha da arttırıyor.
Regaib Kandili, Allah’ın rağbet ettiği gecedir. Allah, bu gecede, müminlere, ihsanlar, ikramlar (rağibetler) yapar.
Ey nefis! Bu ayda düzenli olarak Kur’an ve Cevşen okumanın; Pazartesi ve perşembe oruçlarını tutmanın yanında kaza namazları ile birlikte teheccüd, evvabin, kuşluk ve hacet gibi nafile namazları günlük hayatına serpiştirerek onları fıtrat haline getirebilirsin.
Receb ayının sonundaki Miraç Kandili hakkında ise Bediüzzaman Hazretleri:
“Miraç Gecesi, ikinci bir Kadir Gecesi hükmündedir. Bu gecede mümkün oldukça çalışmakla kazanç birden bine çıkar.” sözleriyle bu gecenin kıymetini ifade ediyor.
Şaban Ayı
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Ramazan’a kavuşmak gayesiyle içerisinde pek çok hayır yapıldığı için bu aya Şaban isminin verildiğini ifade ediyor.
Hz. Aişe Validemiz (ra) Hz. Peygamber’in Şaban ayını oruçla değerlendirdiğini naklediyor:
“Resulullah’ın Şaban ayındaki kadar oruçlu olduğu bir ay görmedim.”
Şaban ayı içerisinde yapılan duaların geri çevrilmeyeceği müjdesinin verildiği mübarek Berat Kandili bulunuyor.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde Berat Gecesinin feyiz ve bereketini şu şekilde anlatıyor:
“Şaban’ın on beşinci gecesi geldiğinde geceyi uyanık hâlde ibadetle, gündüzü de oruçlu olarak geçirin. O gece güneş battıktan sonra Allah rahmetiyle dünya semasına tecelli eder ve şöyle seslenir:
‘İstiğfar eden yok mu, affedeyim ve bağışlayayım. Rızık isteyen yok mu, hemen rızık vereyim. Başına bir musibet gelen yok mu, hemen sağlık ve afiyet vereyim.’ Böylece tan yerinin ağarmasına kadar bu şekilde devam eder.” (İbn-i Mâce, İkâme: 191).
Ve Ramazan Ayı…
On bir ayın sultanı ve ayların en faziletlisi Ramazan… Bu ayda Kur’an nazil olmaya başlamış ve ay boyunca oruç tutmak farz kılınmış.
Kur’an-ı Kerim’deki ifadesiyle bin aydan daha hayırlı olan “Kadir Gecesi” de Ramazan Ayı’nda bulunuyor.
Bu ay, o kadar kıymetlidir ki Yüce Allah bu ayın hayır ve bereketini kaçırmanı istemiyor.
Cebrâil’in (as): ‘Ramazan’a yetişmiş, Ramazan’ı idrak etmiş olduğu halde Allah'ın mağfiretini kazanamamış, afv ü mağfiret bulamamış kimseye yazıklar olsun, rahmetten uzak olsun! Burnu yere sürtülsün!' dediği duaya Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘amin' diyor. (Buharî, el-edebu’l-müfred- 1419/1998; Taberanî-evsat- h. no: 8994)
Receb, Şaban ve Ramazan Ayı…
Kur’an, namaz, oruç, sadaka, zekat ve dualarla ömrünü bereketlendirmen için belki de bu son bir fırsat olabilir. Bunun için iyi bir hazırlıkla bu ayları karşıla ve hem bedeni hem de ruhu iyi bir kamp döneminden geçirmeye kararlı ol ey gönül, ey akıl!
Rahmanın rağbet ettiği, değer verdiği bu kutlu zamanlarını iyi değerlendirerek bu aylar hürmetine O’na (cc) dua dua yalvar ve O’ndan iste:
Ey Rabbim! Kulun, peygamberin ve resûlün olan Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, onun al ve ashâbına, gece gündüz devam ettiği müddetçe, okunan, yazılan havada ve zihinlerde temessül eden Risale-i Nur’un harfleri adedince salât ve selâm eyle.
Ey elleri boş çevirmeyen Allahım! Kur’ân ve îmân hizmeti yapmak ve Peygamber Efendimiz’in (sav) davasını bütün insanlığa tanıtmak için bizleri, arkadaşlarımızı muvaffak eyle.
Bizi ve kardeşlerimizi her türlü âfetten ve belâlardan, hak yoldan çıkmış isyankârların, sapıtmış azgınların şerrinden ve nefis ve şeytandan muhâfaza eyle.
Dünyanın dört bir bucağında iman ve Kur’ân meşalesini tutuşturup canlı tutmaya çalışan kadın-erkek bütün kardeşlerimize, arkadaşlarımıza ve dostlarımıza bereket ihsan eyle.
Bizi ve kardeşlerimizi kabir azâbından ve cehennem ateşinden koru.
Amin… Amin! Ya Muin!