Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin İslâmî ilimlerin bir mucizesi dediği Muhyiddin İbn-i Arabî Fütuhat-ı Mekkiye isimli eserinin dördüncü cildi bakiyesi olan Tekmilesi’nin 515 sayfasının 347 babında diyor ki: “Şimdi henüz bilinmeyen ilimlerden birisi de İlmü’l-intikası ve’l-in’ikası fi’n-nûrî ve’n-nühası: Işık ve bakır içinde baş aşağı düşme ve ters cihete dönmenin bilgisi” diye ifade edebildiği durum, baş aşağı çevrilen bir bardaktan, suyun dökülmesi gibi elektrik üreteçlerinde elektriğin negatif kutuptan pozitif kutba doğru akması (doğru akım) hallerini özetler. Miladi 1213’de yani 2021 senesine göre 808 sene önce vefat etmiş olan Muhyiddin İbn-i Arabî Hazretlerinin er-Rahman Suresinin 35. Âyetindeki ‘Şuvaz ve Nühas’ kelimelerinden bu fennî ve teknik hakikatı keşfetmesi, hem Kur’an’ın mucizeliğini hem de kendisinin kerametini isbat eder.
Nur Suresi’nde: “Allah, göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun maddî misali içinde lâmba bulunan bir mişkate (içine meşâle konulan oyuğa) benzer. O lâmba bir cam içindedir. O cam da incimsi (inci gibi parlayan) bir yıldızdır ki, ne şarka, ne garba nisbeti bulunmayan mübarek bir zeytin ağacından tutuşturulur. O zeytinin yağı, kendisine ateş dokunmasa bile ziya verir. Nur üstüne nur.” (Nur Suresi, 35. Âyet)
En başta Muhyiddin İbn-i Arabî’nin ele aldığı konunun kaynağı: “Size dumansız bir alev ve bakır gönderilir de (buna yakalanırsanız) kurtulamazsınız. Rabbinizin hangi lütuflarını / nimetlerini yalanlıyorsunuz?” (er-Rahman Suresi / 35-36. Ayetler) Bilindiği gibi izolâtörlere sarılı ince bakır teller evlerimizin her bucağına döşenmiş ve istediğimiz anda nur saçan, yakmak için kibrit gibi bir yardımcıya ihtiyaç bırakmadan elektrik bir merkezden her yere verilir. Şayet insan izolesi bozuk tele el sürerse, cereyan onu çarpar. Hatta onu kurtarmak için başka bir kişi ona yapışsa, o da aynı tehlikeye giren bu kadar kuvvetli olan Elektrik, bizim büyük bir lütuf ve nimet aynı zamanda en uslu bir hizmetkarımız olmuştur. Onun için “Rabbinizin hangi lütuf ve ihsanlarını yalanlıyorsunuz?” buyurulmuştur. Evet aydınlatmadan başka, bütün ev işlerimizi gören, makineleri çalıştıran buz depolarını serinleten, nakil ve hareket vasıtalarının çeşitlerini, sessiz ve dumansız ve temiz bir halde işleten bu kuvvet kaynağı ne büyük bir nimettir, bir lütuf ve ihsandır!..
Zâriyat Suresi’nde ise şöyle buyuruluyor: “Zerrelerin zerrelenmesine (tozarmasına), peşinden bir yükü yükleyenlere, ardından kolayca cereyan edenlere, hemen sonra da emri (işi, kumandayı, enerjiyi) taksim edenlere yemin olsun ki, vaad olunduğunuz şey doğrudur ve din (kıyamet) mutlaka vuku bulacaktır.” (Zâriyat Suresi, 1-5 âyetler) İşte bu âyetlerin elektrikin mâhiyetini ve fonksiyonunu nasıl veciz bir şekilde ifade ettiğini görmek için basit bir düşünce kâfidir: “Zerrelerin tozarıp (ışık hızına yakın 270 bin km hızla esen elektrik rüzgarın, elektronları çekirdekten ayırıp) hamule yüklenerek (yani negatif yük, elektrik yük yüklenecek) kolayca cereyan etmesi neticesinde (yani elektrik cereyanı meydana gelmesiyle) emrin (işin, enerjinin) taksim edilmesi (yani barajlarda ve santrallarda üretilen enerjinin çeşitli makineler ve çeşitli işler taksimi, yahut verilen emir ve kumandanların organlara ve makinelere ulaştırılması) nasıl gerçek ise (yani siz bu günün insanları, nasıl bunları keşfedip öğrenebildiniz ise), vaad olunanlar da (yani İslamiyet'in muzaffer olacağı ve öldükten sonra dirileceğiniz hakkında verilen haberler de) öylece doğrudur (yani onlar da gerçekleşecektir.) Ve hesap mutlaka sorulacaktır. (Yani âhirette karşılık göreceksiniz).
Zâten Kur’an gelecekten haber verdiği ilmî gerçekler de Kur’an’ın tevhid, nübüvvet, haşir ve adâlet gibi dört ana meselesinden birilerinin de ispatı içindir… Cenab-ı Hak bunları anlamak ve gereğini yapmak için bizlere şuur ve yaşama aşkı ihsan etsin.