Behlul Dânâlar

Safvet Senih

Safvet Senih

12 Eyl 2019 10:53
  • Harun Reşid’e nisbet edilen Behlûl Dânâ menkıbelerinde aslına bakmadan faslından istifade edilecek ibret dersleri var… Mesela, Harun Reşid, hem dünyanın hem de ahiret mükemmel olacak bir yaşayış arzu ediyor. Behlûl Dâna hemen bahçedeki büyük bir kalasın  ortasından kavrayıp kaldırmak istiyor. Ama buna gücü yetmeyince hemen bir ucuna gidiyor ve tutup kaldırıyor. Sonra öbür ucuna gidiyor. Onu da tutup kaldırıyor. Sonra Harun Reşid’e gelip “Görüyorsun işte, ikisini birden kaldırmak yok. Ancak bir ucundan kaldırmaya güç yetiyor. Yani bunun bir ucu dünya, ise öbür ucu âhiret… Evet hepsi birden olmuyor. Öyleyse ikisinden birisini tercih etmek kalıyor. Sen âhireti seç” diyor. 
    Üst seviye insanlar her zaman Behlül Dânâ gibi nasihat verici olmasa bile, sıkıntılarını giderici, bazan kendilerine getirici, bazan şaka yapacakları kimselerin çevrelerinde bulunmalarını isterler…
    İncili Çavuş hikayeleri de bunlardandır: Padişah, bir gün halktan bir aileye misafir olur… Ama aile yaramaz çocuklarını bir türlü susturamadıkları için çok rahatsız olur. Yanında bulunan İncili Çavuşa “Bir çocuğu susturamıyorlar. Ne isterse verirsin olur biter” diyor. İncili de, “Padişahım saraya dönünce ben bir çocuk olayım da sen beni sustur bakayım!..” diyor. Saraya varınca İncili başlıyor ağlamaya ve “Ben pekmez istiyorum!” demeye. Padişah “Pekmez getirin!..” diyor. Bu sefer İncili “Ben yoğurt da istiyorum!” diye bağırmaya başlıyor. Padişah “Yoğurt da getirilsin.” diyor. Getiriyorlar. İncili; “Böyle olmaz !.. Bunları birbirinin içine koyup iyice karıştırın” diyor. Dediği yapılıyor. Bu defa daha büyük bir sesle “Ben böyle yemek istemiyorum; şimdi hemen bunları birbirinden ayırmanızı istiyorum!..” diye gürler. Artık iyice sabrı taşan Padişah, İnciliye okkalı bir tokat aşkeder… Bunun üzerine İncili Çavuş, “Padişahım! İşte görüyorsun ya, çocuk avutmak öyle hiç de kolay bir şey değilmiş!..” der. 
    Üstad Hazretlerinin de bir Molla Hamid’i ile, Ceylan’ı vardı. Van ve Erek Dağı beraberliklerinden seneler sonra Emir Dağ’da karşılaştıklarında bile “Sen hiç kendine bakmıyor musun? Ben sana daha iyi bakarım.” Gibi samimi sözler söylüyor. Sonra da devam ediyor:   Hiçbir Risalenin başında böyle ‘Hiç olmazsa on beş günde bir okunmalıdır.’ Diye bir ifade yok. Bu İhlas Risalesi bir evrad mıdır? Bir Zikir midir ki, böyle tekrar tekrar okunmasını istiyorsun?” diye sorar. Üstad Hazretleri  de: “Keçeli!.. Elinden gelirse İhlas Risalesini her gün oku!” der.
    Ceylan Ağabeyi bir yaramazlığından dolayı haşlayıp kulunç sopası ile döven Üstad, biraz sonra gönlünü almak için “Ceylan, bak sana baklava alacağım” deyince, Ceylan Ağabey de her zamanki, muzipliğiyle, “Üstadım ben zaten oklavayı yemişim, baklavayı neyleyeyim.” diye karşılık verir. 
    M. Fethullah Gülen Hocaefendinin de Köse Mahmud’u vardı… Çok defa ona takılırdı. O merhum da Aksekili zekasıyla beklenmedik sözler de söylerdi. Bir gün yine takılmıştı. Köse Ağabeyin kızgın bir zamanına denk gelmiş olmalı ki, “Nedir bu benim çektiğim eve giderim  hanım rahat vermez, buraya gelirim sen damarıma dokunursun!” deyiverdi.  Hocaefendi hiç geri kalır mı: “Ben de zannediyordum ki, buraya Allah rızası için, hizmet için geliyor, meğer evde rahatsız oluyormuş da onun için buraya geliyormuş!..” diye lâtife yaptı… 
    Bir seferinde Hizmet için üzerlerine aldıkları işleri yerine getirmedikleri için Köse Ağabeylerle küsüp darılmıştı. Durum biraz uzayınca, barışmak için gelmişlerdi. Hocaefendi, lâtife yollu: “Benim sizin gibi  câhilerle artık işim yok” deyince, Köse Mahmut Ağabey o kendisine has tavrıyla celallenip “Dua et ki, biz câhilleriz. İyi ki biz âlim değiliz, yoksa Tuz Kavurdurduk.” deyince herkes gülümsemeye başladı. Artık tuz yerine kahve kavurtup eski neşelerle içilmeye başlandı…
    Cenab-ı Hak, rahmete kavuşanlara Cennet ve Cemâlullah nasip etsin, hayatta olanlara da aşk ve şevk ile Hizmetlere koşturmak nasip etsin… Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer… 

    12 Eyl 2019 10:53
    YAZARIN SON YAZILARI