Bir günde bir millet

Safvet Senih

Safvet Senih

14 Kas 2024 01:06

  •          İslamköylü Saatçı…  Hacı Hasan, Üstad Hazretlerinin Tarihçe-i Hayatını, aslî harflerle yazıp Ali İhsan Tola Ağabeye getiriyor. Tarih 3 Nisan 2006. Bunun üzerine Ali İhsan Tola Ağabey diyor ki: “Bir gece kararı ile bütün bir milletin bin senelik arşivlerinde ve kütüphanelerinde bulunan ve Devlet Dairelerinde yazılan bütün yazıları yok hükmüne geçirildiği gibi bütün okumuş ve tahsilli insanları okumasını-yazmasını bilmeyen câhiller durumuna düşürüldü. Çünkü artık “Eskiyi bırak yeni yolu tut” sloganı ile eskiden kalma din iman, kültür namına hepsi bir tarafa bırakılıp yeni yolu öğrenmek için latin harflerini, yani bir alfabeye geçildi. Yani herkes mürekkep câhil olmuş oldu. Mürekkep câhil ne demek, dağdan inmiş, mektep görememiş, kişi… Ben hatırlıyorum 3 veya 5 yaşımda babam elimden tutar teravihe namaza götürürdü. Ecdadın yaptığı câmiye… Teravihten çıktıktan sonra bir elimizden tutar (Senirkent kazasının)  Emniyetinin olduğu yere götürürdü. Orada  HALK  EVİ  vardır. Alttan Batıya doğru. 15 metrelik yazı tahtası vardı. Çoluk çocuk, zengin fakir gece dersleriyle latin harflerini öğrenirdik. Bu harfler okumayı yazmayı öğrenenler katip olur, öğretmen olur, memur olurdu. İşte o dönemden sonra, artık Selçuklu ve daha öncesinden kalma ne kadar kültür mirası kitaplarımız varsa hepsini hiç hükmüne indirdiler. Aslî harflerimiz böyle olmuştu. Türkçe ve Türkçeleşmiş kelimelerimiz ne olmuş bir de onlara bakalım.  Mektebin ismi Okul… Eline OKUMA KİTABINI alır. Kur’an ‘Kitabı oku!’ diyor. Onlar ‘Okuma Kitabı’ diyor. Yani ‘Kitabı okuma!’ der gibi. Muallim kelimesi yerine ‘öğretmen’ kelimesi konulmuş, hiç olmazsa ‘öğreten’ deselerdi.

             “Marmara Üniversitesinden profesörler gelmişti. Bana, hocam, amca veya ağabey derler, asli harflerimizle, Kur’an elifbâ’sı ile yazılmış yazıyı gösterip ‘Şunları okuyun da çocuklar dinleyelim’ dedim. Nasıl okuyacaklar ki? Kendimi zor tutuyorum. Üstad Hazretleri: “Acaba  kendine Müslüman diyen bir adam, dünyanın bir menfaati için, bir günde elli kelime frengi lügatından öğrendiği halde, elli senede, her gün de elli defa tekrar ettiği ‘Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahü Ekber ve Lâ ilâhe illallah’ gibi mukaddes kelimeleri öğrenmezse, elli defa hayvandan aşağı düşmez mi? Böyleleri için, bu mukaddes kelimelerin tercümeleri okunup, tahrif  edilmez ve bunlar terk edilmezler… Onları terk etmek veya değiştirmek, bütün mezar taşlarını yerin dibine batırmak, oyup kazımaktır. Bu tahkire karşı, titreyen mezaristandaki ecdadı aleyhlerine döndürmektir.”  (29. Mektup, 7. Kısım, 1. İşaret)

             “Bunlardan birisine kaç lisan biliyorsun?’ dedim. ‘En aşağı üç lisan biliyorum. Amca aynen tasdik ediyorum ama en ağır sözü söylüyorsunuz.” dedi. Onlara, ‘Size bir soru sorayım: Latince profesör, papaz demek. Peki dekan ne demek; kilise papazı demek. Rektör de mıntıka papazı demek. Üniversite de papazlar mektebi demek. Yani tamamen dini terimlerle eğitim müesseselerini ve muallimlerini isimlendirmişler. Kendi gelenek ve kültürleri böyle…”

             “Hz. Ali (r.a.) Mecmuatü’l-Ahzab’ın 4. Cildinde  ‘Ahrufu ucumin subtırat tadira!”  diye başlıyor ve ‘Latini harfler çıkar, çoluk-çocuk, zengin fakir gece dersleriyle bunlar okutulur.’  diye haber veriyor.

             İşte bir günde, bir gecede koca bir millet kendi yazısından ve kültüründen koparılarak câhil ve köksüz hale getirildi. Japonlar kendi harflerini bir tarafa attılar mı? Atmadılar. Teknikte, teknolojide geri kaldılar mı? Asla kalmadılar. Bize niye bunlar dayatıldı. Sırf cibilli İslam düşmanları özden, kökten koparmak için senelerce ince ince çalışıp bu hale getirdiler.

    14 Kas 2024 01:06
    YAZARIN SON YAZILARI