“Cevşen, Efendimizin (S.A.S.) Peygamberliği ile alâkalı olsaydı herkese ulaşırdı. Veliliğiyle alâkalı olduğu için sadece bazılara ulaştı.” (H.E.)
Nereden, Nasıl Başlayalım?
Anne, çocuğu kaşığın ucuyla yedirip alıştırır. Çocuk sonra, kaşığı alıp kendisi yemeye başlar.
Söz, hâlin tamamlayıcı parçası olmalıdır. Esal olan hâldir, temsildir.
Haydar-ı Kerrar
Haydar-ı Kerrar; döne döne savaşan, dönüp dönüp saldıran arslan Hz. Ali demektir. Şimdi buna lâyık olanlar, döne döne Hizmet eden arslanlardır.
Hazret-i Hamza Başını Okşadı
Edremit Avcılar yaz kampında muarızların şikayetleri başlıyor. 12 yaşlarında bir talebe rüyasında gece teheccüd namazı kılmak için mescid olarak kullanılan yere geliyor. Bir bakıyor ki, kampın etrafını bir ordu kuşatmış… Komutanları gelip, başını okşuyor: “Ben Hamza… Bunlar Bedir ve Uhud Ashabı!.. Korkmayın biz bu kampı koruyoruz” diyor. O günlerde de bu şikayetlerin arkadaşlar farkında olduğu için çok kere Ashab-ı Bedir ve Ashab-ı Uhud’un ismini okuyup, dualarını onlarla süslüyorlar. Sonra duyuyoruz ki, baskına gelen iki araba birbiriyle çarpışıp dönüyorlar.
Bir buçuk Milyar Ne Olacak?
Samsunlu Hocamız anlatmıştı…
“Çinli bir kız rüyasında, sarıklı cübbeli bir zatı görüyor ve ona ‘Evladım bana yardım et!.’ diyor. O zâtı İslâmî giysiler içinde gördüğü için bir camiye gidip onun kim olabileceğini soruyor. O sıralar oraya kurs açmak için gitmiş bir öğretmen arkadaşımız da o imama uğramış. İmam, onu bizim öğretmenle tanıştırıyor. Bunun üzerine öğretmenimiz ona Üstad’ın fotoğrafını gösteriyor. “İşte bu kişi idi” deyince Üstad’ı ve hizmeti kendisine anlatıyor. Sonra evleniyorlar ve onun üzerine kurs açılıyor. Ben evlerine gittim. Çinli yenge, ‘Ben çok üzülüyorum… Bir buçuk milyar ne olacak?!.. Bunlara hakikatlar nasıl anlatılacak!’ diyor.”
Şımarıklığın En Küçüğü Bile
“Şımarıklığın en küçüğü bile nezd-i Ulûhiyette büyük sayılabilir. (Tokadı hemen gelebilir.)
“Enbiyâ-ı İzâm, hep ümmetiyle istişare ile hareket etmiştir. Heyet; güç kaynağıdır, problem çözücüdür. Merkez güçlendirilmelidir. Merkez gücüne dayanıp iş yapılmalıdır.
“Her ülkenin kanunlarına uymak, Hizmet adına atılacak adımları onlara sormak gerekir. O ülkeyi sıkıntıya sokacak işlerden uzak durmak icabeder.
“Medyada bencillik âlemine giriliyor. Ben, ben duygusunun bir ucunda bir kenarında ihlas problemi oluşabiliyor.” (H.E.)
Fasa Fiso, Laga Luga
Ayna programı için Saim Orhan Burkina Faso’ya gidiyor. Orada tanıştığı kimselerden müşteri isteğiyle Çanakkale Seramik’e telefon ediyor. “Nereden arıyorsunuz? diye soruyorlar. Santral görevlisinin bu sorusuna “Burkina Faso’dan” diyor. Görevli yanındakilere “Ya birisi Fasa Fiso!..” diyor, diye konuşuyor. Sonra Saim Orhan'a, “Peki bu söylediğin ülkenin hangi şehrinden arıyorsun?” diyor. O da; “Vaga Duga’dan!..” deyince, görevli, “Be kardeşim, Laga Luga diye bir yer olabilir mi?” deyip telefonu yüzüne kapatıyor. Sanki dalga geçiyor zannediyor…
Evet insanlarımızın ismini bile bilmediği yerlere bu Hizmet çoktan gitmişti.
Ekip Ruhu
“Umumî heyet ile, ahenk içinde hareket etmeyi Cenab-ı Hak sever. Herkes birbirine destan kesse ne olur… Şiir ve mektup yazsa, kendisini bağlasa…
“Çevreyle, kollektif şuurla hareket edip ekip ruhuyla çalışmak, kabiliyetleri ortaya çıkarır. Doğrusu, vifak ve ittifakın kazandırdığını, tek başlarına on tane dâhî kazandıramaz…” (H.E.)
Yani bencil ruhlar, bozar dağıtır, çözer toplayamaz. Bereketsizliklere vesile olabilirler.
Falcı
Bir falcının kapısında “Geleceğinizi okuyoruz!..” yazıyormuş.
Kapısına gelenler bir de bakıyorlar ki, falcının camı kırılmış, evi soyulmuş… Herkesin geleceğini okuyan falcı, bir gün evine girecek hırsızı bilememiş….
Milletin canına okuyanlar, dünyaya kazık çakacak, muarızlarını yerin dibine kakacaklar için birisi şiirine benzer birşeyler yazmış…
Şirret bir şirzime-i kalîl
Kara yüzlü bir avuç zelil,
Halka “Ulan hödük…
Ağzımızda düdük
Dediğimiz dedik” diyenler
Devlet gücüyle halkı sömürenler
Ey devletin kanında sülük
Ve gelecekleri sönük
Gittikleri yol güdük
Zevâliler
Artık bir geriye dönüp
Bir bakın ettiklerinize
Hem dövünüp dövünüp
Mahşerde başınıza gelecekleri, derin derin düşünüp.