Esmâ binti Umeys, Mekke’de ilk iman edenlerdendir. Hz. Ali’nin kardeşi Cafer ile evlenmiş, İslamın o tehlikeli ve buhranlı ilk günlerinde büyük hizmetlerde bulunmuştur.
İlk günlerin baskı ve zulümleri yüzünden Peygamberliğin altıncı senesinde Habeşistan’a ikinci hicret kafilesi de yola çıktı. Bu kafilenin başkanı, Hz. Cafer idi. Hz. Esmâ da kendisinle beraberdi. Hz. Cafer’in Habeş Kralı Necaşi ile konuşması meşhurdur…
82 kişilik muhacir kafilesi ile saygı ve adâlet gördükleri Habeşistan’da gündelikçi olarak çalışarak alın teriyle rızık kazanmış, inandıkları gibi yaşama imkânı elde etmişler, bu sürecin muhacirlerine de çok güzel örnek olmuşlardır. Evet o dönemden ibret alınacak çok noktalar vardır.
On seneden fazla süren bu gurbet hayatında üç oğulları dünyaya gelmişti. İsimleri, Muhammed, Abdullah ve Avn idi.
Bu zaman zarfında ise Efendimiz (S.A.S.) Medine’ye hicret etmiş, Bedir, Uhud, Hendek savaşları olmuş. Nihayet altıncı hicret senesinde Hayber savaşına çıkılmıştı.
İşte bu günlerde Haber Hükümdarı Necaşi’nin iki gemisiyle yola çıkan muhâcirler, yıllardan sonra Medine’ye gelmişler, Resulullah’ı bulamayınca da Hayber’e doğru yürümüşlerdi. Medine’ye elli kilometrelik bir mesafede olan Hayber’e vardıklarında fethin vâkî olduğunu gören muhâcirler, büyük bir sevinç içinde Resulullah ile kucaklaşırken, Allah’ın Resulü sevincini şöyle izhar buyurmuştur: “Bilmem ben bu iki zaferin hangisiyle sevinmeyim, Hayber’in fethiyle mi, yoksa Câfer’i gelmesiyle mi?.”
Bundan sonra Medine’de yerleşen Hz. Câfer, hanımı Hz. Esmâ’nın gayret ve feragatı sayesinde “Ebu’l-mesâkin” ünvanını aldı. Yani “Yoksulların Babası” demektir. Esmâ, yemekyapar, Cafer de münasip bulduğu ashabı çağırır, karınlarını doyururdu. Hatta Ebu Hureyre Hazretleri hatıralarını anlatırken der ki: “Ben çoğu zaman aç kalır, evinde karnımı doyuracağımı ümit ettiğim ashaptan Kur’an’ı Kerim âyetleri sorardım. (…) Câfer’e sorduğum zaman, o hemen cevap vermez, beni evine götürür, Esmâ’nın hazırladığı yedirir, sonra sorduğum âyetleri konuşurduk.”
Hz. Cafer, Mute’de şehid oldu. İki eli birden kesilmişti. Bayrağı kucağına aldı. “Allah, Câfer’e onlar yerine iki kanat ihsan etti; Cennete uçarak gitti. “Onun için ona Câfer-i tayyar (tayyaran eden, yani uçan Câfer) denildi.
Hz. Esmâ üç çocuğu ile altı ay dul kaldıktan sonra, fakirlik ve perişanlık çekmemesi için Hz. Ebu Bekir evlenme teklif etti. Evlendiler Muhammed isminde bir oğlu daha oldu.
Hz. Ebu Bekir’in vefatından sonra dört çocukla ortada kaldı.
Bu sefer Hz. Ali “Yâ Esmâ, eğer mahzur görmezsen, sana tâlibim” dedi. Kabul etti…
Bir gün Hz. Esmâ’nın çocukları kendi aralarında babalarını medhetmeye başladılar. Her biri kendi babasını övüyordu. Bunları dinleyen Hz. Esma: “Gençler arasında Câfer; yaşlılar arasında Ebu Bekir gibi hayırlısını görmedim.” dedi. Bunu duyan Hz.Ali; “Yâ Esmâ güzel konuştun ama, bize bir şey bırakmadın” dedi. Hz. Esmâ, tebessüm ederek: “Yâ Ali, senin yerin ayrıdır benim nazarımda. Vallahi sen onların içinde dünyaya en az meyli olanlardansın.” dedi. Hicri 40 tarihinde vefat etti.
Sık sık Resulullah’ın (S.A.S.) hâne-i saadetlerini ziyaret eden Hz. Esmâ Ezvâc-ı tâhirattan Hz. Ömer’in kızı Hz. Hafsa ile sohbet ederken, Hz. Ömer, çıkagelmişti… Onların bu sohbetine bir lâtife ile karışmak isteyen Hz. Ömer, Hz. Esmâ’ya: “Biz Resulullah ile HİCRET ettik. Sizin Habeşistan’a hicretinizde ise, Resulullah yoktu. Size HİCRET sevabı şüpheli!..” dedi.
O sırada içeri giren Hz. Resulullah (S.A.S.), Esmâ’nın halinden üzüntüsünü anladı: “Yâ Esmâ, neye üzüldün? Bir şey mi var, yoksa?” diye sordu. O da şöyle cevap verdi: “Yâ Resulullah bazı kimseler, bize, ‘Sizin için Hicret Sevabı şüpheli’ diyor. Zira, Sizinle hicret edenlerin arasında siz vardınız. Onlar yanılsa, düzeltiyor, ümitsizliğe kapılsalar, kuvvet veriyordunuz. Bizim içimizde ise böyle bir rehber yoktu.”
Tebessüm eden Resulullah, şöyle bir izahta bulundu: “Yâ Esmâ, sizin için İKİ HİCRET sevabı var. Biri Habeşistan, diğeri de Medine’ye hicret sevabı.”
Bu müjdeyi duyunca Hz. Esmâ’nın sevabına artık had yoktu…
Hz. Esmâ’nın vekil olarak hacca gitme hakkındaki fıkhî hükmün tesbitine sebep olduğu hadise şöyledir: Bir defasında: “Yâ Resulullah, babam Umeys, iyileşemeyecek derecede hasta ve yaşlı. Hacca gitmeye kudreti yok. Onun yerine hacca gidilse, hac borcundan kurtulur mu?” diye sormuştu. Allah Resulü de şöyle buyurmuştu: “Senin babanın bir kula borcu olsa da, sen versen, borçtan kurtulmuş olmaz mı?” Hz. Esmâ da “Kurtulmuş olur” demişti. Efendimiz (S.A.S.) de: “Öyle ise Allah’a borcunu ödeme hâli de aynıdır. O, ödeyemezse, vekili ödeyebilir” buyurmuştu.
Özürden dolayı hacca gidemeyenlerin de, vekil gönderebilecekleri, bu hadis-i şerifle sabit olmuştur.
(Ahmed Şahin, Örnek Yayışlarıyla, İSL M BÜYÜKLERİ)