Her Atom zerresinin terzilik bilmesi

Safvet Senih

Safvet Senih

08 Şub 2024 11:13
  • Film şeritlerinin her bir karesi güzel ve mükemmel bir görüntüye sahip olması gibi, bütün karelerden meydana gelen hareketli, görüntülerin meydana getirdiği olayların, hayat serüvenlerini ömür mâceralarını ortaya koyması da yine ölçü içindedir. Filim şeritlerinin tek tek kareleri ve karelerin hepsinden meydana gelen mâceralar hep bir kader yazıları ve çizimleri gibi ortada durmaktadır.
    Mesnevi-i Nuriye’nin Lâsiyyemâlar kısmında Üstad Bediüzzaman Hazretleri şöyle diyor: “Şunu bil ki, her şeyin iki sureti vardır. Birisi, beş duyu ile idrak olunan maddi suretlerdir ki, kaderin takdiriyle, gayet intizam içinde, her şeyin boyuna göre biçilmiş bir gömleğe benzer. Diğeri ise akıl ile idrak olunabilecek bir surettir ki, tıpkı ışığın hareketiyle ortaya çıkan hayâlî nurâni daire gibi, bir şeyin zaman denizindeki hareketi esnasında veya üzerinden zaman nehrinin geçmesi ile meydana gelen muhtelif suretlerin terkibinden ibarettir.  Bu mânevî suret, o şeyin HAYAT  TARİHİ’dir ve meşhur kaderin vesilesidir ki, eşyanın mukadderatı adı verilir.
    “Evet nasıl ki eşyanın, mesela bir ağacın, maddî suretinde, gayet intizamla ve ondan istenilen neticeleri meyve verecek şekilde belirlenmiş hedefleri, hikmetli maslahatlara göre ölçülüp biçilmiş gayeleri vardır. Bunun gibi, o şeyin mânevî suretinde de öyle maslahatları içinde barındıran muntazam neticeler ve bir takım gizli hikmetlere göre belirlenmiş muayyen hudutlar vardır. Bunlardan birincisinde İlahi Kudret usta, kader hendese (mühendislik)  gibidir. İkincisinde ise KUDRET  masdar, kader misdar (cetvel) gibidir. Kader cetveliyle çizilen hatların üzerine Kudret, mânâlar kitabını yazar.
    “İlim ve hakikate müracaat edildiğinde görülecek ki, ey inkârcı sen bu inkâr ve nankörlüğünde, her bir ZERRE’de  ve onun küçük, cüz’î kuvvetinde TERZİLİK  SANATINA  o derece âşinalık bulunduğunu kabul etmek zorunda kalırsın ki, o zerre ve sebeplerin tabiatı, eşya sayısınca farklı ve çeşitli elbise ve gömlekleri biçip dikebilsin; ve o zerrenin o sanat eserlerinin mesela bir nebâtın yanına vardığında zaman içinde hadiselerin, başından geçenlerin dikenleriyle delil deşik olmuş suretlerini yenileyebilecek bir gücü olsun. Lâkin yaradılış ağacının meyvesi ve –iddiasına göre -  sebeplerin en güçlüsü ve iradesi en geniş olan İNSAN, eğer TERZİLİK  SANATINA  dair, insan nevinin bütün kabiliyetlerini bir araya toplayıp da bir DİKENLİ  AĞACIN  (dal, budak, diken, yaprak, çiçek ve meyve gibi)  âzâlarına uygun bir gömlek dikmek istese buna gücü yetmez. Halbuki o ağacın Yaratıcısı  olan Hikmetli Sanatkârı, onun gelişmesi hengâmında, Güneşin solduramadığı taze ve muntazam, yepyeni gömlekleri, süslü ve ölçülü yemyeşil elbiseleri, tam bir kolaylık ve süratle, külfetsiz ve zahmetsizce ona giydiriyor. Evet şu âyetin vasıflarını anlattığı Zât, her türlü kusurdan münezzehtir:  “Bir şeyin olmasını dilediğinde Onun işi ‘Ol!’  demektir; o da hemen oluverir. Her türlü noksanlıktan ve kusurdan münezzehtir o Allah ki, her şeyin iç yüzü ve mâhiyeti olan MELEKÛTU   O’nun elindedir. Siz de O’na döneceksiniz’  (Yâsin Suresi, 36/82-83 âyetler)
    “Bil ki:  Gâfil insanın ne büyük câhilliği ve şaşkınlığıdır ve kendisine verdiği ne büyük bir zarardır ki, bir hayrı işlemeye sevk eden dokuz  ihtimale karşılık, ona mâni olan tek bir İHTİMAL  sebebiyle pek büyük bir hayrı terk eder; Hidayetin binlerce delil ve burhanı varken, her şeyi hayal sayıp yok diyen  Sofestâiler gibi, bir şüphe yüzünden HİDAYETİ  bırakır da DAL LETİ  irtikâb eder. Halbuki insan, vehhamlık derecesinde tedbirli ve ihtiyatlıdır; on ihtimalden bir ihtimalle hemen başa gelebilecek bir zarardan kaçınır. Öyleyse nasıl oluyor da dokuz, hatta dokuz ihtimalle başa gelecek en büyük zararlardan hiç kaçınmıyor?
    “Bil ki, insan ruhunun sonsuz ihtiyaçları, sonsuz elem ve açıyı ve sonsuz lezzet ve zevkleri hissedecek kabiliyeti vardır; bu yüzden de sonsuz elemler ve emeller için hazır durumda bulunur. Öyle ki, her bir zerrenin 55 dille Allah’ın varlığını isbat eden Katre Risalesinde geçtiği gibi, dalâlet ile beraber bulunan KALB  ŞEFKATİ, sonsuz elemleri içinde barındırmaktadır. Onun için, ‘Ben kimim ve kim  oluyorum ki, benim için kıyamet kopsun. MİZAN  günü mahşer meydanında hesap cereyan etsin?’  diyemezsin. Ey  dalâlete düşmüş şüpheci kişi!  Bu hayata aldanma. Zira o, ehl-i dalâlet için yalan ve yanlışlara tutunmuş, şüphelerle bağlanmış bir hayattır. Dalâlet ve şüphe içinde olan kişi, yok olup gitme ve fâni olma düşüncesinin verdiği elemimin dehşetinden  kurtulmak için ebedî saadetinin var olma ihtimaline kaçar. Bu sefer dinî mükellefiyetler karşısına çıkar, onlardan da kurtulmak için âhiretin olmama ihtimaline kaçar. Bu aldatmaca ile güyâ her iki elemden de muvakkaten kurtulur gibi olur. Fakat çok geçmeden düğüm çözülür, hakikat ortaya çıkar!  O  zaman birinci ihtimal onun elemini hafifletmek yerine bütün elemini birden bir defada hissettirdiği gibi, ikinci ihtimal de, yükünü hafifleteceği yerde, bütün cehennemi birden kat kat onun üzerine bindirir.
    “Hem o pek kısa bir zaman için, ‘Musibet umuma gelmişse, hoş gelmiş (el ile gelen düğün bayramdır)  tek benim başıma gelmediğine göre, ben de diğerleri gibiyim  onun için ehemmiyet vermem.’ der. Lâkin az bir zaman sonra musibet, umumiyet nisbetinde ona ağırlaşır; çünkü kendi şahsına isabet ettikten başka, akraba ve ahbaplarının da başına gelmiştir. İnsan ruhunun hemcinsleriyle alâkaları bulunduğu için, musibetin umumileşmesi, belayı daha da büyütür.
    “Ey gâfil şüpheci!  Gaflet ve şüphe elleri ile tuttuğun lezzetleri gerçekten leziz şeyler sanma!  Tam tersine, onda pek acı elemler birikmiştir ve yakında hepsi birden sana bir defada hücum ederek Cehennemî elemlere dönecektir. Eğer gözünü sana dikmiş olan şu elemlerin daimi yenilenen lezzetlere dönüşmesini ve şu nârin nura değişmesini istersen, GURURUNUN  BURNUNU   BEŞ  VAKİTTE,  rükûya eğilerek bük;  ona bedel iman feyzi ile inecek Kur’an  misafirlerine yer aç. Zira şüphe ve gaflet perdelerinin yırtılması, o dalâletlere  tekrar düşmekten  kurtuluş hazzının tadılması, yakarış ve münacaat lezzetinin açığa çıkması için Kur’an âyetlerinin tefekkürüyle  tedavi lazımdır.” (Zeylü’l-Habbe)
    Şu irfan pınarlarından kaynayan tefekkür  inmetlerini anlayıp iz’an etmeye Cenab-ı Hak bizleri muvaffak eylesin… 

    08 Şub 2024 11:13
    YAZARIN SON YAZILARI