M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin “Kalp balansınızı, RUH SAATLERİNİZİ iyi ayarlarsanız, makro âlemde her şey SİZİN SAATİNİZE göre ayarlanacaktır” diyor. Bir soru üzerine bu güzel vecizesini de şöyle İZAH ediyor: “Kalbin Allah için tik-tak atması, KALB İBRESİNİN sürekli ebedî MİHRÂBINI ve MİNBERİNİ göstermesi mânâsınadır. MEKKE’ye bir Mihrab, MEDİNE’ye bir MİNBER nazarıyla bakacak olursak, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun (S.A.S.) doğum yeri ve medfeni (kabrinin bulunduğu yer) veya teşrideki (İslamî prensipleri ortaya koyduğu) yer açısından mihrabın ve minberin ve aynı zamanda kalb ibresinin ne demek olduğunu anlamada zorluk çekmeyiz zannediyorum. “Kalb, bu anladığımız mânâda yerinde atarsa ne olur? ‘Allah, sizin şekillerinize suretlerinize (boylarınıza, poslarınıza) bakmaz. Allah sizin kalbî hayatınıza bakar” buyurulur Hadis-i Şerifte… Bu sizin kalbiniz ne kadar cismaniyetten ve hayvaniyetten uzak, ne kadar kalb ve ruhun semalarında tayaran ediyor, işte Allah’ın baktığı ve aradığı şey de budur demektir. Eğer Allah bizim kalbimize bakıyorsa, -ki, zayıf bir hadiste, ‘Her an Allah sizin kalbinize 70 defa bakar’ buyuruluyor. –Onda arayacağı şey, İSTİKAMET’tir. insan tabiatının gereği kalb ibresinde oynamaların olacağı muhakkaktır. Fakat ‘Rabbim!’ deyip yeniden O’na yönelme, hemen ona eski (fıtrî) halini kazandıracaktır.
“Öte yandan da İbrahim Hakkı’nın;
“Dil, beyt-i Hudâ’dır, ânı pâk eyle’ sivâdan
Kasrına nüzul eyleye Rahman gecelerde’
(Yani KALB, Allah’ın Evidir. Onu, Allah’tan başka olan her şeyden temizle… Böylece köşküne Rahman insin gecelerde) diyerek ifade buyurduğu bir hazırlanma meselesi vardır. Kalb bir Allah evidir. Şiirleştirilen zayıf bir hadiste ifade edildiği;
“Sığmam, dedi Hak arz u semaya,
Kenzen bilindi dil madeninden”
(Yani Cenab-ı Hak, ‘Arz ve semaya sığmam’ dedi. Bir hazine olarak kalb madeninden bilindi) (İbrahim Hakkı Hazretleri)
Kemmiyetsiz, keyfiyetsiz Allah’ın bildiği bu EV, KALB EVİDİR. O kalb evini Allah’tan gayri her şeyden temizlemeli ki, kemmiyetsiz, keyfiyetsiz Rahman nasıl şeref-kudûm buyuruyorsa öylece kasrına nüzul buyursun.
“Evet, Kendine yönelmiş bir gönüle karşı Allah, ‘Allah seni, ne terketti ne de darıldı’ (Duha Suresi, 93/3) âyetinde denildiği gibi, şayet darılmamış ve terk etmemiş ise, makro âlemde bütün kapılar, norma âlemin sultanı olan insana açılır. Öyleyse gökte verilecek kararlar, kalblerin bu yönelişine bağlıdır.
“Görüldüğü gibi bu mesele fertte başlar. Elverir ki fert, kendini bir uhrevî hayata göre dizayn etsin. işte o zaman ‘Nasıl iseniz öyle idare edilirsiniz.’ Hadisinin ifadesiyle, Cenab-ı Hak, inayet ve keremiyle onu/ onları serfiraz kılar, sonra da arz ve semânın sultanı / sultanları haline getirir.” (Prizma-3, Normo-Makro Âlem Münasebeti)
Üstad Hazretleri, “Kalb, âyine-i Samed’dir. (Yani Cenab-ı Hakkın muhabbetinin tahtıdır.) Oraya başka şeylerin oturmasını istemez. Dört şey vardır ki, bunlar yırtıcıdır. Kalbi deler oraya oturur, Allah darılır aksiyle tokat vurur. Bunlar: Acelecilik, Hırs, Aşk-ı mecazî ve siyasettir.” Çünkü acelecilik şeytandandır. Hırs sebeb-i haybet ve hasarettir. Aşk-ı mecazî, Allah’tan başka olan şeylere aşk derecesinde bağlanmaktır. Siyaset ise siyasî taraftarlık olduğu için, kendi siyasetdaşını haksız da olsa, taraf tutmaktır; adaleti, dengeyi, hak ve hukuku hiçe saymaya sebeptir.