*Merhum Dr. Ali Kemal Belviranlı anlatmıştı:
Bir köylü her hafta şehre pekmezini satmak için geliyor. Pazar sona eriyor ama bir türlü pekmezini satamıyor. Artık getirip götürmekten bıktığı için pekmezini Müftüye emanet ediyor. Müftü temiz ve saf köylüye bir defasında şöyle bir tavsiyede bulunuyor: ‘Diğer satıcıların kaşığı ile bir defa şöyle bir karıştırıver!..’ Köylü müftünün bu tavsiyesini yerine getirince, pekmezi hemen satılıyor. Köylü bunun sırrını öğrenmek için doğruca Müftüye gidiyor. Müftü de “Senin pekmezin tertemiz, sâfî, helâl. Ama milletin parasına başka şeyler karışmış. Seninki ile denk olmadıkları için o paralarla senin pekmezini alamıyorlar. Biraz seninkine de bir şeyler karışınca, az-çok bir benzerlik ve denklik bulaştığı için hemen satılıverdi.” diyor.
*Haccac-ı Zâlim, birisinin bedduasından çok çekiniyor. Ona biraz para gönderiyor. Adam Haccac'ın parasını kullanınca, haramı yemiş oluyor ve artık duası-bedduası geçmiyor. İşte bunu bildiği için Haccac böyle bir oyun oynuyor.
*Bizim ser-bevvab hastanede yatarken bir arkadaşı bir hastane odasına yetecek meyvelerle ziyaretine geliyor. O gün de bizimki taburcu oluyor. Ama o meyveleri de omuzlayıp geri getiriyor. Arkadaş hayret ediyor. Çünkü biliyor ki, o çok cömerttir… Ama acaba niye böyle davranmış olabilir diye hikmetini öğrenmek istiyor. Meğer durumu müsait değilmiş. O oda arkadaşlarına iman-Kur’an adına güzel şeyler anlatmış, belki bu halimle verirsem, ters teper. Ben yıkanıp-temizlenip ondan sonra onlara takdim edeyim diye acele eve geldiğini söylüyor… Güzel bir hassasiyet değil mi?
“*İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına dair sözleri senin hoşuna gider. Üstelik sözünün özüne uyduğuna, Allah’ı da şahit gösterir. Halbuki gerçekte o, düşmanların en yamanıdır. Senin yanından ayrılınca da ülkede fesat çıkarmaya çalışır harsı (ürünleri, kültürleri) ve nesiller bozmak ve mahvetmek için uğraşır. Allah, elbette fesadı (bozgunculuğu) sevmez.” (Bakara Suresi, 2/204-205)
Prof. Dr. Suat Yıldırım Hocamız bir tefsir âlimi olarak diyor ki: “Bu (son) ayette ülkenin istikbalinin en önemli iki rüknüne dikkat çekilmektedir. Maddi hayatın, ekonomik hayatın esası ürün, manevi hayatın esası ise yeni nesillerin iyi yetiştirilip eğitilmesidir.”
Hormonlu ürünler açısından ve ekolojik sistemin bozulması yönünden “hars” ile “nesil” arasında münasebet vardır. Yiyeceklerin bozulması nesli de bozar ve maddeten zarar verir. Hibrit nasıl ebter (tohum olma özelliğini kaybetmiş bir ürün) ise, onları yiyenlerde de ebterleşme tesbit edilmiştir.
Hatta merhum Ali İhsan Tola Ağabeyimiz, içtiğimiz sular için şöyle diyordu: “Bugün şehirlerdeki gerek İÇME SUYU şebekelerinin ana depolarında, gerekse apartmanlardaki su tanklarında sağlık için klor kullanıyorlar. Ne kadar yanlış… Ne kadar zararlı… Erkeklerde olsun, kadınlarda olsun kısırlığın asıl sebeplerinden biri ve son yıllardaki kısırlığın bu kadar artış göstermesi SULARIN KLORLANMASIDIR. Halbuki en güzel dezenfekte maddesi çam çırasıdır. Depoya bir çıra kütüğü atacaksın, hem suya güzel bir koku verir, hem de dezenfekte eder.”
*Hak murad ederse, kişinin işini, mermere saplar dişini / Hak murad eylemezse kişinin işini, pilav yerken kırar dişini…
*Kur’an “Sulh, mutlaka hayırdır” buyuruyor. Hadis-i Şerifte de “Fitne uykudadır, uyandırana Allah lânet etsin.” buyuruluyor.
*“Âhir zamandaki mesihiyet ruhu, ŞEFKAT ve MÜLÂYEMET ruhu ve anlayışı demektir. Efendimizdeki (S.A.S.) o ruhun, âhir zamanda çiçek açıp zâhir olması demektir.
*Yavuz Sultan Selim’in bir şâir arkadaşı, onun bir şakasından dolayı alınganlık göstererek darılıp gücenip gizlice Urfa’ya gider. Orada Müftü katipliği yapmaya başlar. Yavuz pişman olur ve onu bulmak ister. Onun için “Bütün dünya benim olsa, gâmım gitmez nedendir bu?” diye sadece bir mısralık bir şiir yazar. “Bunun geri kalan mısraını en güzel kim tamamlarsa, bin altın ödül verilecektir.” diye ilan eder. Müftü bir şeyler yazıp kâtibe verir. Kâtip de Müftünün yazdıklarını değil de kendi yazdığı “Ezelden gâm türabiyle yoğrulmuş bir bedendir bu” mısraını yazıp gönderiyor. Yavuz Selim meseleyi anlayıp Müftü’ye “Tamam sana bin altın gönderiyorum. Ama sen de benim adamımı gönder.” diye yazıyor. Şâir gidince barışıyorlar… Elbette padişahına göre şair dost olacaktır. Zâten cevher kıymetinden cevher fürûşân bilir…
*Aktif dinlenme; başka konulara geçme demektir. Meselâ Sözler kitabını okuyordunuz, zihnen biraz dinlemeniz gerekti hemen Tarihçe-i Hayat ve Kastamonu Lâhikası gibi bir kitaba el atarsınız…
Avuç avuç ürünleri Kırk Ambar’dan avuçlayıp sizlere takdim ediyoruz. Onları sizlerin zihin değirmeninizde öğütüp gönül fırınlarında pişirerek başkalarına da takdim edebilirsiniz.