“Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak verip her başağında yüz tane bulunan bir tanenin haline benzer. Allah dilediğine kat kat fazlasını da verir. Allah’ın lütfu geniş geniştir, ilmi her şeyi kaplar. Mallarını Allah yolunda harcayıp da infaklarının ardından minnet etmeyenler, rahatsızlık vermeyenler yok mu, işte onların Rabb'leri katında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir endişe yoktur ve onlar üzüntü de duymayacaklardır. Bir tatlı söz, bir kusur bağışlama, peşinden incitme gelen maddi yardımdan (sadakadan) çok daha iyidir. Zira Allah Ganî (zengin) ve Halîm’dir. (Müsamahalıdır). Ey iman edenler! Sadaka verdiğiniz kimselere minnet edip başlarına kakarak incitmek suretiyle o sadakalarınızı boşa çıkarmayın. Allah’a da, âhirete de inanmadığı halde sırf insanlara gösteriş yapmak için malını harcayan kimsenin durumuna düşmeyin. Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kaygan bir kayaya benzer ki, şiddetli bir yağmur olur olmaz toprağı kayıverir de cascavlak kalır. Öyleleri işledikleri hiçbir şeyden sevap ve mükâfaat elde edemezler. Zira Allah, inkârcılar güruhuna hidayet etmez, emellerine kavuşturmaz.” (Bakara Suresi, 2/261-264)
Luka İncil’inde (8: 10-65) âyetlerinde Hz. İsa Aleyhisselam şu misali anlattı: “Çiftçinin biri tohum ekmeye çıkmış. Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düşmüş, ayak altında çiğnenip gökteki kuşlara yem olmuş. Kimi kayalık yere düşmüş, filizlenince susuzluktan kuruyup gitmiş. Kimi dikenler arasına düşmüş. Filizlerle birlikte büyüyen dikenler filizleri boğmuş. Kimi ise, iyi toprağa düşmüş, büyüyünce yüz kat ürün vermiş.” Bunları söyledikten sonra “İşitecek kulağı olan işitsin!” diye seslendiği Hz. İsa Aleyhisselam bu temsilin mânâsını, kendisinden soran öğrencilerine, “Göklerin melekûtunun sırlarını anlama yeteneği sizlere verildi.” dedi. “Fakat başkalarına misallerle sesleniyorum. Bu temsilin mânâsı şudur: Tohum Allah’ın kelâmıdır. Yol kenarındakiler, sözü işiten kişilerdir. Ama sonra İblis gelir, inanıp kurtulmasınlar diye sözü yüreklerinden alır götürür. Kayalık yere düşenler, işittikleri sözü sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları için ancak bir süre inanan kişilerdir. Böyleleri sınandıkları zaman imandan dönerler. Dikenler arasına düşenler, sözü işiten ama zamanla hayatın kaygıları, zenginlikleri ve zevkleri içinde boğulan, dolayısıyla olgun ürün vermeyenlerdir. İyi toprağa düşenler ise, sözü işitince onu iyi ve sağlam bir yürekte saklayanlardır. Bunlar sabırla dayanarak ürün verirler.”
Kur’an-ı Kerim Fetih Suresinde şöyle buyurur: “(Sahabelerin) İncil’deki misalleri ise, şöyledir: Öyle bir ekin ki, filizini çıkarmış, sonra da onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış da artık gövdesi üzerine doğrulmuş. Öyle ki, ekicilerin hoşuna gider, kâfirleri de öfkelendirir. İşte böylece Allah, onlar gibi iman edip makbul ve güzel işler yapanlara bir mağfiret ve büyük bir mükâfaat hazırlamıştır.” (49/29)
İşte misal ve temsiller!