Üstad Bediüzzaman Hazretleri diyor ki: “İ’caz (Kur’an’ın mucizelik yönleri) inci gibi incecik belâgâtın lâtif güzelliklerinin parıltılarının âyetlerin ifadelerinde odaklanıp mezcolmasıyla tecelli eden bir nurdur. (…)
“Suâl: Gayet sınırlı, az birkaç noktadan insan gücünü aşan i’cazın doğması ihtimali var mıdır?
“Cevap: Maddî ve mânevî herşeyde yardımın ve bir noktada toplanmanın büyük kuvvet ve tesiri vardır. Evet yansıma sırrıyla, üç şeyin güzelliği toplansa, beş olur. Beş toplansa on olur. On içtima ederse kırk olur. Çünkü herşeyde bir nevi yansıma ve bir nevi temessül vardır. Nasıl ki, birbirine mukabil tutulan iki aynada çok aynalar görünüyor; aynı şekilde, iki üç nükte veya iki-üç güzellik toplandıkları zaman pek çok nükteler, pek çok güzellikler doğar. Bu sırra binâen, her güzellik sahibinin ve her bir kemâl sahibinin emsaliyle bir araya gelmeye fıtrî bir meyli vardır ki, içtima zamanlarında güzellikleri, kemâlleri bir iken iki olur. Hatta bir taş, taşlığı ile beraber, kubbeli binalarda ustanın elinden çıkar çıkmaz başını eğer, arkadaşları ile birleşmeye meyleder ki, düşmek tehlikesinden kurtulsun. Maalesef insanlar birbirleriyle yardımlaşma (teâvün, muâvenet) sırrını idrak edememişler. Hiç olmazsa, taşlar arasındaki yardımlaşma vaziyetinden ders alsınlar.
Bakara Suresinin başındaki: Elif Lâm Mim’e dair, İşsarâtü’l-İ’caz tefsirinde Üstad Bediüzzaman Hazretleri dört “Mebhas” yazmış.
Esas itibariyle Arabî harfler 28 tanedir. Sakin Elifi de ifade etmek için Lâmelif yani lâm harfinin yanındaki (V) sâkin elifle beraber 29 harf denilmiştir.
Huruf-u makatta (yani kesik kesik tek tek okunan ve surelerin başlarındaki harfler) 29 surenin başında bulunmaktadır.
28 harfin yarısı (14) bunlardandır.
Yani Elif, Hâ, Râ, Sîn, Sad, Ta, Ayın, Kaf, Kef, Lâm, Nûn, Mim, He, Yâ harfleri.
Demek ki, bir seçim yapılmış yarısı alınmış yarısı da alınmamıştır.
Bunlar dilde çok kullanılan harflerdir.
Bunlar içinde Elif Lâm Mim telaffuzu kolay oldukları için daha da çok kullanılanlardır.
Mesela Bakara Suresinin başındaki Elif Lâm Mim harfleri incelenmiştir ve görülmüştür ki, bu Surede Elif dört bin küsur, Lâm üç bin küsur, Mim iki bin küsur defa tekrarlanmıştır. Yani en başa gelen Elif en çok kullanılmıştır.
Ayrıca hece harflerinin sınıflanmasına göre onların içinde de yarılama yapılıp seçmeler olmuştur. Bütün bunların neticesinde görülmüştür ki, bu seçim ve tercih 504 ihtimalden bir ihtimale göredir ve harikadır.
Kur’an Elif Lâm Mim diye meydan okuyup “Haydi bir benzerini getirin!” bakalım dediği zaman ağızlarını açıp “Bâ, te, se (peltek) cim gibi bir şey söyleyememişlerdir.
Bunlar aynı zamanda geleceğe bakan şifre harflerdir. Mesela ‘Hâ Mîm Ayın, Sîn, Kâf’ Taberi tefsirinde bunların, sonra kurulacak bir şehirle ilgili olduğu, bir nehrin bu şehri ikiye böldüğü, orada Ehl-i Bey’ten Abdülilah isminde bir devlet adamının öldürüleceği asırlar önce bildirilmektedir. 1958 Irak İhtilalinde sonradan KURULAN Bağdat şehrinde bu bilgi gerçekleşince, Ezher Üniversitesinin Tefsir Profesörleri “İşte Kur’an’ın verdiği bir haber harika şekilde gerçekleşti” demişlerdir.
Bilhassa Elif, Lâm, Mîm harfleri, rumuzlu ve imalı bir işarette: “Bu sure, Allah tarafından Cibrîl vasıtasıyla Muhammed’e indirilmiştir.” Mânasını da ihtiva etmektedir.
Bir ismi de Ş FİYE olan Fâtiha Suresinde şifre ve şifa harfleri olan bu on dört harfin hepsi de bulunmaktadır. Bu sure şifa niyetiyle dua olarak yedi defa her birinin başında Besmele çekilerek okunabilir. Ayrıca “Hâ Mîm Ayn Sîn Kâf iğfirli” diye Cenab-ı Haktan mağfiret isteğiyle okunabilir.
Kevser Suresinde de i’caz vecihleri bulunmaktadır.
Bir şiir güzelliğine sahiptir. yetlerinin sonları: Kevser, Venhar ve Ebter kelimeleriyle kâfiyeli bir şekilde bitmektedir.
Harfleri seçmelidir. Bu sureye “Mimsiz” sure denir. Yazılış ve telaffuz bakımından birbirine benzeyen harflerinin birisi alınmış öbürü terk edilmiştir. Mesela: Peltek Se var. Sin yok. Veya Sın var Sin yok. Ha var, Hı yok. Ra var Zel yokç Sad var Dat yok. Tı var Zı yok. Ayn var Ğayn yok. Kef var Kaf yok. Nun var Mim yok.. gibi güzel bir seçim!.”
“İnne şânieke hüve’l-EBTER” (Gerçek ebter, güdük ve sonu kesik, davası bitik olan) muhakkak ki, Sana düşman olandır.” meâlindeki bu âyet üzerine yazılan “Mahrem İnnâ tayna” tefsirinde çok enteresan mânâlar ortaya çıkmıştır. Mustafa Armağan’ın neşrettiği “Derin Tarih” dergisinin ekinde verilen bu tefsir incelenebilir…
yette geçen “Kevser” kelimesi hayr-ı Kesir yani çok hayır demektir. Mahşerdeki ve Cennetteki Kevser Ceşmesine işaret olduğu gibi Efendimize (S.A.S.) ayrıca verilen ümmetinin çokluğuna ve Ehl-i Beytinin de çokluğuna işarettir. Ayrıca “Beldetün Tayyibetin” (Hoş güzel Belde) İstanbul’un fetih tarihine ebcedi ve cifrî değeriyle işaret olduğu gibi Kevser’de de bir işaret vardır. A’tayna Ke (Sana veridk ey Muhammed manasına Kef harfinin işaretine binâen Kevsere Kef harfinin riyazi değerinin de eklenmesiyle bu tarih çıkmaktadır.
Fatih Sultan Mehmed ile Uzun Hasan’ın savaşsında aynı tarihi tutan “Ve yensurakâllahü nasran azîze” âyeti üzerine, iki taraf da Müslüman ya Hasan’a işaret ise sorusuna, yorumcu “Yensura Ke” deki kefi delil göstererek. Bu (zafer Sana Ya Muhammed diye Mehmed’e bakıyor, Hasan’a bir şey yok” diye cevap verilmiş ve yorum doğru çıkmıştır.