Menkıbede şöyle anlatılır; Hazreti Hızır dergâh gibi bir yerdeki Allah sevgisiyle zikreden ve zevk-i ruhanî ile kendinden geçen insanların içine girer. Fakat orada oranın edebine ve canlılığına uymayan bir görüntü içinde bulunan birisini görür ve onu ikaz edici sözler söyler. O kişi de şöyle kafasını kaldırıp bir nazar atfettikten sonra ona “Benimle uğraşma… Şimdi senin Hızır olduğunu bu topluluğa söylerim de görürsün!..” mealinde sözler söyleyince, hemen Hızır oradan dışarı çıkar ve “Ya Rabbi! Bu nasıl bir muammadır? Sır ve hikmet nedir?” diye içinden geçirir. Ona denilir ki: “Oradakiler Beni sevenler. O kişi ise Benim sevdiğim!..”
Menkıbe ve kıssa, hisse almak içindir. Cenab-ı Hakk’ı sevenler var, bir de O’nun özel sevdikleri vardır. Kim olduklarını Allah bilir.
Evet, âyette: “İman edip, sâlih (makbul ve güzel) ameller ve işler yapanlar için Rahman (olan Cenab-ı Hak) insanların gönüllerinde vüdd (Vedûd isminin tecellisi sevgi) yaratır.” (Meryem Suresi, 19/96) buyuruluyor. Bu hususta Prof. Dr. Suat Yıldırım Hocamız diyor ki: “Bu âyet indirildiğinde Mekke’de müminlere işkence ediliyordu. Âyet onlara müjde verip müminlerin yakında sempati göreceklerini bildiriyor. Bu âyeti açıklayan bir hadis meâli: Yüce Allah bir kulunu sevince Cebrail’e: ‘Ben falanı seviyorum, sen de sev’ der. Bunun üzerine Cebrail Aleyhisselam da onu sever ve gökte olan meleklere ‘Allah falanı seviyor, siz de seviniz.’ diye nida eder. Artık göklerdekiler de onu sever. Sonra yeryüzünde de onun için bir sevgi yerleşmiş olur.”
“Musa, şu sağ elinde tuttuğun şey de ne? O, asâmdır, dedi, üzerine dayanırım, onunla davarlarıma yaprak çırparım, ayrıca onunla daha birçok ihtiyacımı gideririm. Bırak onu (asânı) Musa!’ buyurdu. Hemen bıraktı. Bir de ne görsün: Hızla kıvrılıp sürünen kocaman bir yılan oldu! Tut onu! Korkma. Biz onu eski haline çevireceğiz’ buyurdu. Bir de elini koynuna sok. Bir başka mucize olarak çıkar onu hiç pürüzsüz, parlak mı parlak! Böylece sana en büyük mucizelerimizden birini göstermek istiyoruz. Firavuna git! Doğrusu pek azılı!
Musa, ‘Ya Rabbi’ dedi genişlet göğsümü, kolaylaştır işimi, çözüver şu dilimin bağını. Tâ ki, anlasınlar sözümü! Bana da ailemden birini yardımcı kıl, Harun kardeşimi. Onunla beni takviye et. Onu bu işime ortak et. Tâ ki, seni daha çok tesbih edelim. Ve Seni daha çok zikredelim. Aslında Sen bizim bütün hallerimizi hakkıyla görmektesin. ‘Musa!’ dedi. ‘İstediklerin sana verildi. Zaten başka bir sefer de sana, lütufta bulunmuştuk. O vakit annene vahyedip dedik ki, ‘Onu bir sandığa yerleştirip denize bırak. Deniz onu sahile atsın. Bana da ona da düşman olan biri onu alsın’ ve Ey Musa! Nezaretim altında yerleştirilmen için sana karşı insanların gönüllerinde tahtımdan bir sevgi bıraktım.” (Tâhâ Suresi, 20)
Ey arzı ve yüce Gökleri Yaratan / Ey Arşı istiva eden Rahman
Rubûbiyet Arşından / Bütün kainata hükmeden Hükümdar-ı cihan
Ey göklerin ve yerin içinde bulunan / Ve aralarında olanlar
Hem seranın altındakiler / Kendisinin olan
Yay bütün oralarda / Bizler için bir vüdd, bir sevgi
Seslensin Cibril-i Emin / Bütün cihana:
"Allah onları seviyor / Siz de sebin” diye ve Hz. Musâ’ya / Attığın sevginin benzerini / Bizim de / At üzerimize…
Ey gizli ve gizlinin de gizlisi / İlahî ilminde olan / Ey sesler huzurunda / Kısılan Rahman
Huşudan dolayı duyulmayan / Hiçbir şey fısıltıdan başka
Boş çevirme şu elleri / Sana uzanan / Hem tevbemi yüzlerce defa / bozmuş olsam da
Kovma kapından / Ver bize hem dünyada / Hem de ukbâda / En güzelini şifa ve âfiyetin
Kurtar bizi / Her türlü baskısından / Her baskıcının / Hem gel haklarından
Ellerini vicdanlara uzatan / İnsanı, insan saymayan / Her çeşit hoyrattan / Kurtar kullarını…
Şeytanî hortumlarını / Kalblerin derinliklerine salan / Onur kıran
Tahrik ve tahrip yollarını açan / Her tahripkârdan / Koru ya Rahman
Hem şeytan ve avenesinin / Akıllara gelmez şerrinden / Ve kirli ellerini
En gizli, en mahremlere daldıran
Her türlü fesat ve nifak şebekesinden
Sana sığınırım yâ Rahman.”
(Safvet Senih, Açtım Ellerimi)
Not: Bu şiir kitabı 2004’de, Zaman Gazetesi abonelerine hediye olarak verilmiştir.