Merhum Ali Ulvî Kurucu Ağabeyimiz hatıralarında diyor ki:
“Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’nin ruh deryamı heyecana ve galeyana getiren sözlerinden birisi de şudur: Bir gün Müslümanların garipliğinde, öz yurtlarında bile gurbette gibi olduklarından bahsedilirken, Mustafa Sabri Bey, şu mühim cümleleri sarf etmişti: ‘Çocukları, garip, öksüz, kimsesiz kalan davamız, bugün öyle FEDÂİLER ister ki, dava uğrunda, yalnız dünyadaki rahatından değil, âhiretinden de fedâkârlık etmeye hazır olacak! ”
“Tarih 1944… Mustafa Sabri Efendiden bu sözü duyunca biz şaşırdık, kaldık. Bugün moda olan tabirle, şoke olduk… Tabii bu dinen tehlikeli bir sözdü. Bizler o sırada henüz işin başındayız, talebeyiz. Böyle bir şey bizim aklımızın ucundan bile geçmez.
“Biz bunu Şeyhülislam Sabri Efendi mutasavvufların, sekir (manevî sarhoşluk) halinde vecd (kendinden geçmiş halde) içinde, iman heyecanıyla kendilerinden geçtikleri zaman söyledikleri sözler gibi, sarfetti diye düşündük. Üzerinde durmadık.
“Ben Sabri Efendiden duyduğum bu sözü, uzun müddet, başka kimseye söyleyemedim. Tâ ki, Bediüzzaman merhumun da aynı şeyleri söylediğini duyuncaya kadar…
“Üstad Bediüzzaman’ın talebelerinden Tâhirî vardır. Bu Tâhirî Ağabey, Üstad rahmetli olduktan sonra Medine-i Münevvere’ye gelmişti. O anlattı: ‘Birgün Aşir Efendi Caddesinde gidiyordum. Nazif Çelebi’yi gördüm. Bana: -Tâhirî Ağabey, hacı götürüyordum. Beş tane kontenjanım var. Hazırlan seni de götüreyim. Dedi. – Nazif Bey, Üstad’a danışmadan ben bir karar veremem. Bir danışayım. Dedim. – Sana üç gün müsâde. Haber ver. Gidemeyeceksen, yerine başkasını alalım…’
“Koştum, Üstadın yanına vardım. Meseleyi arz ettim. İlk sözü şu oldu: ‘Tâhirî, şeytan bazen de sağdan gelir… Sana hac farz oldu mu?’ – Yok efendim, neyim var ki?’
“Hac farz olmadıysa, seyahate mi çıkacaksın? Gidiş dönüş sana kaç güne mal olacak. İman hakikatlarını yazıyorsun. Sizler yazınca dağılıyor. İnsanlar, bu hakikatlere muhtaç… Niçin kendini düşünüyor da, Müslüman mahrum kardeşini düşünmüyorsun? Yahu Cennete yalnız mı gireceksin, başkaları da girsin, onlara vesile ol… Şimdi hac, senin için bir nâfile, nimet hakikatlerini tebliğ etmek ise farz! Niçin işin hafifine kaçıyorsun? Bir kaç Risale daha yazarsın, belki birkaç Müslüman daha kurtarırsın. Bir milletin imanı gidiyor, millet Cehenneme gidiyor. Sen Cennette kendine yer hazırlıyorsun. Cennete hep sen mi gideceksin? Bırak başkaları da girsin…”
“Üstad böyle deyince, yollarım kapandı. Nazif Çelebi Beye koşup gidemeyeceğimi haber verdim.
“Tâhirî Ağabey işte bunları anlatmıştı. Merhum Bediüzzaman’ın iman davasına hizmet için uhrevî sevaplardan, derecelerden vaz geçtiğini gösteriyordu.
“Mustafa Sabri Efendi, o sözünden sonra şöyle devam etmişti: ‘Çocuklar, bu söz tuhafınıza gitti ki, hiçbirinizden cevap çıkmadı. Ahiret nasıl fedâ edilirmiş diye şaşırdınız. Haklısınız. Fakat bakınız, dâvâ heyecanı insana neler yaptırıyor. Sahâbe-i Kiram’dan Hanzale Hazretleri, henüz evlenmiş ve gerdeğe girmişti ki, münâdilerin ve dellallerin şöyle seslendiklerini işitti:
-Resulullah sefer için hareket etmiştir. Allah’ı ve Resulullah’ı seven, eli kılıç tutan herkes çağrılıyor. Derhal Resulullah’a katılsın!’
“Hanzale Hazretleri hemen elbiselerini giymiş. Hanımı atılmış: ‘Ne yapıyorsun? Gusletmedin, böyle gidilir mi?’ demiş. O da ‘Ben yıkanıp çıkıncaya kadar Resulullah gitmiş olur!’
“Efendimizin (S.A.S.) emrine uymakta beş on dakika gecikmeyi fazla bulan sahabe imanını gör ki: Davasının uğrunda âhiretinden fedâ edip gidiyor… Ama işin sonuna bakın: Yapılan savaşta Hanzale Hazretleri şehid oluyor. Efendimiz (S.A.S.) sefer dönüşünde durumu sorduruyor. Şehid hanımı diyor ki: “Hanzale, münadinin çağırdığını duyar duymaz, ‘Resulullah gider de, ben geri kalırım’ deyip bu korkuyla yıkanamadan acele giyindi gitti.” Bunu Resulullah (S.A.S.) öğrenince, şöyle buyurdu: ‘Şimdi işin sırrını anladım. Şehidler yıkanmadan gömülür. Fakat baktım ve gördüm ki, yüce âlemlerden gelen bir melek cemaati, Hanzale’nin cesedini yıkayıp gaslediyorlardı. Demek bunun içinmiş.”
Evet, Hizmet-i İmaniye ve Kur’aniye için, işte böyle dünyevî ve uhrevî bütün her şeyden fedakârlık edecek FEDÂÎ RUHLARA İHTİYAÇ var…