Geçtiğimiz Cuma günü Hutbeye çıkan hatibimizin okuduğu Hutbeyi aynen sizlere aktarmak istiyorum. İnşaallah istifadeye vesile olur. Bilhassa son kısma dikkat edelim:
Ey iman edenler! Ne alışverişin ne bir dosttan yardım beklemenin ne de bir kimseden şefaat ummanın mümkün olmadığı bir gün gelmeden önce, sizi rızıklandırdığımız şeylerden harcayın. Kâfirler, zalimlerin ta kendileridir. (Bakara, 254)
Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz, Ramazan ayında da infak hakkındadır.
Ramazan-ı Şerif, âdeta ahiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevî hâsılat için gayet münbit bir zemindir. Ve neşv ü nema-i a’mâl için bahardaki mâ-i nisandır, sevab-ı a’mâl, bire bindir.
Ramazan’da bir hayır işleyen kimse diğer aylarda bir farz işlemiş gibi olur. Bir farz işleyen ise diğer aylarda yetmiş farz işleyen gibidir…” Tirmizi, Savm, 81
Ramazan ayının kardeşliğe, dostluğa bakan bir yanı vardır. İnsan, oruç vesilesiyle yiyecek dahi bulamayan fakirlerin hâlini düşünür; açken onların durumunu çok daha iyi anlar. Bu durum o insanın cömertlik hislerini şahlandırır. Bu nedenle mü’minler yapacakları değişik hayır ve hasenatı, özellikle Ramazan-ı Şerif’te yapmaya gayret ederler.
Mü’minin en önemli vasıflarından biri olan “cömertlik”; Allah’ın verdiğini O’nun yolunda sarfetmek demektir. Ramazan adeta ahlak-ı âliyeden olan “cömertlik eğitiminin yapıldığı bir zaman dilimidir.
Fahr-i Kâinat Efendimiz; “Ey insanlar! Allah sizin için din olarak İslam’ı seçti. Öyleyse siz de İslam’la olan arkadaşlığınızı, cömertlik ve güzel ahlakla bütünleştirin.” Buyurmaktadır.
Nebiler Sultanı insanların en cömerdiydi. Kendinden bir şey istendiğinde varsa verir, olmadığı takdirde de vaat ederdi. Bazen üzerine giydiği tek bir elbiseyi isteyen olur, O’ da hiç çekinmeden hemen verirdi. Her zaman cömert davranan Allah Resulü Ramazan’ın gelmesiyle adeta coşardı.
İbn Abbas’ın ifadesiyle, bilhassa Ramazan ayında, Cebrail (a.s)’la buluştuğu zaman cömertliği daha da artardı… O günlerde Allah Rasûlü (s.a.s) insanlara rahmet getiren rüzgârdan daha cömert olurdu.” Yani elinde-avucunda kalan en son şeyleri de dağıtıverirdi.
Efendimiz (s.a.s); “Ramazan ayında verilen sadaka daha faziletlidir.” Buyurarak insanları bu konuda teşvik etmişlerdir. (Tirmizi, Zekât, 28)
Akla gelebilir ki bugün bizimde sıkıntılarımız ve ihtiyaçlarımız var. Ancak infak sıkıntılı ve dar zamanlarda da yapılmalıdır.
Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: “Bir gün: “Ey Allah’ın Resülü! hangi sadaka daha üstündür?” dendi, “Fakirin cömertliğidir…”
Yine bir başka hadislerinde; “Sağlıklısın, mala karşı tamahkâr, zenginliği umar ve fakirlikten korkar bir durumdayken verecek olduğun sadaka.” buyurdular. (Buhârî, Zekât 11)
Bir başka zamanda; Allah Resûlü (s.a.s); Elhâhümü’t-tekâsür sûresini okudu, “İnsanoğlu malım malım der. Halbuki âdemoğlunun yiyip tükettiği, giyip eskittiği ve sağlığında tasadduk edip gönderdiğinden başka kendisinin olan neyi var? (Gerisini ölümle terkeder ve insanlara bırakır.)”. Bu hakikat bir yerde “İnsan öldüğünde melekler ne getirdi diye bakar, geride kalanlar ise ne bıraktı diye bakar” denilerek ifade edilmektedir.
Efendimiz (s.a.s); sadaka ve infakın mânevi bereketini anlatırken şöyle buyurmuştur: “Allah, bir lokma ekmek, bir avuç hurma ve yoksulun faydalanacağı buna benzer basit bir şey vesilesiyle üç kişiyi Cennet’ine koyar: (Bir) Sadakanın verilmesini emreden ev reisini, (İki) verilecek şeyi hazırlayan evin hanımını ve (Üç) sadakayı yoksulun eline veren hizmetçiyi.” (et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat 5/278; el-Hâkim, el-Müstedrek 4/149..)
Her mü’minin, şartların ağırlaştığı ve dine sahip çıkmanın zorlaştığı dönemleri birer “ganimet mevsimi” bilmesi ve bu dönemlerde yapılması gerekli olan dinî vazifelerini daha bir ihtimamla yapmaya gayret göstermesi gerekir. Şartlar zorlaştıkça dine sahip çıkanların sayısı da azalacaktır. Fakat yaşanan sıkıntılı sürecin sonunda kazançlı çıkanlar da bu azlar olacaktır.
Gerek ülke içinde gerekse ülke dışında pek çok mağdur ve mazlum vardır. Keyfi bir kararla mesleğinden edilmiş, bütün iş kapıları kendilerine kapatılmış, evine götüreceği yiyeceğe muhtaç nice insanlar bulunmaktadır. Gaybubette ve yokluklar içinde olduğundan doktora ve ilaca ulaşamayan, bir yerde sıkışmış kalmış seyahat etme imkânı bulamayan çok sayıda mazlum vardır. Bir kutsi hadisi şerifte Efendimiz bu tür mazlumlara mağdurlara yapılan iyiliğin sanki Allaha yapılan bir iyilik gibi çok makbul olduğunu anlatmaktadır.
Allah (c.c.) kıyamet günü şöyle der:
“Ey âdemoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin, Beni doyurmanı istedim, beni doyurmadın, senden su istedim, bana vermedin”.
demoğlu:
Sen âlemlerin Rabbi iken, ben seni nasıl ziyaret edebilir, seni nasıl doyurabilir, sana nasıl su verebilirdim? der.
Allah Teâlâ:
– “Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulurdun”.
– “Falan kulum senden yiyecek istedi, vermedin. Eğer ona yiyecek verseydin, verdiğini benim katımda mutlaka bulacağını bilmez misin?
– “Falan kulum senden su istedi, vermedin. Eğer ona istediğini verseydin, verdiğinin sevâbını katımda bulurdun. Bunu bilmez misin?” buyurur. (Müslim, Birr 43, Şamile,2569, R. Salihin, 898).
Asırlar öncesinden anlatılan, şerlerinden emin olmak için dualar yapılan, zor dönemlerden geçiyoruz. Gün geçmiyor ki, zulümler, saldırılar olmasın; mâsumların gözyaşları çağlamasın… Baba veya anneleri hapiste veya uzaklarda olan nice yetim ve öksüz vardır. Hatta bunlardan çoğunun hapisteki yakınlarını ziyaret etmek için gerekli yol masraflarını karşılayacak imkanları dahi yoktur. Evlatlarına, ailelerine hasret kalmış yüzlerce kardeşimiz var. Bütün bu kimsesizler kendilerine sahip çıkacak vefalıları beklemektedirler. Bir an önce iftar ve sahurlarını yapacakları, az da olsa nefes alacakları yardımların onlara ulaşmasına acil ihtiyaç var. Maddi imkânları olmayanların, durumu iyi olanlar üzerinde hakları var. Bu, onların bizim üzerimizdeki hakları, bizimde onlara karşı vazifemiz.
Rabbimizden niyazımız, Mağdur edilen ailelerinin ihtiyaçlarını namerde muhtaç olmayacak şekilde gidersin. Kalbi, gönlü kırık, ihtiyaç sahiplerinin imdadına koşmayı, bizlere nasip eylesin. Yaptığımız her türlü hayırlı amelleri nezdinde kabul ederek bizleri affeylesin.