Peygamber Efendimiz (S.A.S.) “Kardeşlerim” dediği hir zamanda zuhur edecek bir cemaatten bahsediyor, hatta müjdeliyor. “Efendimiz (S.A.S.) bir hadislerinde, “Tâ kıyamet kopuncaya kadar ümmetimden bir cemaat dine omuz verecektir.” (Buharî, Müslim) buyuruyor. Bir rivayette de o cemaate karşı kurulan bütün dolaplar ve entirikalar ve hileleri yapanlar kendi başlarına çevrileceği ifade ediliyor. İşte âhir zamanda zuhur edecek vasıflar ve halleriyle Sahabe-i Kirama benzeyen bu cemaati Allah Resulü (S.A.S.) haber vermiş ve biz Efendimizin (S.A.S.) haber verildiği diğer şeyler gibi bunun da çıktığına / çıkacağına inanırız.
“Biz, Allah Resulünün (S.A.S.) geleceğe dair verdiği haberlerden şimdiye kadar yüzlercesinin zuhur ettiğine şahit olmuşuzdur. Hadis kritikçilerinin büyük bir titizlikle ele alıp inceledikleri nice hadisler vardır ki, o hadislerde Efendimiz (S.A.S.) ümmetimin üst üste kırılmalar, çözülmeler yaşadıktan sonra yeniden belini doğrultacağını ve devletle dengesinde hâkim bir unsur haline geleceğini haber vermektedir ki, biz ona da inanırız evet öyle ümit ediyoruz ki, şu ana kadar olan şeyler zincirine bu da gerçekleşmiş bir halka olarak takılacak ve devam edecektir. (…) Efendimiz (S.A.S.) ahval ve keyfiyet itibariyle durumu anlatır: ‘Din garip olarak (yani halden, dilden anlamayan insanlar içinde) başladı. (Ona, canlı-kanlı bir cemaat sahip çıktı. Ve sonra da her tarafa yayıldı, hâkim oldu.) Yine ona gariplik ârız olacak ( hir zamanda da yeniden böyle olacak. deta İslam cemaatinin karşısına nevzuhur halinde çıkacak. Dost da düşman da buna şaşacak) (Müslim, Tirmizi) ‘… Ekicilerin hoşuna gider, kâfirleri de öfkelendirir.’ (Fetin Suresi, 48/29) âyetinde ifade edildiği gibi tohum atan dahi şaşacak. ‘Nasıl oldu? Ben de hayret ediyorum; birden bire normalde böyle büyümemesi gerekiyordu.’ diyecek. Evet Peygamber Efendimizin (S.A.S.) Devrinde olduğu gibi her yanda bir inkişaf yaşanacak. Kurtarıcı neslin Ashab-ı Kiram’a benzetilmesinde bir kısım farklı mânalar vardır. Çünkü Ashab-ı Kiram, İslam Dinini neşretmek için yurt ve yuvalarını terk ettiler. Şimdilerde yurt dışına sadece para kazanmak için gidenleri görünce, inanın aklına Sahabe ve onları takip edenler geliyor. Bizim ecdadımız ve Müslümanlıkta bu altın silsilenin başı olan Sahabe-i Kiram ve Tâbiîn-i fiham Efendilerimiz, yurt ve yuvalarını, memleketlerini, ocaklarını tek bir gaye için terk ediyorlardı; o da Hakkı neşretmekti. Ebu Eyyub el-Ensârî Hazretleri, tâ Arap Yarımadasından kalktı İstanbul önlerine kadar geldi; bu oralarda da Allah’ın adını duyurmak içindi. ‘Benim cenazemi alın tâ Bizans’ın içlerine doğru götürebildiğiniz yere kadar götürün’ diyor ve ekliyordu. ‘Ben arkadan gelen fatih orduların kılıç şakırtılarını duymak istiyorum.
Bu misalleri çoğaltmak mümkündür; kadınıyla erkeğiyle bütün bir millet, yurdunu yuvasını evlâd u iyâlini terk ediyor, dünyanın dört bir yanına Allah’ı anlatmak için gidiyordu. Tabii yurt dışına sadece para kazanmak için gidenler ise bunun tam tersi bir manzara sergiliyordu. Buna rağmen yine de karamsar olmamak lâzım. Rahmet-i İlâhiden ümid ediyoruz ki, oralara daha fazla bir şeyler kazanmak için giden bu insanlar, ilk niyetlerinin hilâfına hayırlı bir işe öncülük edecekler; oraya giden talebelere sahip çıkacak ve sonradan irşad için gelenlerin hâmileri olacaklardır. Onlar bilmeden tohum attılar, ihtimal bir gün gördükleri inkişaf karşısında, ‘Biz ne maksatla geldik, encamı nasıl oldu?!.’ deyip kendileri de şaşacaklardır.
“Eğer bütün bu yıkılışlardan sonra, yeniden Ümmet-i Muhammed’in kaldırılması düşünüyorsa Sahabe-i Kiram gibi gerektiğinde yurt ve yuva terk edilmeli, en azından mümin yurt, yuva ve evlad-u iyâl kaydından kurtulmalıdır.” (Prizma-5)
Seneler önce söylenmiş bu sözlerden çok sonra Hizmet zorlu bir süreçle karşı karşıya kaldı. Bir tenkille dünyadan silinip yok edilmek istendi. Bir Afrikalı ata sözüyle meseleyi noktalayalım: “Bizi ölsün diye TOPRAĞA GÖMDÜLER. Bilmiyorlardı ki, BİZ BİRER TOHUM İDİK.” Hocaefendi de diyor ki: “TOHUMUN SIRRINI TOPRAK ÇÖZER.”