Bir önceki yazıda M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin, Kur’an’ın Yıldızların mevkileri hakkında yeminin hikmetleri üzerinde durulmuştu. Bugünde aynı konuya yine Büyüğümüzün tespitleri üzerinden devam ediyoruz:
“Üçüncüsü: Hayır! Hayır! Yıldızların mevkilerine yemin ederim’ âyetinden şöyle bir hususu da intikal edilebilir; YILDIZLAR öylesine yerli yerindedir ki, siz bir tek sistem üzerinde yapacağınız araştırmalarla, diğer sistemler hakkında da sağlam bir fikir olabilirsiniz. Hatta sistemlerle diyaloğa geçebilir ve oralarda kentler kurabilirsiniz. Evet, birini anladığınız zaman, diğerleri hakkında edineceğiniz malumat da kendi kendine anlaşılmış olur. Çünkü bunlar o kadar esaslı, o kadar yerli yerindedir ki, hiçbirinde başı bozukluk ve gelişi güzellik yoktur. Aksine hemen hepsinde gayet ciddi bir nizam ve intizam mevcuttur. Dikkat edersek, ‘Rahman Suresinde’ Allah, Rahmaniyetini bu muhteşem denge ve düzenle göstermiştir. Allah isminden sonra, Esma-i Hüsna arasında Cenab-ı Hakkın özel isim durumunda kullandığı ikinci ismi, REZZAK manasına RAHMAN’dır. ‘Bismillahirrahman’ da Rahman Allah lâfza-i celâlesinden sonra sonra gelir. Kur’an’da, Rahman sadece Besmelenin için 114 yerde Allah ismi celili ile beraber bir ism-i sıfat olarak zikredilir. Lafz-ı Celâle ile omuz omuza vererek beraber zikredilen Rahman, er-Rahman Suresinde en başta gelmekte ve nimetlerin sıralanmasında en önde arz-ı endam etmektedir.
“Evet, başta ‘er-Rahman’ diye buyuruluyor. Sonra da merhamet-i İlahînin tecelli ve tezahürü olarak ‘Alleme’l-Kur’an’ ifadesiyle deniliyor ki, ‘Allah Kur’an’ı talim etti.’ Bundan daha büyük bir merhamet tezahürü mü olur? Evet eğer Kur’an’ın aydınlatıcı tayfları gözlerimize ziya çalmasaydı ve ondan gelen mesajlar dünyalarımızı aydınlatmasaydı kainat bizim için bir matemhane-i umumî olarak kalıp giderdi ki, bütün varlıklar, o cansız cenaze gürültüleriyle bizlere sadece vahşet ve dehşet verirdi. Bu yüzden de hiçbir şeyin gerçek yüzünü göremez ve hiçbir şeyi tam anlayamazdık. Biz Kur’an’ın aydınlatıcı ışıkları altında herşeyin mâna ve hikmetini anladık ve varlığın en önemli en müzeci olduğumuz şuuruna vardık. Başkalarının bilim adına anlayamadığı şeyleri biz, Kur’an nuru ile anladık, hayret ve dehşetten kurtulduk. Kur’an’ın ruhuna nüfuz sayesinde varlığı incelediğimizde öyle şeyler farkettik ki, başkaları henüz onların isimlerini bile bilmiyor.. evet biz, karadeliklerin bağrında dahi, öbür alemlere açılan aydınlık tünellerin var olduğunu sezdik ve O’nun nuru ile nereye bakarsak bakalım her yeri aydınlık görmeye başladık. “İnsanı yarattı. Ona beyanı öğretti.” (55/3-4) fehvasınca O Rahman, aynı Rahmaniyetini bize şununla da gösteriyor: ‘O Sizi yarattı ve sonra beyanla serfiraz kıldı.” (…)
Yedincisi: YILDIZ tabiri umumiyet itibariyle Enbiya-i izam (Büyük Peygamberler) kasededilmiştir. Meselâ, Târık Suresindeki ‘en-Necmü’s-Sakıp’ katı kalbleri delen, kapalı kapıları açıp içine nüfuz eden yıldız. İşte bu YILDIZ Hz. MUHAMMED’ dir (S.A.S.)
Sekizincisi: Kur’an-ı Kerimin ayetlerine de NECM yani YILDIZ denir.
Dokuzuncusu: Cebrail Aleyhisselama eminlik payesini kazandıran Kur’an’ın bir diğer mevkii (konumu) de Hz. Cibril’in emin sinesidir. ‘Mevakıı’n-Nücum’ a kasem, O ve O’nun gibilerin sinesine kasem olsun ki, mânâsına da hamledebilir.
“Onuncusu: Diğer bir yönüyle de Efendimizin (S.A.S.) ve ümmetinin pâk sineleri olduğu da düşünülebilir.
“Onbirincisi: O’na inanmış, Kur’an’ı herşey kabul eden, her okunduğunda, Rabbinin, kendisini hitap ettiğini ruhunda duyan temiz vicdanlar da, Allah’a kasem ettiği yerlerden olabilirler. Rabbim evvelkiler gibi bizim sinelerimizi de öyle pâk eylesin. Kasem edilen sineler haline getirsin.
“Bütün bunlar ve bizim bilmediğimiz nice mânalar içindir ki, Cenab-ı Hak ‘Yıldızların konum ve mevkilerine’ yemin etmiştir. Ve bu yeminin hakikaten BÜYÜK BİR KASEM ve YEMİN olduğunu da yine Kendisi bildirmiştir. Biz, bilemediğimiz sırlara da en az bildiklerimiz kadar inanıyor ve ‘Bilseniz bu çok büyük bir yemindir’ ifadesini bütün vicdanımızla tasdik ediyoruz.” (Kur’an’dan İdrake Yansıyanlar)
Görüldüğü gibi Muhterem Hocaefendi, kendi kesbî gayretleriyle, mütalaa ettiği tefsirlerden ve bu hususta yazılmış kitaplardan derledikleriyle geniş bir ufuk açtığı gibi ve bu kesbî güzelliklere; Cenab-ı Hakkın ihsan ettiği vehbî ilim ve feyizlerle donatılmış olmasıyla da hiçbir kitapta görüp okuyamayacağımız bilgileri de bizlere takdim etti.
Bize düşen bu hazinelerden gereği gibi istifade edebilmek…