“Evladım için Dünya’yı yakar yıkarım!”

Salih Yusuf

Salih Yusuf

16 Kas 2016 12:03
  • Hizmet hareketine gönül vermişler, 15 temmuz’a kadar her türlü kurgu, hile ve iftiraya maruz kalsalar da bunlardan daha ötesine cüret edilebileceğini tahmin edemediler.

    Fuat Avni’nin, Cemaat evlerine silah koymayı planlıyorlar demesine rağmen buna teşebbüs edilmesi ve iktidar medyası tarafından da terör örgütü suçlamasının altyapısı sayılabilecek bu yönde haberlerin çıkmasını dün gibi hatırlıyoruz. Tıpkı teröristlerin evlerine Hocafendi'nin kitapları konması gibi bu kumpas da benzer amaçlı bir girişim olarak tarih sayfasında yerini aldı. 

    Erdoğan'ın kızına suikast teşebbüsü ise hepsinden daha basit kurgulanmıştı. Bu iddia “Cemaatçi” etiketi taşıyan bir yazarla CHP Genel Başkanı yardımcısı arasında geçtiği söylenen bir Twitter yazışmasına dayanıyordu. Hem içerik hem teknik olarak acemice hatalar içeren bu suçlama iktidar medyasında manşetlerde yer alsa da hükümet yanlısı bir çok yazar bile, “ohaa!” anlamına gelecek yaklaşımlarda bulundular.

     Ve haliyle bu iddia dava edildiğinde ilgili savcı bol çelişkili bu olayı reddetmesi bu hamleyi de boşa çıkardı. Ama bu karar savcının sessiz sedasız sürgününe neden oldu. Bu cezalandırma bu kumpasta bizzat Erdoğan’ın işin içinde olduğunun ispatı oldu. Zaten Malatya’daki mitingte bu komik iddiayı ciddi ciddi dile de getiren kendisiydi.

    Tüm bu terörist gösterme gayretlerine rağmen Hizmet hareketi mensuplarının bir rahatlık içinde olduğu da bir gerçek.

    Elbet bunda tüm baskılara rağmen hukukun iyi-kötü işletilebilmesi, iktidar medyasının suçlamalarına cevap veren yazılı, görüntülü ve sosyal bir medyanın olması ve böylece hileli hamlelerin her defasında akîm bırakılmasının da etkisi vardı.
    Siyasi görüş nedeniyle eleştirilseler dahi karıncayı incitmeyeceklerine alemin defalarca şahit olduğuna ve bu nedenle böylesi çamurların tutmayacağına emindiler. Hükümet partisine mensup bir çok insanın bile şeytanlaştırıcı propagandaları umursamayıp çocuklarını cemaat okullarına göndermeye devam etmesi de bunun bir kanıtıydı.

    Evet bu daha kötüsü olmaz düşüncesi, Hizmet Hareketinin yöneticilerinin dahi sonraki korkunç gelişmeleri tahmin edememelerine yol açtı diyebiliriz.
    Başları üzerinde bitmeyen bir nefretle kılıç döndürülmesine rağmen, bir darbe oyunuyla topyekun katiller olarak gösterileceklerini hiç düşünemezlerdi. Halbuki kendileriyle bitmez bir kinle her mahfilde uğraşan, herhangi biri değildi. O tüm ülkenin iplerini elinde tutan cüretkâr biri idi.

    Sürekli fırsat kovaladığını ne de çok belli etmişti. Ve bu yolda hiç bir kural tanımayacağını da..

    .....

    17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının hemen akabinde Başbakan Erdoğan, oğlunu devletin resmi arabasında bulundurarak hukuktan kaçırması gündeme bomba gibi düştüğü günler.
    Bu garabet olayı başta MHP Genel Başkanı Bahçeli olmak üzere bir çok siyasi ve aydın sert bir şekilde eleştirmişlerdi.
    O dönemin başbakan olan Erdoğan, tüm bu mihvaldeki eleştirilere cevap verirken sonrasında yaşanacakların işareti olan şu sözleri bir mitingte bağırarak dile getirmişti:

    " Hoca dedikleri o zatın ve Bahçeli'nin çocukları yok ki. Onlar bilemezler...".

    Yani bu sözler "Evlad için dünya yakılır yıkılır. O çocuksuzlar anlayamaz bunu!.." manasına gelen halk jargonunun yumuşatılmış haliydi.

    Ve o günden bugüne doğru bakıldığında bu sözlerin anlamı daha iyi anlaşılıyor.

    Neden cemaate verdiği tepkinin yüzde birini, AKP'nin varlık nedeni olan laik zorbalığa ve darbecilere vermediğini, hatta ülkenin uzun yıllar gelişimi ve özgürlüğünün önündeki en büyük mani olan bu derin devlet yapılanmasının mensuplarını korkunç suçlarına rağmen kurtarılması daha iyi anlaşılmakta.

    Mesele şahsî ve evladı iyâl idi. Diğeri ise yani Ergenokon, Balyoz, Jitem vs. umumun başına bela olmuş bir musibetlerdi.

    Hususi derdin var iken ne önemi olabilir umum meselelerin.
             
    Erdoğan Cemaati sadece Türkiye'de değil dünyanın her yerinden silme çalışmasına sürükleyen kin ve garazın, şahsına yapılanlardan dolayı olduğunu itiraf da etmedi değil.

    Bitmeyen Kin!..

    Erdoğan ve güruhunun yaptıkları tam bir gözü dönmüşlük.
    Cemaati bitirmek için cüret ettikleri hamleler ne bir vicdan, ne bir kural ne de bir prensip içermekte.
    Ama sürükleyici olan ham duygular olunca haliyle akıllıca yürütemiyorlar bu işi.
     
    Tüm devlet başkanları Batı koleji mezunu olan ve memleketleri Batı menşeli kolejlerden geçilmeyen Afrikalı liderlere Erdoğan’ın:
    “Bunların okulları Batı’ya ajanlık yapıyor”, demesi gibi.
    O an o liderlerin içlerinden geçen düşünceleri pek merak ediyorum.
    Düşünce dediğim de, artık “bu ne diyor ya!” mı dediler yoksa “bu ne içmiş” mi dediler gibisinden. Ama böyle bir fecaat karşısında söylenecek böylesi laflara da şaşırmam doğrusu.

    Ya o avanelerinin yerine göre cemaat hakkında birbirine zıt propagandif iddialarda bulunmaları?
    Akıl gibi ahlâkı da es geçtiklerinin göstergesi bir çiğlik bu.
    Amerika’da milyonlarca dolar ödedikleri ajansın aracılığıyla Hocaefendi’yi anti seminist yani Yahudi düşmanı gibi göstermeye çalışırken, Anadolu’da bırakın böyle bir “düşmanlıktan” dem vurmalarını, Hocaefendi’nin Yahudi hatta gizli kardinal olduğu iddialarını medyalarında sahte evrak oyunlarıyla manşetlere taşıdılar.

     Hadi Batı'nın bu çocuksu oyunlara düşmediği ortada da ya bizim halk neden ... demiyeyim. Hadi siz de benim içimden geçen düşünceleri tahmin edin o zaman..??

    Peki yanlış anlamadan hemen ifade edeyim:

    Kin ve hased, başta sahibini gülünç hale düşürdüğü ortada. Ama tüm bu yaşananları sıralı bir halde şahit olan yurdumun insanının, bunları yan yana getirip meseleyi kavrayamaması da o derece trajikomik değil mi?.

    Veya bu derece abartılı cahillik görüntüsünün arkasında, yine evlad ve maişet önceliği olan olayları bilinçli bir göz ardı etmek mi var?

    Belki de nedeni bu. Kim bilir.. !?
     
    Tek başıma olsam şaha gedaya kul olmam 
    Viran olası hanede evlad ü ıyal var 
    16 Kas 2016 12:03
    YAZARIN SON YAZILARI