Kahramanmaraş, diğer iller ve Suriye gibi komşu ülkelerde meydana gelen depremde vefat eden insanlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa, göçük altında kalanların sağ salim kurtulmalarını dilerim. Ailelerine ve yakınlarına da baş sağlığı dileklerimi iletir, Rabbimden sabırlar niyaz ederim. Arama kurtarma çalışmalarına katılan herkese kolaylıklar diler, onlarla birlikte her türlü yardımı esirgemeyen yurtiçi ve yurtdışı insanlara ve kuruluşlara insanlık adına teşekkürü de bir borç bilirim.
17 Ağustos 1999 tarihinde Marmara depremi olmuştu. Ben de en kısa zamanda Adapazarı’na gittim. Orada yedi gün boyunca, yardım kuruluşları ile beraber gece gündüz halkımıza yardım etmeye çalıştık. Gündüzleri, Türkiye’nin değişik yerlerinden gelen yardımları arabalarla, şehrin değişik yerlerine giderek ihtiyacı olan insanlara dağıtıyorduk. Yanımızda da o şehirde mobilyacı olan bir arkadaşımız bize kılavuzluk yapıyordu.
Bir gün öğleden sonra yine bu şekilde yardım dağıtımı esnasında, kılavuzumuz olan bu arkadaşımız bize ‘’siz buradaki işinizi bitirdikten sonra, ben sizi ileride bekleyeceğim, şimdi ayrılıyorum’’ dedi. Ben de ‘’niçin ayrılıyorsun’’ diye sordum. O da bana; ‘’şu anda sırada Adapazarı’nın en zenginlerinden birisi de var. Beni iyi tanır. Beni görünce utanmasın, ne ihtiyacı varsa alsın’’ demişti.
Aynı şekilde gece çadırların arasında arabamız ve arkamızda da İzmir Şifa Hastanesinden, doktorlarla birlikte gelen bir ambulansla dolaşıyorduk. Kılavuzlarımızdan birisi, ‘’karşımızdaki çadırda yine Adapazarı’nın tanınmış insanlarından birisi ailesiyle kalıyor’’ diye bize işaret etti. Biz de onun yanına vardık, selam verdik. Beraber çay içtik. Arabanın arkasında ihtiyaç malzemeleri ile birlikte çocuklar için de oyuncaklar vardı. Ziyaret ettiğimiz arkadaşımızın küçük oğlu, ‘’bana da oyuncak verir misiniz?’’ dedi. Ben de onu arabaya çıkardım ve ‘’ne istiyorsan istediğin kadar alabilirsin’’ dedim. O da birkaç küçük naylon oyuncak alıp inmişti. Şimdiye kadar onun hiç bu şekilde ucuz oyuncakla oynadığını tahmin etmiyordum, çünkü maddi durumları çok iyiymiş. Ama şartlar onu da bu duruma getirmişti. Depremde işyerlerinin olduğu büyük bir bina tamamen yıkılmış.
Gecenin ilerleyen saatlerinde yine aynı şekilde ekiple dolaşırken, bir arkadaşımız çadırların kalabalık olduğu bir yerde ‘’ihtiyacı olan varsa, hasta olan varsa, ambulansımız var’’ diye seslendi. Bir çadırda ışık yanıyordu. Biz herhalde bunların bir problemi var diye düşündük. Sonra o çadırdan genç birisi çıktı ve bize ‘’sizler ne güzel insanlarsınız, çocuğumuzun ateşi çıktı kaç saattir ağlıyor, biz de bu saatte doktoru nereden bulabiliriz diye eşimle konuşurken sizler bu şekilde seslendiniz. Bu saatte ancak bu şekilde güzel insanlar gelir diye düşündüm, Allah sizlerden razı olsun’’ demişti.
İki üç gün sonra Tayvan’dan ihtiyacı olanlara yardım etmek için bir ekip gelmişti. Onlarla tanıştık,birlikte insanları ziyaret ettik. Bunlar da işi gücü olan insanlarmış. Bu şekilde dünyanın herhangi bir yerinde sıkıntı olduğu zaman ekip olarak bu şekilde yardıma giderlermiş. Kendilerine çok teşekkür ettik. Daha sonra Tayvan’a gittiğimizde biz de onları ziyaret etmiştik.
Şu anda da ülkemizin çoğu yerinde hissedilen ama özellikle Kahramanmaraş ve çevresindeki illerde meydana gelmiş bu depremden dolayı halen göçük altında insanlar var. Vefat edenler var. Kurtulmuş olup da evleri yıkılanlar var. Bu insanların, başta göçük altından kurtulmak olmak üzere her şeye ihtiyaçları var. Mevsim de kış olduğundan dolayı şartlar daha da ağır.
Bu açıdan ülkemiz insanlarının her yönüyle bu insanlarımıza yardımcı olması, yardımcı olmamız gerekiyor. Her türlü farklılığı bir yana bırakarak, insan olma ortak paydasından hareketle, bu uzun soluklu yardımları devam ettirmemiz, bir insanlık görevi. Çünkü bu depremi yaşamış olanlar, göçük altından çıkarılanlar, tanıdıkları vefat etmiş olanların hepsinin, başta sağlık olmak üzere her şeye ihtiyaçları var. Bu ihtiyaçlar da ancak elbirliğiyle karşılanabilir. Bunun da uzun soluklu bir yardım olması gerekiyor. Fiziki rehabilitasyon yanında, onların acılarına da ortak olma anlamındaki ruhi rehabilitasyonlar da yine bu yardımlar arasında.
Keşke ben ve benim gibi arkadaşlarımız da, oralara gidebilseydik, her şeylerimizi, tecrübelerimizi onlarla paylaşabilseydik. Biz de uzaktan elimizden geldiği kadar yapabileceğimiz her şeyi yapacağız inşallah.
Bu yardımlar yanında, bundan sonra ülkemizde de bilim adamlarının dedikleri dikkate alınır, gerek binaların yapılmasında dikkat edilecek hususlar, gerekse deprem fay hatlarında bulunan yerlerle ilgili konular, hassasiyetle alınır ve takip edilir inşallah. Japonya örneğinde olduğu gibi.
Rabbim tekrar vefat edenlere rahmet eylesin, yakınlarının başı sağ olsun, onlara da sabrı cemil niyaz ediyorum. Rabbim ülkemizi ve bütün insanlığı her türlü felaketten muhafaza buyursun.