Sizi bilmem ama bana hep aynı hissi uyandırır; bebekler ve kediler. Yavru kediler mi bebeklere benzer, yoksa bebekler mi kedileri çağrıştırır zihnime, tam olarak emin değilim.
Ne zaman bir kedi yavrusu görsem içim titrer.
Bebek gördüğümde de aynı titreme gelir yerleşir içimde bir yerlere…
Bugünlerde en çok bebek resmi (hadi fotoğraf diyelim hassas olanlar kızmasın) görüyorum her yerde. Her yer dediğime bakmayın, havuz paçavraları dışındaki her yerde. Başımızı nereye çevirsek bir bebek yüzü çıkıyor karşımıza. Çoğu da annesinin koynunda.
Bölge fark etmiyor, annesinin kim olduğu da…
Bakınız “suçlu ya da suçsuz” bile demiyorum.
Bir bebeğin suçu olabileceğine inanan zalim bir zihniyet yaşamamış tarih boyunca.
Firavun hariç elbette.
O, tüm bebekleri öldürünce bir Musa’nın gelmeyeceğine inandığı için katletmiş tüm bebekleri ama nafile.
Bilirsiniz, Adetullah’tandır; tüm bebekleri öldürseniz de doğar Musalar. Musa gelmesin diye bebekleri öldürmek ile bahar gelmesin diye çiçekleri yok etmek aynı nefretin ve zorbalığın çaresiz çabasından başka bir şey değil. Bebekleri yok ederseniz zalim ve katil olursunuz, Musa’nın gelişini engellemeyi bırak, geciktiremezsiniz bile!
Her gün ama her gün bir bebek resmi görüyorum annesinin koynunda. Masum, günahsız tertemiz bebek yüzü bir tonluk bir ağırlık gibi gelip oturuyor vicdanımın üzerine.
Ezim ezim eziyor beni.
İzmir’de, Diyarbakır’da, Ordu’da, Zonguldak’ta, Denizli’de ya da başka bir yerde.
Bir polis ekibi bekliyor doğumhanenin önünde.
İçeride yeni bir anne ve kollarında masum yavrusu.
Anneyi alıp götürüyor polisler hapishaneye…
Suç nedir, “birinin suçunu başkası üstlenir mi, cezayı başkası nasıl çeker?” gibi konulara hiç girmiyorum dikkat ederseniz.
Annesiyle beraber bebeği de götürüyorlar hapishaneye.
600’e yaklaşmış hapishanede olan bebek sayısı…
İktidardaki zalimlere bakarsanız dini, imanı, Allah’ı kimseye bırakmıyorlar…
Filistin’deki çocuk için ağlayarak yardım istiyor simsiyah yüzlü, içi dışına vurmuş yardım derneğinin başkanı.
Utanmıyor, sıkılmıyor duyguyu sömürdükçe sömürüyor.
Sırtını dönüyor sonra buraya, kendi ülkesindeki bu vahşete.
Havuzculara laf soktum diye diğerlerini, laikleri, ruhunu zalime satan holding medyasını, Ergenekoncu çakalları, CHP’lileri filan ak pak ettiğimi sakın zannetmeyin. Onlar da bir kesime duydukları haset ve nefretin savrulmuşluğuyla ‘oh’ demiyor belki ama görmezden gelebiliyor vicdanları.
Akşam olunca evlerine gidip ‘karıcığım ben geldim, çocuklar nasıl’ deyip sofraya da oturabiliyorlar utanmadan, sıkılmadan.
Ertesi gün gazetelerinde çatı katına sıkışan kedi yavrusunu kurtarma operasyonunu manşetten veriyorlar.
Kedi yavruları da masum, tüm kediler gibi.
Kediler elbette masum, tüm hayvanlar gibi.
Ve alkışlanmalı bir kedinin hayatını kurtaranlar.
Fakat şunu söylememe izin verin; ideolojileri yüzünden insanları, hele hele bebekleri sevmeyenlerin, sevgilerini ideolojilerine göre istif edenlerin hayvan sevgisinde samimiyet arayanın yüzüne tükürürüm ben arkadaş.
Kedileri sevin elbette.
Bebekleri de…
Büyüklerin kavgasında acı çeken bebeklere acımayan insan değildir.
Sizden bizden ondan bundan olması fark etmez zira…
Şunu da unutmayın, bebeklerine acımayan kavimlere Allah hiç acımaz!
Hadi yazı bitti…
Seyfi Mert