Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan, bin küsur odalı Saray'da muhtarlara mutad nutkunu irad etti. Nutukta her mevzuya temas etti. Hatta estetik mütehassıslarının tıbbî cihaz harici cihazları da kullanabileceğine dâir kararnameyi muhtarların huzurunda imzaladı. Amma velakin ABD'de derdest edilen Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'dan tek kelime bahsetmedi.
Nasıl olur? Türkiye'nin en büyük ikinci kamu bankasının en önemli ikinci adamına FBI tarafından New York'ta JFK Hava Limanı'nda kelepçe vuruluyor, çıkarıldığı ilk mahkeme tarafından da 'hayırsever' Reza Zarrab'ın bir senedir mevkuf (tutuklu) edildiği mahpushaneye gönderiliyor ve Erdoğan o meşhur "Eyyy" diye başlayan nidasıyla ABD Başkanı Donald Trump'a kürsüden hesap sormuyor.
Haberin tesiri ile Halkbank'ın hisseleri bir günde 600 milyon dolar eridi. 'Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşını böyle derdest etmek ve millî bankasına darbe yapmak ne demekmiş görürsünüz' çıkışı bekleyenler derin bir inkisara uğradı.
ERDOĞAN'IN SUSTUĞU BİRKAÇ VAK'ADAN BİRİ
Hazır referanduma sayılı gün kalmışken 'dış mihrak' can simidi hayli faydalı olabilirdi esasında. Ya müşavirler uyuyor ya da Erdoğan Zarrab dosyasının kapatılmayacağını nihayet kabul etti.
Erdoğan için 17 Aralık 2013 ve 7 Haziran 2016 ne ise 28 Mart 2017 de odur. Sustuğu nadir vak'alardan biriyle karşı karşıya...
Konuşarak dikkatleri yeniden üzerine çekmek istemiyor. Zira 17 Aralık 2013'te ortalığa saçılan yolsuzluk ve rüşvet belgelerini 'bana darbe yaptılar' diyerek unuttursa da Amerika'nın bunları kaale almadığının gayet farkında.
Damadı Berat Albayrak ile esas vazifesi olan Hariciye Vekaleti haricinde her şeye burnunu sokan Mevlüt Çavuşoğlu'nun çözdüğünü zannettiği mesele daha girift bir hal aldı. Trump'ın müstafi millî savunma danışmanı Michael Flynn'e 530 bin dolar para aktardıkları artık sır değil. Amerikan gazetelerinde her gün yeni bir ayrıntı yayımlanıyor.
MAHKEME PAKLAR BU DOSYAYI
Türkiye'de 'Gülen'in iadesi için dosya hazırlıyoruz' beyanlarının aslı şöyle idi: "Zarrab dosyasının Erdoğan'a uzanmaması için örtülü ödenek dahil her şeyi seferber ediyoruz." Mamafih Reza Zarrab ile kurdukları suç teşkilatı o kadar bariz deliller verdi ki ABD'nin eline, artık mahkeme paklayacak bu dosyayı.
Buğday yetişmeyen Dubai'den İran'a tonlarca buğday ihraç etmiş gibi gösteren Zarrab bir senedir ABD adaletine hesap veriyor. Türkiye'de Zarrab'ı ve onun suç ortağı bakanları şüpheye yer bırakmayacak şekilde yakalayıp adalete teslim eden polis müdürleri ile dosyaya bakan savcı ve hâkimler ise hapiste. Zarrab'ın son günlerde avukatlar üzerinden yaptığı hamleleri Erdoğan'a gönderdiği mesajlar olarak okumakta fayda var. Zarrab büyük patronu ele vermeden gün yüzü göremeyeceğini bilerek gitmişti ABD'ye.
BUĞDAY YETİŞMEYEN DUBAİ'DEN İRAN'A BUĞDAY SATMAK...
Savcıları değiştirerek Zarrab'ı salıverdiklerinde derin nefes alanların uykuları bir senedir kesik kesikti. Buğdaydan soyaya kadar binlerce kalemde İran'a ihracat yapılmış gibi excel tablolar düzenleyen ve netameli para trafiğinde duraklardan biri olan Halkbank'ın en kritik idarecilerinden biri olan Atilla'nın da yakalanması ile ikinci büyük balık kafese girdi. Bu gelişme ne uyku bırakır ne de huzur!
Mehmet Hakan Atilla yakalanacağını bile bile okyanus ötesine niye uçtu? Türkiye'de can güvenliğinin kalmadığını düşünmüş olabilir. Preet Bharara görevden alınsa da yerine gelen yardımcısına olup biteni anlatıp ceza indiriminden faydalanmaya karar vermiş de olabilir.
Amerika aradığı suçluları dünyanın neresinde olursa olsun yakalıyor. 17 Aralık 2013 dosyasında geçen dinleme kayıtlarına göre Atilla'nın ABD'nin İran'a matuf müeyyidelerini delmek için geliştirilen işlemlere evvela sıcak bakmadığı, ancak dönemin Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın baskısı ile müdahil olduğu anlaşılıyor. Şimdi bu baskıyı ve diğer bildiklerini tek tek anlatacaktır. Aksi takdirde 50 seneyi ABD'nin güneş girmeyen hapishanelerinden birinde geçirmeyi göze alması icap edecek.
Hakkındaki ithamlar çok ciddi:
1) ABD’nin İran müeyyidelerini sahte faturalarla delmek...
2) Bankacılık dolandırıcılığı yapmak...
Birinci suçlamadan 20 yıl, ikinci suçlamadan da 30 yıla kadar ceza alabilir.
Bütün deliller aleyhine iken Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Atilla bu saatten sonra kimi, niye düşünsün?
DEMEK Kİ 17 ARALIK BAL GİBİ YOLSUZLUK OPERASYONU İMİŞ
Hükûmet, Yeni Mahalle'den aldığı bilgileri ve kalemini kılıç gibi kullanan Cem Küçük'ün, "Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar, Egemen Bağış, Muammer Güler ve Süleyman Aslan sakın ABD'ye gitmesin. Hatta Halkbank'ın herhangi bir şubesinde kapıcılık yapmış biri bile gitmesin. Yakalarlar." ikazına ne der bilmiyorum. Amma velakin Küçük bu sefer haklı. Hasseten o dört bakan ve Süleyman Aslan, Türkiye hudutlarının dışına çıkmazsa şimdilik paçayı kurtarabilir.
Şimdilik diyorum zira Zarrab ve Atilla'nın anlatacakları onları da mahkum edebilir. Cezanın infazı için bir gün ansızın kapı zilini sürpriz ziyaretçiler çalabilir. 17 Aralık'ta kısık sesle konuşanların 'darbe' tiyatrosunda rol alanlar da hesap verecek.
Korku imparatorluğu hâk ile yeksan olduğunda ortalık çamurdan geçilmeyecek. ABD, Atilla'yı tutukladı ve devleti kullanarak suç işlemekten haz duyan birileri için hazin finalin yaklaştığını haber verdi.
Cem Küçük şimdilik haklı... Binaenaleyh hakikatlerin ortaya çıkma gibi bir huyu vardır...
ZARRAB'I YAKALAYAN POLİSLER TAHLİYE EDİLMELİ
Bilvesile Türkiye'yi bu kirli ticaretin içinden çekip çıkardıkları halde üç seneye yakın bir süredir haksız yere Silivri Cezaevi'nde tutulan polis müdürleri, polis memurları, savcı ve hâkimler iade-i itibarı hak ediyor. Mevcut şartlarda buna imkân olmasa da er ya da geç Türkiye'nin borç hanesindeki kalemlerden biri olarak tarihe not düşelim.
O polislerin yarından tezi yok tahliye edilmesi ile iade-i itibarın ilk adımı atılabilir.