Doları 7 TL’nin altında, 6,99 TL’de tutmak uğruna feda edilen dövizlere rağmen parite alıp başını gitti.
Son 19 ayda aynı uğurda 66 milyar dolar harcandı. Elde avuçta ne varsa tüketildi. Kefen parasına kadar harcandı.
Yetmedi aylık 60 milyar TL borçlandı Hazine. Bankalar hariç şirketlerin 170 milyar dolar döviz borcu var. Kamunun borcu 118 milyar dolar.
Dolar bugün 7,04 TL eşiğini aştı ki bundan sonra 7,21 TL’ye çok daha hızlı ilerleyecek. 7,21 TL öyle bildik direnç noktalarından biri de değil üstelik.
Kamu bankaları 5 Mayıs'ta dolar 7,10 TL'yi geçmesin diye 500 milyon dolar sattı. Bu da işe yaramadı.
KRİZLE BOĞUŞURKEN KORONA KRİZİ PATLAK VERDİ
2018 yılı ağustos ayından sonraki ani şok esnasında dalgaların ulaştığı nihai nokta. Birkaç dakika bile sürmedi o med-cezir.
Dünyanın içinde bulunduğu şartlar itibarıyla bugünkü yükselişin eşi benzeri yok.Yeni tip Koronavirüs dünyada 3,5 milyondan fazla insana bulaştı ve şu ana kadar 251 bin kişi hayatını kaybetti.
Kasası dolu olan devletler vatandaşına el uzatırken, gelecekten yiyerek borcu artıran Türkiye gibi devletler ise halktan para istedi.
Zaten krizle boğuşan bir ekonomi için Korona hiç hesapta yoktu.
2018 yılı ağustos ayında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın Twitter’da paylaştığı “Pastör Andrew Brunson’ı serbest bırakın. Yoksa ekonominizi mahvederim.” mesajı ile başlayan krizden çıkış için tehlikeli bir yola girilmişti.
Tahmin edildiği üzere Brunson birkaç ay içinde evine döndü dönmesine de krizin başlangıcında bilek güreşine tutuşan Recep Tayyip Erdoğan’ın ihtirasının bedelinin 82 milyon kişi iki yıldır ödüyordu.
ERDOĞAN VE DAMADININ OYNADIĞI KUMAR
Erdoğan ve damadı Berat Albayrak “Bu sene Amerikan Merkez Bankası (Fed) faiz indirecek, döviz bollaşacak” senaryosuna göre hazırlık yapmıştı. Bir kumar oynadılar.
Korona ortaya çıkınca Amerika dahil herkes kendi can derdine düşünce sular çekildi ve Türkiye’nin çıplak yüzdüğü ortaya çıktı.
Merkez Bankası’nın yedek akçesini harcamak, karşılıksız para basmak ve arka kapıdan ucuza dolar satmak susuz birine deniz suyu içirmekten farksızdır.
Döviz borcu yüksek, rezervi eksiye düşen Türkiye için sermaye girişinin durduğu şu günlerde sermaye çıkışları tek kelime ile felaket.
Alman Scope Ratings tarafından hazırlanan son rapor Türkiye’nin iflasın eşiğine geldiğini gözler önüne serdi.
Ekonomik görünümü incelenen 69 ülke arasında 68’inci sırada Türkiye var. Son sıraya demir atan krizdeki Arjantin’den halliceyiz.
TÜRKİYE’NİN DÖVİZİ KALMADI
Muhtemelen “dövizleri harcarken bin kere düşünün” tavsiyelerine kulak asmayan Hazine Bakanı Berat Albayrak o raporu okumadı.
Zira raporda Türkiye’nin döviz rezervlerini hükûmetin istediği seviyede tutmak için (serbest kur rejiminin yürürlükte olmasına rağmen) kamu bankalarına ucuza döviz sattırdığına işaret ediliyor.
Merkez Bankası’nın net döviz rezervi diye gösterdiği dövizlerin de bankalardan swap (dolar-TL takası) vasıtasıyla emanet olarak alınan dövizler olduğu vurgulanıyor.
350 ton altın hariç 1 doları bile kalmamış bir Merkez Bankası!
İngiliz TD Securities’in geçen hafta yaptığı “Türkiye’nin dövizi haziran sonuna kadar tükenecek” ikazından sonra Almanya’dan gelen uyarı TL’yi daha da zayıflatacak.
Cephane boş, dört koldan dolar talebi var. Bu yüzden Koronavirüs salgının ortasında dolar kurundaki yükselişi diğer dönemlerdeki yükseliş ile karıştırmamakta fayda var.
DOLARDA 7,04 TL GEÇİLDİĞİNE GÖRE…
Dolar, 7,04 TL’den sonra doların diğer para birimlerine karşı sergilediği performansa bağlı olarak yükselmeye devam edecek. 5 Mayıs'ta 7,10 TL üzeri de test edildi ve meydanın boş olduğu görüldü.
Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal bankacılarla yaptığı son Zoom toplantısında mugalata (boş lakırdı) yapmaktan öte geçememişti.
Kendisini gece yarısı darbesi ile o koltuğa getiren Erdoğan’a sadakati liyakatten daha kıymetli ne de olsa.
Erdoğan ve damadı Albayrak’ın elinde oyuncağa dönmüş bir Merkez Bankası!
Dünya ekonomisinde 4-5 trilyon dolar şimdiden buharlaştı. Devasa şirketler birer hükûmetlerin kapısına yığılıp, yardım istiyor.
Alman havacılık devinin yüzde 25’ini devlet 10 milyar euroya yakın bedelle satın alacak. Ancak böylesine büyük bir kurtarma formülünün bile ne kadar işe yarayacağı bile kestirilemiyor.
Salgın bitmeden açlık, işsizlik ve iflas tehdidi bütün dünyayı sarsıyor.
ERDOĞAN İKİ ŞIKTAN BİRİNİ TERCİH EDEBİLECEK Mİ?
Dolar nasıl mı düşer? Merkez Bankası çıkar döviz satış ihalesi tertip eder. Fiyatı baştan ilan eder. Talep kadar dövizi dediği fiyattan sata sata fiyatı aşağı çeker.
Bir diğer formül de 2018 krizinde olduğu gibi faiz silahını çekmektir. O dönemde doları düşürmek için faiz yüzde 11,75’ten yüzde 24’e çıkarılmıştı.
Bugün böyle bir hamle Korona Krizi’nde ters teper. Faiz artışı da işletmeleri, tüketicileri harcama yapmaktan iyice uzaklaştırır.
Faiz artırılamayacağına, Merkez Bankası’nın piyasayı denge noktasına getireceği ana dek doğrudan döviz satışı yapacak kadar kaynağı olmadığına göre ne olacak?
Geriye tek yol kalıyor: Batı’nın kefaleti ile borç almak.
Bir başka ifadeyle yabancı sermaye için yine bir yabancı siyasi ve ekonomik bir kefil bulacaksınız. Yoksa yatırım için gelmedikleri gibi diğer taraftan borç da vermiyorlar.
NE AB NE DE IMF ERDOĞAN’IN İŞİNE GELİR
Avrupa Birliği (AB) ile donan müzakereleri yeniden başlatmak ve ilk ev ödevi olarak 6-7 yıldır yerle bir edilen hukuk devletini ikame etmek üzere reform takvimi açıklamak da bir tercih.
Uluslararası Para Fonu’na (IMF) gidip, yüzde 1,5 civarı bir faizle (Hazine piyasadan yüzde 7,5 ile borç alıyor) 60-70 milyar dolar borç almak da bir tercih.
Her iki şık tünelden çıkış için elde kalan son fenerler olsa da Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan böyle bir yola girmez, giremez.
Erdoğan’ın otokratik rejimi ile AB’nin demokratik standartları arasında doku uyuşmazlığı çok bariz. IMF’nin şartları da nihayetinde Erdoğan’ın Türkiye’yi aile şirketi gibi idare etme imtiyazını elinden alacaktır.
Hasıl-ı kelâm Türkiye bir alamete binmiş gidiyor…
Scope Ratings raporuna dönelim: Dünyada iflas riski en yüksek üç ülkeden biri Türkiye.
Devletin iflası bir şirketin ya da şahsın iflası değildir elbette. Devlet kâğıt basar borcunu yine öder. Ancak geliri azalır, varlıklarının değeri pula döner, borcu katlanır, halkı fakirleşir.
Tıpkı bugün Türkiye’nin maruz kaldığı fiili iflas gibi...
Sitemizi kullanmaya devam
ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz.
Detaylı bilgi almak için Çerez Politikasını ve Gizlilik Politikasını inceleyebilirsiniz.