Partisi 2002'den beri iktidarda olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimleri yaklaştıkça, görevde kalmak için tüm alternatif stratejileri değerlendiriyor. Seçimlerin 18 Haziran 2023'te yapılması planlanıyor ve anketler Adalet ve Kalkınma Partisine (AKP) verilen desteğin tüm zamanların en düşük seviyesinde olduğunu gösterdiği için Erdoğan panikliyor. Muhalefet partileri, Haziran 2015 genel seçimlerinde partisinin meclis çoğunluğunu kaybettiğinde yaptığı gibi, Erdoğan'ın, gelecek seçimi kazanmak için yeniden kaosa meylettiği konusunda uyarıyor.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Erdoğan'ı özgür ve adil bir seçimin önüne geçmek için Türkiye'de kaos çıkarmakla suçladı. Sancar, 27 Eylül Pazartesi günü Mersin’in Mezitli ilçesindeki polis evine düzenlenen saldırının, AKP'nin çoğunluğu kazandığı bir seçim tekrarı uğruna 7 Haziran ile 1 Kasım 2015 tarihleri arasında ülkeyi sarsan saldırılara çok benzediğini söyleyerek, bu saldırının Erdoğan'ın kaos planlarının bir parçası olduğunu iddia etti. Ancak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Mersin'de bir polis memurunun hayatını kaybettiği, bir polisin de ağır şekilde yaralandığı saldırıdan terör örgütü PKK’nın sorumlu olduğunu söyledi.
Türkiye Cumhuriyeti, Haziran 2015 seçimlerinin ardından en büyük terör saldırılarını yaşadı, Güneydoğu illeri Diyarbakır ve Şanlıurfa ile başkent Ankara'da yüzlerce kişi hayatını kaybetti. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile PKK arasında Türkiye'nin Kürt sorununu çözmek amacıyla 2009 yılında Oslo'da başlayan barış süreci, 22 Temmuz 2015'te Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde iki Türk polisinin apartman dairelerinde öldürülmesiyle sona erdi. Önde gelen siyasi analistler, HDP'nin Haziran seçimlerinde yüzde 10 barajını aşması ve mecliste 80 sandalye kazanması nedeniyle Erdoğan'ın seçimlerin tekrarlanmasını sağlamak için bu saldırıları koordine ettiğini iddia etti. HDP'nin ülke genelinde yüzde 13,1'lik rekor bir oy oranı AKP'yi kızdırdı. Dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Haziran 2015 seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından, "HDP bundan sonra çözüm sürecinin ancak filmini yapar" diyerek sürecin bittiğini ima etti. Erdoğan 1 Kasım'da seçimi tekrarlamayı başardı ve partisi yüzde 49.48 oy aldı.
Erdoğan'ın her zaman önceliği, Türkiye ekonomisi krizde olmasına rağmen iktidarda kalmaktır. Türk lirası, ABD doları karşısında her gün yeni bir rekor seviyeye geriliyor ve Türkiye'nin enflasyonu Ağustos ayında yüzde 80'i aşarak 24 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Milyonlarca Türk vatandaşı bu zor zamanlarda hayatta kalma çabası verirken, Erdoğan seçimlerden önce ekonomiyi tekrar rayına oturtma sözünü artık veremiyor.
47 üyeli Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi (ODIHR) ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nden (AKPM) uluslararası gözlemciler, Türkiye'de 16 Nisan 2017'de parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçişi öngören referandumun, uluslararası seçim standartların altına düştüğü raporunu verdiler. AGİT ayrıca muhalefet partilerinin Türkiye'deki seçimlerde kampanya yapmak için eşit fırsatlardan mahrum bırakıldığını ve Temmuz 2016'da başarısız bir darbenin ardından ilan edilen olağanüstü halin 24 Haziran 2018'deki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde medya özgürlüklerini sınırladığını bildirdi.
Türkiye önceki seçimlere göre daha büyük zorluklarla karşı karşıya olduğu için Erdoğan’ın önümüzdeki seçimlerin özgür bir ortamda yapılmasını engellemek için bu defa daha büyük bir kaosa ihtiyacı var.
Kürtlerle barış sürecini sonlandıran Erdoğan, aşırı sağcı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile seçim ittifakı kurdu. Partisi Haziran 2015 genel seçimlerinde çoğunluğu kaybettiğinde Erdoğan, MHP'nin desteğiyle muhalefet partilerinin ülkeyi yönetecek bir koalisyon hükümeti kurulmasını engelledi. MHP, Haziran 2018 seçimlerinde Erdoğan'ı desteklemeye devam etti. Erdoğan, Suriye'deki askeri operasyonları için MHP'den de destek aldı ve MHP, Erdoğan'ın Türkiye'nin çok çeşitli konularda anlaşmazlık yaşadığı Yunanistan'a yönelik popülist söylemini destekliyor.
Erdoğan, yaklaşan seçimler öncesinde Suriye'deki Kürtlere yönelik bir askeri operasyon için İran ve Rusya'nın desteğini istedi ancak Tahran ve Moskova harekata destek vermeye yanaşmıyor. Erdoğan daha sonra Yunanistan'ı Ege adalarını militarize etmek ve adalarda ABD askeri üsleri kurulmasına izin vermekle suçlamaya başladı ve bunun Türkiye'nin ulusal güvenliğine tehdit oluşturduğunu söyledi. Ancak yorulan Erdoğan gücünün sınırlarının çok iyi farkında ve bu kritik dönemde popülaritesini artırmak için askeri bir zafere ihtiyaç duyulmasına rağmen, seçimden önce Suriye'deki Kürt grupları veya Yunanistan'ı hedef alma riskini almıyor. Avrupalı ve diğer bölgesel güçler de Türkiye'nin bölgedeki olası askeri operasyonlarına şiddetle karşı çıkıyor.
Türkiye'de halkların dikkatini yüksek enflasyon, işsizlik, yoksulluk gibi gerçek sorunlardan uzaklaştırmanın en kolay yolu PKK ile mücadeledir. Tuhaf bir şekilde, AKP'nin şaibeli 15 Temmuz darbe girişimi sonrası orduda başlattığı tasfiyelerle ülkenin generallerinden yarısından fazlasını görevden aldığı, Türk ordusunu dış saldırılara karşı savunmasız bıraktığı bir dönemde, PKK herhangi bir terör saldırısı gerçekleştirmedi. İlginçtir ki, PKK güvenlik güçlerini hedef almaya geçmişe göre ordunun toparlandığı böyle bir zamanda başladı.
Bir zamanlar Erdoğan'ın yakın müttefiki olan Gelecek Partisi lideri ve eski başbakan Ahmet Davutoğlu, 7 Haziran - 1 Kasım 2015 arasını Türk tarihinin en karanlık dönemi olarak nitelendirerek, Erdoğan'ı terör örgütleriyle hukuk sınırları içinde savaşmamakla, terör saldırılarını siyasi avantaja dönüştürmek ile suçladı. Gazeteci Levent Gültekin, Erdoğan geçmişteki seçimlerden önce ne zaman halk desteğini kaybetaw, PKK’nın bir şekilde Erdoğan'ın tekrar kazanmasına yardım ettiğini söyledi. Erdoğan seçimlerden önce PKK’nın bazı saldırılarına göz yumarak, ülkede oluşacak korku ve panik ortamında seçimleri tekrar manipüle edebilir.