'Rahşan bak burada da okulumuz varmış.'
Bu söz eski başbakanlarımızdan rahmetli Bülent Ecevit'in Amerika ziyaretinde ellerinde Türk ve Amerikan bayraklarıyla öğrencileri gördüğünde büyük bir sevinç ve samimiyetle söylediği sözlerden biriydi.
Bildiğiniz gibi Türk Okulları Dünya'ya açılmış, kısa sürede gösterdiği başarılarla kendilerini bulundukları ülkelerin yetkililerine kabul ettirmiş, sevdirmiş ve ülke halkı tarafından da büyük rağbet görmüşlerdir.
Gösterilen yoğun ilgi dolayısıyla giriş sınavları yapılmaya başlanmış, çok sayıda öğrenci bu okullara girebilmek için adeta birbirleriyle yarışır hale gelmiştir. Bunun sonucunda da devlet yetkilileri okul idarecilerinden daha fazla okul talep etmişlerdir.
Kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla bu işe gönül veren fedakar insanlar bu taleplere hayır dememek için varını yoğunu seferber etmişlerdir.
Tabii ki bu başarı 8-5 mesai anlayışıyla gelmemiştir. Öğretmeninden idarecisine herkesin işine çok büyük gayret göstererek, severek yapması, beklentisiz olmaları sonucunda gelmiştir.
İşte bu başarı öyküsü Amerika'da yaşayan Türklerin de bir araya gelmelerine ve burada da birkaç Türk Okulu açmalarına sebep olmuştur.
Ben de bu okullardan birinde çalıştığım sırada dönemin Başbakanı Rahmetli Bülent Ecevit, Amerika Devlet Başkanı George W. Bush ile görüşmek için Amerika'ya gelmişti. Biz de kendisiyle görüşüp buradaki okullarımızı anlatalım istedik. Onlara ulaşabileceğini düşündüğümüz insanları devreye sokarak randevu almaya çalıştık.
Ama okulun isminin hemen bir yerlere bağlanması ve başbakanın programının çok yoğun olması sebebiyle bütün kapılar yüzümüze kapandı.
Bize yardımcı olmaya calışan kişi ;
-'Hocam görüşmek mümkün değil ama isterseniz Washington'a gelip kaldığı otelde beklersiniz. Otelden çıkıp görüşmeye giderken fırsat olursa ayaküstü kendinizi tanıtırsınız' dedi.
-Bende 'tamam deneyelim' dedim.
Biz sabahın erken saatlerinde birkaç öğrencilerimizle birlikte otelde bekliyoruz. Öğrencilerimizin ellerinde Türk ve Amerikan bayrakları. Güvenlik deseniz had safhada. Türk Korumalar ve Amerikan Istihbaratının bütün dikkati üzerimizde.
Birileri başbakan asansörle geliyor dedi, biz de hemen yaklaşabildiğimiz kadar asansöre yaklaşmaya çalıştık. Asansor kapısı açılıp rahmetli Ecevit çocukları görünce hemen bizim olduğumuz tarafa doğru gelmeye başladı. Biz de kendisine burada yeni açılmış Türk Okullarından geldiğimizi söyledik.
Yaptığimız çalışmalardan bahsedince eşi Rahşan hanıma dönüp sevinçle,
-'Rahşan bak burda da okulumuz varmış' dedi.
Çocuklarla çok yakından ilgilendi, bizlere de başarılar dileyip yoluna devam etti.
Bülent Ecevit denince aklımıza onun dürüstlüğü, mütavazi yaşayışı ve halk adamı olması gelir. Tabiri caizse o halkın 'Karaoğlanı' dır. Vefatının 10. yılında bir çok yerde onunla ilgili anma törenleri düzenlendi. Ben de kendisini rahmetle anarken onunla olan bu anımı paylaşmak istedim.
2002 yılında yaşadıgım bu tatlı hatıradan bügünlere gelmek istemesem de zihnim beni getiriyor ve şu kıyaslamayı yaptırıyor...
Bir tarafta açılan bir okul için sevinen ve okulumuz diyen sol kesimi temsil eden bir başbakan, diğer tarafta da İslami kesimi temsil ettiğini söyleyen ve devletin bütün yetkilerini, yetkililerini kullanıp, başarıları ve oluşturdukları sevgi, saygı atmosferiyle bulundukları ülkelerin bir parçası olmuş bu okulları kapatmaya çalışanlar.
Neyse Rahmetli Bülent Ecevit aynı zamanda şair ve yazardı da onun bir dörtlüğüyle yazımıza nokta koyalım.
''Bir bildiğim olmalı, bilmez olmuşum
Bir derdim olmali, gülmez olmuşum
Buralara konmuş, göçmen olmuşum
Bir derdim olmalı, gülmez olmuşum...''